- Kategori
- Gezi - Tatil
Bir hafta sonu tatili önerisi - Nevşehir
Peribacaları...
Değerli arkadaşlar, uzun bir aradan sonra yine kısa ama keyifli bir tatil önerisini sizinle paylaşmak istiyorum. Geçtiğimiz hafta sonu Ankara’dan Nevşehir’e gittim, bir gece konaklamalı... Burada neler yaptığımı kısaca özetlemek gerekirse; Ankara’dan hareket, Nevşehir girişinde kuruyemiş alışverişi, kısa şehir turu, Türk gecesi, mağara otelde konaklama, sabah kahvaltısı, Ürgüp, Göreme, Çavuşini, Avanos’ta turistik geziler, bir araya da çömlek yapımını sıkıştırdım... Bunları özellikle belirtiyorum çünkü her birinin ayrı bir güzelliği var.
Kuruyemişlerden başlamak istiyorum. Yol üzerinde hayatta durup bakmayacağın bir yerde, minibüste satılıyor bu kuruyemiş. Böylesini görmüş olduğunuzu pek sanmam. O kadar taze, o kadar lezzetli fındıklar, cevizler, bademler, kara-kuru üzümler... Bizim çarşıdan çok güzel diye aldıklarımız bunların yanında plastik gibi kalıyor. Hele o siyah üzüm yok mu? Başka yerde emsali yok diyebilirim. Tahmin edebiliyorum, amma abarttın diyorsunuz ama hakikaten öyle, bir de tabi tam yeni mahsul zamanında gidince daha bir lezzetli oluyor meret...
Sonrasında panoramik bir şehir gezisi yaptım. Elimde bir tatil kitabı, kitabın tarif ettiği yerleri geziyorum. Şehre hakim bir tepeden o güzellikleri hem gündüz hem de gece gördüm. Gündüz ayrı gece ayrı bir güzel. Hele bir de geceleri güzelce ışıklandırmışlar, izlemeye doyamazsınız. Bu gecelik o güzel ortamdan ayrıldıktan sonra doğruca mağara otelimize geçtik, yerleştik. Aslında burası bir butik otel tarzında yapılmış. Vakti zamanında ahırmış, sonra mağarayı oyarak otel haline getirmişler. Son derece sevimli ve mistik bir ortam olmuş. Şimdilik 6 odası var, 1 tane de ortak kullanılan yemek sofası. Akşam yemekleri ve sabah kahvaltısı burada şömine karşısında hep birlikte yeniyor. Otelin sahiplerinden Şerife Hanım, sağolsun, bir dediğinizi iki etmiyor hemen hazırlıyor. Hatta çok beğendiğiniz bir ürün olursa size ne yapıp edip temin ediyor. Mesela biz küp peynirini ve pertevi çok beğendik, bize satın alabileceğimiz kadar temin etti. Konaklama detaylarında geçmeden evvel, malum hafta sonu gittik ya oraya, turla gelen turistler için düzenlenen bir Türk gecesine katılma imkanımız oldu. Yaklaşık bin kişilik bir oyma mağarada gerçekleşti bu gece. Dünyanın dört bir tarafından turistler hayranlık ve şaşkınlıkla izledi Türk geleneklerinin sergilendiği gösterileri. Bizimkiler de hiç abartmamışlar hani, gece sema gösterisi ile başladı, kız isteme töreni ile sona erdi. Hatta bir ara salonda bir at bile gördük gösterinin bir parçası olarak. Ben bile şaşkınlıktan bakakaldım, yurtdışından gelen turist kardeşlerimizi artık siz düşünün. Bu eğlence fiks menü fiyatın herşey dahil olarak organize edilmiş, yemekler Türk yemeği ağırlıklı ve güzel servis ediliyor. Söylemeye gerek yok tabi ama özel olarak Nevşehir üretimi şarap bile ikram ediliyor. Çiğ köfte var, ezme, salatalar, karışık kebap, vs. vs. aklınıza ne gelirse vardı masada, içkiler zaten limitsiz ne isterseniz getiriyorlar (tabi ellerinde varsa).
Gecenin sonunda adı Village Cave olan mağara otelimize dönüyoruz, yine gecenin ışıklandırmasından faydalanarak tabi... Mağara biraz tepede, bir sit alanının karşısında. Sabah gözlerinizi açtığınızda yörenin en tipik yapıları ile karşılaşıyorsunuz. Oturduğunuz çardaktan veya mangal başından etrafı seyretme şansınız var. Hele o otelin girişi yok mu? O ne kadar sevimli bir yerdi... Odalarda tesisatla ilgili bir sorun yok, ancak Pazar günleri genelde elektrik kesintisi oluyormuş. O nedenle biraz zor zamanlar yaşayabilrisiniz. Bu mağaralar dair en çok hoşuma giden şey ise cep telefonlarının çekmiyor olmasıydı ne yalan söyliyeyim. Odalar genel olarak konforlu ve temiz. Hizmette kusur yok. Sabah kahvaltısı ise Şerife Hanım’dan. Masada bir kuş sütü eksik. Yöresel peynirler mi ararsınız, yumurtalar mı, ev yapımı reçeller mi, yine ev yapımı tereyağı mı, aklınıza ne gelirse... Hatta özel bir isteğiniz olursa Şerife Hanım size hemen iki dakika da hazır ediveriyor herşeyi.
Sabah kahvaltısını da afiyetle yaptıktan sonra çıktık yola. Birinci durak yine tepeden şehir manzarası. Durduğumuz yerin adı biraz enteresan: “O ağacın altı” diye biliniyor ama sebebini öğrenemedik. Sonrasında Uçhisar Kalesi. Acayip bir yer, oradan jetonla dürbünden bakıp peribacalarını ve jeolojik olayları detaylı olarak görebiliyorsunuz. Ama biraz yüksek hafif yorucu olabilir.
Sonraki durak kapalı pideci. Elmalı pide dahi yapıyorlar. Ama lezzeti süper, karnının tok da olsa yemeden gelmeyin derim ben. Biz meydanda Bilal Usta’nın yerinde yedik, çok memnun kaldık. Sonrasında açık hava müzesini gezdik. Bu parkur da biraz uzun olmakla beraber çok keyifli. En çok değirmenin olduğu bölüm ilgimi çekti. Geçmiş zaman olur ki adamlar yerleşim yeri iken oraya hep beraber kullanabilecekleri bir değirmen, kiler ve kilise yapmışlar, kilise daha sonra camiye döndürülmüş. Onun dışında doğal güzellikleri görmeniz lazım. Medreseden kalanlar hala çok iyi durumda. Onun dışında yine görülmesi gereken yer var, ben hepsini yazmıyorum gittiğinizde görürsünüz. Bazıları şöyle; Kızlar ve Erkekler Manastırı, Aziz Basil Kilisesi, Elmalı Kilise, Aziz Barbara Kilisesi, Yılanlı Kilise, Karanlık Kilise, Çarıklı Kilise ve Tokalı Kilise bulunmaktadır
Aynı gün son olarak en büyük hristiyan müzelerinin toplandığı mekanı gezdik, inanılmaz güzel bir yeri bence. Yeraltı şehirleri de başka bir geziye kaldı ama olsun...
Tavsiyelerime gelecek olursak; konaklama Village Cave, öğle yemeği mutlaka kapalı pide, pertev ve kufturun tadına bakın, beğenirseniz gelirken alın, mutlaka bir MüzeKart edinin ve en önemlisi gitmeden evvel gezeceğiniz yerleri belirleyin ve çalışın. Belki Gezi-Tatil kitabı size yardımcı olabilir. Gezmek o zaman çok daha keyif verici oluyor. Yok ben uğraşamam öyle kitapla falan derseniz daha http://www.nevsehirkulturturizm.gov.tr/ adresinden her türlü bilgiyi edinebilirsiniz. Fotoğrafları da bilahare yükleyeceğim...