Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Şubat '10

 
Kategori
Kültürler
 

Yezidi Kültürü Bölüm 1

Yezidi Kültürü Bölüm 1
 

Hep birlikte akşam duası


Diyarbakır seyahatlerimden birinde yine tesadüfen bir sergi gezme imkanım oldu. Konakladığım otelin karşısındaki alışveriş merkezinin altında bir fotoğraf sergisi vardı, tema Yezidi Kültürü. O güne kadar yezidilikle ilgili bir merakım olmadığı gibi sohbetlerimizde bile ençok beş on defa duyduğum bir terimden ibaretti benim için. Fotoğraf sergisini gezerken kafama dank etti birden, bambaşka bir kültür bambaşka bir dünya… Daha sonra araştırmak üzere akıl defterime not aldım, kısmet bugüneymiş.

Sanal alemde yaptığım araştırmalarda en çok beğendiğim yazı Atlas Dergisi Ağustos 2000’de yayınlanmış. Sayı 89. Yezidilerin tarihini adı geçen dergiden alarak sizlere aktarıyorum. Yezidiler, ateşin ve güneşin çocuklarıdır. Semavi dinlere çok şey katan Sabiilerin ortağı ve mirasçılarıydılar. Rivayet odur ki, 13. yüzyılda Moğolların bölgeyi kasıp kavuran istilaları sırasında, Harran Sabiileri Kuzey Irak'taki Sincar Dağları'na sığınıp Yezidilerle kaynaştılar. İmanlarına iman kattılar, geleneklerini emanet edip tarih sahnesinden çekildiler. İslam Ansiklopedisi, Yezidilik hakkında şu bilgileri verir: Eski İran, Hint ve Asur inançlarının karışımından sentezlenmiş bir dindir. İnancın kökeni yeterince açık değildir. Paganizm (ay ve güneş tapıncı), Sabiilik (ruh göçü ve benzeri inanışlar), Şamanizm (rüya tabiri, dans ve defin ritüeli), Yahudilik (haram yiyecekler), Hıristiyanlık (vaftiz, nikâh, ekmek ve şarap ayini, nikâhta kilise dahil kutsal yerleri ziyaret, şarap içmek), Manilik (irfan), Zerdüştilik (iyi-kötü mücadelesi), İslam (sünnet, oruç, hac, kurban), Sufi Rafızilik (sır saklama ve sufi şeyhleri) gibi dinleri barındırır.

Tanım doğru ama eksik. Zira Sabiilik damgasını vurmuştur Yezidiliğe. Encyclopaedia Britannica bile yanlış yazmış; Yezidileri, 'şeytan tapıcıları' diye göstermiş. Müslümanlar da 'şeytana tapanlar' (abede-i İblis), 'saçlı Kürtler, sekiz bıyıklılar' diye tanımlamış. Bu da yanlış. Biz, işin aslına bakalım: Yezidilik antik bir inanç olmakla birlikte, Şeyh Adiy bin Musafir ile başlar. Lübnan'ın ünlü Bekaa Vadisi'ndeki bir köyde 1075 yılında doğan Şeyh Adiy, Emevi hanedanı soyundan olup Bağdat'ta meşhur İslam âlimi İmam Gazali'den sufilik dersleri alır. Yanında Kadiri tarikatının Kürt kökenli kurucusu Abdülkadir Geylani de vardır. Hacca gitmiş, İkitad-ü Ehli Sünnet ve'l Cemaat isimli kitabında tasavvuf konularını işlemişti.

Ömür boyu Sufilik hırkasını çıkarmayan Şeyh Adiy, Hakkâri'nin Kuzey Irak tarafındaki Sincar bölgesine yerleşmiş, Laleş Vadisi'nde 1162 yılında vefat etmişti. Kendisine Tanrı-insan, peygamber ve evliya gözüyle bakılır. Yeğeninin oğlu Hasan bin Adiy ise 1195 doğumlu. Yezidilik inancını Hakkâri ve Sincar bölgesindeki Kürt aşiretleri arasında yayan o oldu. Yaradılış öğretisini içeren Mushaf-ı Reş (Kara Kitap) ile Yezidilik ibadetlerini içeren Kitab-ül Cilve'nin (Tecelli Kitabı) Şeyh Hasan tarafından yazıldığı rivayet edilir. İran, Irak, Ermenistan ve Gürcistan'a dağılmış yaklaşık 200 bin kişilik Yezidi topluluğu Türkiye'de Beşiri, Kurtalan, Bismil, Midyat, İdil, Cizre, Nusaybin, Viranşehir, Suruç ve Bozova'nın 80 küsur köyünde barınıyordu. Türkiye Yezidileri, 1980 başlarında 60 bin kadar nüfusa sahipti. Bugünkü sayıları üç dört bini ancak buluyor. Yezidi adının nereden geldiği pek bilinmiyor. Muaviye oğlu Yezid'e nispetle bu adın alındığı söyleniyorsa da, aslı astarı yok bunun.

İnanç mensupları kendilerini 'ezdi/izdi/ezi/izi' diye adlandırıyor; Kürtçe'de Tanrı anlamına gelen 'yezd/yezdan' kökenine bağlıyorlar. İran'daki Yezd şehrini de buna kanıt gösteriyorlar. Yezidiliğin, Haricilere bağlı İbadiye tarikatından ayrılan Yezid bin Üneys tarafından kurulduğunu söyleyenler de var. Bu da rivayet hükmündedir. Yukarı Bağköy muhtarına bakılırsa, İslamiyet Yezidilikten ayrılmadır. İki bin yıl önce Kandahar'dan kalkan topluluk Hindistan üzerinden Kuzey Irak'a gelirken, yolda Yahudilerle kavga edip onları esir almışlar. Kırmızı kilimlere sahip olduklarından, kendilerine 'Kırd-i Sor' denmiş. Van, Erivan ve Hakkâri güzergâhını izleyerek şimdi Süryani manastırı olan Mardin'deki Deyrul Zafaran güneş tapınağını kurmuşlar. Derken Suruç ile Karacadağ'da bir müddet mekân tutup, bazı aşiretlerini Konya, Haymana ve Çorum'a uğurlamışlar. Yezidilerin üst mertebedeki din adamına şeyh deniliyor. 300 aileden oluşan Şeyhan topluluğu ve Şemsiye soyu önemli boylardır. Ama kabile olarak Haliti soyundan geliyorlar; Halitan denilir bunlara. Desnailer ise başka bir koldur.

Alt kümede günümüzde Ağrı'nın namlı aşireti Spikan ile Harranlı Bıllikan, Mervaniler yer alır. Spikanlar Müslümanlaşmış. Tıpkı Bozova, Suruç ve Viranşehir'de rastladığımız birçok Yezidi aile gibi, inanç bakımından tarihini unutmuş topluluk, aşiret bağlarına sıkı sıkıya sarılmış. Yezidi Şeyhi Bozo'ya göre, Yezidilerin anayurtları Kafkasya'dır. Ancak belgeler bunu doğrulamıyor. Viranşehir'in birkaç köyünde yaşama ve toprağa sıkı sıkıya sarılarak tutunmaya çalışan Yezidilerin tümünde gözlemlenen ortak şey tarihi bilinçlerinin yokluğu; inançlarına ait bilgiler derme çatma, yanlış ve eksiklerle dolu. Çoğunluğu Almanya ve İsveç'te olmak üzere Avrupa'da sayıları 80 bini bulan Türkiyeli Yezidileri gurbete iten nedenler siyasi ve ekonomik. Osmanlı devrinde 14 ile 19. yüzyıllar arasında toplam 26 fermana (kıyım emri) maruz kalan bir topluluğun ruh halini anlamak gerek. Gurbetçiler köklerinden kopmuş değil, dövizler Harran'ın bereketli topraklarına yatırılıyor. Köyler hızla modernleşiyor.

İlk modern Yezidi köyü, Beşiri ilçesine bağlı Hamduna (Kurukavak) olup, Amerikalı John Guess sayesinde gerçekleşti. John Guess'in babası, uzun yıllar önce Hamdunalılardan gördüğü büyüleyici konukseverliğin karşılığını ödemeyi oğluna vasiyet ederek ölmüş. Bir çeşme yaparak minnet borcunu ödeyen Guess, komşu Müslüman köylerdeki ana kaynaktan su alabilmek için bir de cami yaptırmış. Suyun kaynağı, hâlâ kutsal bir sır gibi saklanıyor. Guess, ülkesine dönünce, Yezidilik üzerine kaleme aldığı 900 yıllık bir tarihi içeren kitabını 1987'de yayımlamış. Şeyh Adiy Müslüman sufi imiş.

Yezidiler arasında Tanrı, peygamber ve evliya olarak kutsanıyor. Fakat onun İslami öğretilerinden hemen hiçbir şey kalmamış Yezidilikte. Şeyh Hasan tarafından yazılan Mushaf-ı Reş 152 satır, Kitab-ül Cilve ise 109 satırdan ibaret. Viranşehir Yezidileri, birincisinden haberdar, ikincisinden bihaberdir. Her ikisi de Arapça ve Kürtçe yazılıdır. Bu yüzden Yezidi ayinlerinin tümü Kürt dilinde yapılır. Mushaf-ı Reş'te, 'Tanrımız Şeytan'ın adını ya da onu anımsatan sözcükleri zikretmek yanlıştır' diye buyurulduğundan, Yezidiler, Tanrı-melek mertebesine koydukları 'şeytan'ın adını anmadan, onun için 'ismi güzel melek' derler. 'Şeytan' sözcüğü içinde geçen (t) ve (ş) harflerinin telaffuzu da yasaktır. Bağlı olarak 'kaytan, satt (sel), şer, melun, lanet, nal' gibi kelimeler de kullanılmaz. Mesela 'nal' yerine, 'at ayakkabısı' demek lazım. Yezidiler 'ateşperest' ve 'şeytanperest' değil, sadece Kötülük Tanrısı olarak gördükleri şeytandan korkar, ona saygı duyarlar. Ateş, salt nur yani ışık saçan bir kaynak olduğu için kutsanır ve ona asla tükürülmez. Aslında Yezidiler, hiçbir şeye tükürmezler inançları gereği. Yaratılış öğretisinde şeytan ateşten ve nurdan yaratıldı, balçıktan olma Adem'e secde etmeyi reddettiği için lanetlendi. Semavi dinlerin yorumu böyle. Yezidiler açısından ise şeytan başlangıçta Tanrı'yla birlikte oluşan ilk varlıktı. Kibre kapılınca yedi bin yıl cehennemde kaldı, yedi küp dolusu gözyaşı dökünce Tanrı ona acıyıp bağışladı, kendisinden Melek Tavus isimli Melek-Tanrı'yı yarattı. İnanışa göre küplerdeki gözyaşları, cehennem ateşini söndürmek üzere muhafaza edilmektedir.

Şimdilik bu kadar ama yezidilerle ilgili ikinci bir yazım daha olacak. Onda da yezidilerin yaşamlarından, onların haram ve helallerinden, nikahlarından ve ibadetlerinden bahsedeceğim.

 
Toplam blog
: 38
: 4648
Kayıt tarihi
: 03.11.07
 
 

Çok okurum… Bazen kendi çapımda yazılar karalarım, kendim de beğenmem ama olduğu kadar, napiyim… ..