Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Aralık '11

 
Kategori
İlişkiler
 

Bir Hayat Simülasyonudur...

Bir Hayat Simülasyonudur...
 

Bir insanı, arkadaşınız, sevgiliniz, komşunuz ya da her kimse, en iyi nerde ve nasıl tanırsınız? Hangi yemekleri daha çok sever, temiz midir, titiz midir, dağınık mıdır, kuralları var mıdır, karanlıkta mı uyur yoksa başucunda  sabaha kadar yanmasını istediği bir gece lambası mı olmalıdır, acil durumlarda ne tür reaksiyonlar verir, korumacı mıdır, problem çözücü müdür, gerektiğinde ‘biz’ duygusuyla mı hareket eder, bencil midir, cömert midir yoksa ucu biraz cimriliğe kaçan tutumlu! olanlardan  mıdır, eğlence anlayışı nedir, bir kadın avcısı mıdır ya da erkek avcısı mı, birkaç kadeh içtiğinde gördüğü her insanla abartılı bir samimi olma potansiyeli mi vardır yoksa mesafeli midir, parayla ilişkisi nasıldır.. Bu liste uzar gider. Tanıdığınızı düşündüğünüz bu her kimse, belki de aslında hakkında hiçbir şey bilmediğiniz bir yabancıdır. İçinde sizden sakladığı ne varsa birden çıkıverir ortaya sürpriz yumurtadan çıkan oyuncak misali..

Tatil!! Evet, tatil.. Derler ya ‘’tatil yoğunlaştırılıp dar zamana sığdırılmış bir hayat simülasyonudur. İnsanın hası iki günde belli olur.’’ diye. Gerçekten de öyle. Bir insanı en iyi tanıma şansımızın olduğu yer bir tatildir. Çünkü tatil en doğal halimizdir. Deniz, güneş, kum ve beraberinde getirdiği rehavet özgür olma hissiyle birleştiğinde ortaya harika insan manzaraları çıkar. Yanınızdaki insanı her an gözlemleme şansınız vardır ve bu ‘ne büyük nimet!’ tadında bir durumdur.

Eğer her türden sürprizle karşılaşmaya hazırsanız, sonuçlarını kaldırabilecekseniz -kötü bir şeylerle karşılaşma ihtimaliniz olduğunu göz önünde tutarak- gerçekten tanımak istediğiniz o insanla tatile gitmenizi kesinlikle öneririm. Diyelim ki taktınız sevgilinizi kolunuza Ege’de harika bir otelde, bir haftalık tatil sizi bekliyor. Odanıza yerleştiğiniz ilk anlardan itibaren başlar gerçek tanışma. Valizden eşyalar çıkarılır, tek tek dolaba yerleştirilir ve sonrasında ortak bir program yapılır. Tabi burada ortak kelimesinin altını çizmek lazım, malum sizin yapmak istediğiniz bir şeyi o yapmak istemeyebilir. Siz biraz uyuyup yol yorgunluğunu üzerinizden atmak isterken, o, havlusunu alıp denizin yolunu tutmak isteyebilir. O anda aklınıza üşüşür, her biri bin bir çeşit olasılık problemi yaratan minik şeytancıklar. Zihninizin senaryo yazım makinesi harekete geçer. Tek başına  plaja inen bekar bir genç  adam ya da kadın ve orada kim bilir kaç hatun-adam vardır bakışabileceği, tanışabileceği.. Hatta durumu abartıp belki de onlarla birer buz gibi bira tüketebileceği.. Bu gibi durumlarda aslında bu ihtimalleri göz önünde tutup neler yapacağına bakmak lazım. Pekala eğer o, denize gitmek istiyorsa buyursun gitsin. Siz de biraz uyuyup dinlenin tabi eğer uyuyabilirseniz!!

Mesela gün bitiminde odanıza döndüğünüzde belki de tahammül sınırlarınızı zorlayacak kadar dağınık olduğunu göreceksiniz. Yatağınızın üstünü işgal eden giysiler, duş kabininde kapağı açık unutulmuş şampuanlar, aynaya sıçramış diş macunu kalıntıları, kapağı kaldırılmamış klozet v.s. Tatilde aslolan yaşadığımız mevcut hayatımızı kısa metrajlı bir filmmişçesine yaşamaya devam etmektir. Hem de en iyi tarafı beraberken aynı otelde, aynı odada kalırken, aynı masada yemek yerken, aynı havuza ya da denize girerken.. Her şey o kadar iç içedir ki ve yapılacak o kadar çok şey vardır ki bu kısa zamana sığdırılması gereken!! Normal şartlarda sevgilinizle bara eğlenmeye haftada bir kez gidiyorsanız (bir çalışma hayatınız ve sorumluluklarınız varsa bu iki haftaya bile çıkabilir), tatildeyken, o, bunu her gece yapmak isteyebilir ve her gece sarhoş olup deyim yerindeyse suyunu çıkarabilir. Kim olduğunu doğru dürüst bilmediği insanlarla kırk yıllık arkadaşmışcasına muhabbetleri olabilir ve bu durum sizin için aynı lezzette olmayabilir. Tamam, buna saygı duyabilirsiniz ama bundan hoşlanmak zorunda değilsiniz. İşte bu noktada insanların birbirlerine, isteklerine, tercihlerine ve zevklerine çok ciddi derecede saygı duyup, eğer bencillik dürtülerini devre dışı bırakabilirlerse ortak hareket etmeleri gerekir. Fakat bu, karşınızdakinin işine gelmiyorsa hayatınızda sanki ilk kez görüyormuş gibi hissettiğiniz o insan hakkında negatif bir değerlendirme yapıp, eksiler hanesine bir çentik atabilirsiniz. Çünkü bilinçaltı fısıltısı şöyle der: ‘’Ben aslında kendi tercihlerimden asla vazgeçmem, ben aslında böyleyim, bu hep böyle devam edecek, sana ve isteklerine saygı duymuyorum, ben aslında bencil biriyim, kendimden başka kimseyi düşünmem.’’ Bu, sürpriz yumurtadan çıkan gerçeğin ta kendisidir. Tatil öncesindeki hayatınızda bu eğlenme işini her gece yapamayacağınıza göre, haftanın bir gününü kararlaştırıp o gece dışarı çıktığınızda böyle bir tabloyla karşılaşmayabilirsiniz. Çünkü zaten her zaman yaptığınız bir eylem değildir ve tanıdığınızı düşündüğünüz insan iyi bir oyuncuysa! kendini programlayacaktır başka bir kimliğe. Sabahın ışıklarıyla ayrılır, evinize döner, mutlu bir gece geçirdiğinizi düşünüp huzurla uykuya dalarsınız. Fakat tatildeyken gece hiç bitmez, sabah da öyle. Tanımaya çalıştığınız insan bir sahtekarsa öz benliğini bir noktaya kadar gizler. Kendini hiç gizleme gereği duymayanlarla elbette işler böyle yürümüyor. Eğer sevgiliniz de onlardan biriyse ne ala, yok değilse tanıştığınıza pek memnun olmayacağınıza eminim.

Aşama aşama ilerler uzun tanışma faslı ve her bir hamle haneye eksiler ve artılar olarak kaydedilir. Tatilin sonunda da (tabi sonuna kadar dayanabilirseniz) ya sonsuza dek bir daha görmek istemeyeceğiniz o insanı hayatınızdan ebediyen sileceksiniz, hatta ondan kurtulduğunuz için kendinizi ‘verilmiş sadakanız varmış’ sayıp huzurla yolunuza devam edeceksiniz, ya da ömrünüzün geri kalanını daha iyi tanıdığınız, anlaşabildiğiniz o has insanla geçirmek isteğiyle tatilinizi bitirip birlikte yaşadığınız şehre döneceksiniz.  

 
Toplam blog
: 31
: 636
Kayıt tarihi
: 14.11.11
 
 

Puslu, gri, kışın dondurucu ayazıyla ve her daim diplomatik yüzüyle ünlü sevgili başkentte 1986 y..