- Kategori
- Deneme
GENÇLİK VE BEYİN GÖÇÜ
Okulların açıldığı şu dönemde, salgındı, uzaktan eğitimdi derken, göz ardı edilen ve artık üzerine çok fazla konuşulmayan bir sorundan bahsetmek istiyorum. Beyin göçü ve gençlerimiz.
Bazı vesileyle gençlerle bir araya geldiğimizde konu hep buraya geliyor; işsizlik, eğitimsizlik ve beyin göçü. Üniversite okuyan gençler, önce öğrenci olmanın zorluklarını yaşıyorlar ve sonrasında daha okul bitmeden gelecek kaygısıyla karşılaşıyorlar. Aileler, zor şartlarda okuttukları her öğrenciden, okul sonrasında ister istemez bir beklenti içine giriyor. Bu psikolojik baskıyı bütün öğrenciler üzerlerinde taşıyor. “Bitirince ne olacak?”; mutsuz, umutsuz bir gençlik.
Bizler anne baba olarak çocuklarımız iyi eğitim alsın, sonrasında iyi bir iş bulsun, yanımızda yamacımızda olsun diye hayal ederken, gençler hayallerini gerçekleştirmek için, yüzünü yurt dışına çevirmiş durumda. Biz nerede yanlış yapıyoruz?
Gençlerin çekip gitmesi, gitmek istemesi sadece iyi eğitim alması ya da şartların daha iyi olmasından değil. Böyle düşünmek, tüm o emperyal kültür şoku ve baskısının sonucu ayrıca. Tüm o filmler, kitaplar, bilgiler ne kadar da muhteşem ülkeler var dedirtiyor bilinç altımıza. Hayat oralarda nasılda güzel, bu ülkede yaşanmaz, topraklarımızın ne kadar az gelişmiş ne kadar konforsuz ve yetersiz olduğuna ikna ediyor bizi.
Şimdi düşünelim beyin göçü mü? Beyin işgalimi? İnsan, teknik bilgi için Avrupa’ya Amerika’ya gidebilir. Mühendislik ya da mimarlık eğitimini daha iyi alabilir. Ama, mutlu ve başarılı olmak için oralarda kalmaya gerek yok. Bu yapılan duygu ve zekamızın yönlendirilmesi. İnsanımızı topraklarımıza yabancılaştırmak. Avrupa Birliği ile müzakerelerde, “Türkiye'nin avantajı genç nüfusu ve dinamik insan yapısıdır” diyorduk. Ancak, anlaşıldı ki bu imkanları kendimiz de kullanamadık.
Sevgili gençler, sizler iyi eğitim görmüş, düşünen, üreten, kalifiye, seçkin kişiler olarak profesyonelce çalışacağınız iş gücünüz ve performansınızla araştırma yapmak veya çalışmak için bir başka ülkeye gidip, geri dönmediğinizde ülkenizin kaybını hiç düşündünüz mü? Sizler, bugün, şartların eksikliğinden ya da idaresini beğenmediğinizden ülkenizi terk ettiğinizde, bir kısır döngüyle hiçbir zaman düzelmeyecek, çözümsüzlük üretiyorsunuz belki de. Sizden sonrakiler de aynı nedenlerle bu göçü devam ettirdiğinde, en önemli beşerî sermayemiz sürekli bir kayıpla bizi zayıflatmaya devam edecek. Bugün, bu ülkenin idaresini beğenmiyorsanız, gelecekte neden daha iyi hale getirmek için çabalamayasınız ki? Eğitimi nerede alırsanız alın, ancak bu ülkeye her birinizin ayrı ayrı ihtiyacı var. Artık, bu çözümü bir an önce bulup, harekete geçmezsek, beyin göçüyle yaşadığımız kayıplar, ciddi derecede sorun teşkil edecekler.
Gençler, çarkı terse döndürün, umut sizlerde. Öncelikle, bize öğretilen yetersizlik duygusundan kurtulalım. Şartlanmadan bakan her göz bilir ki bu topraklar, dünyanın en bereketli topraklarıdır. Çok yakınımızdaki bir çağlayanı, vadiyi, kanyonu, misafirperverliği, görmeden bilmeden bu toprakları küçük görmek neden?
Bakalım, görelim, bu ülkenin renklerini, seslerini, mevsimlerini, insanlarını başımızı yastığa koyduğumuz da huzurla hatırlayalım.
Gitmeyelim; kalalım…