- Kategori
- Siyaset
Bir heykelin “ucube” olma sebebi, başbakan ve Ebul Hasan Harakani

Başbakan Recep Tayip Erdoğan Kars konuşmasında yapımı devam eden bir heykele “ucube” deyince on gündür bitmeyen bir tartışma başladı.
Başbakan heykele “ucube” derken sadece heykelin şeklini değil bulunduğu mekanı da işin içine katarak ısrarla diyor ki:”Ebul Hasan Harakani’nin türbesinin, camisinin, külliyesinin bulunduğu bir mekana bu heykel yakışmamış, bu heykel burada ucube olmuş!”
Heykelin “ucube “olup olmadığı, sanatsal değeri ayrı bir tartışma konusu.
Başbakan konu her açıldığında tek başına heykeli değil heykelin bulunduğu yeri ve Ebul Hasan Harakani ismini ısrarla tekrarlıyor.
Gazete ve televizyondaki tartışmalar hep heykelin sanat değeri, Başbakanın heykel sanatına bakışı konuşuluyor. Hiç kimse Başbakanın ısrarla ismini telaffuz edip bu isme yakışmadığını söylediği Ebul Hasan Harakani’nin kim olduğu, Anadolu toprakları ve tarihimiz için ne gibi bir anlam ifade ettiğini konuşmuyor.
Ayrıca bu heykele Azerbaycan'ın niçin karşı çıktığı ve Ermenistan'ın "Kaldırırlırsa ilişkiler gerilir" demesenin sebebi konuşulmuyor nedense.
Başkanımız bu sözleri söylediği gün sipariş ettiğim kitapların içinden birini okumaya yeni başlamıştım. Okumaya başladığım kitabın adı “Seyr ü süluk risalesi” ydi..Yazarı ise Ebul Hasan Harakani…
İşte bu nedenle Başbakanımızın konuşmasındaki ifadesini heykele sanatsal değerini hiç önemsemeden Ebul Hasan Harakani’den bahsedip, onun hatırasını heykelin “ucube”liğine gerekçe göstermesini alkışladım…
Ak Parti'ye hiç oy vermemiş birisi olarak bunu neden mi yaptım?
Ebul Hasan Harakani Selçuklu döneminde henüz Sultan Alparslan Anadolu’nun kapılarını Türk-İslam medeniyetine açmamışken Horasan’dan Anadolu’ya yola çıkan ve Selçuklunun Sultanı Alparslan’ın Anadolu’ya girişini ve fethini kolaylaştıran Alperenlerimizden biridir.
Hem kılıç ustası bir yiğit hem de bütün yeryüzüne manevi bir eksen olarak aşk elini Ahmet Yesevi’den Mevlana’ya kadar yüzlerce velinin kalbine değen, sufi geleneğin temel esaslarını belirlemiş bir Tasavvuf yıldızıdır.
Ebul Hasan Harakani Nakşibendi silsilesinde yedinci halkayı temsil eder: Hz. Muhammed, Hz. Ebubekir, Hz.Selman-ı Farisi, Hz. Kasım b.Muhammed b. Ebi Bekir, Hz. İmam Cafer-i Sadık, Hz. Bayezid-i Bistami ve Hz. Hace Ebul Hasan Harakani….
Bir coğrafyayı kılıç zoruyla fethedebilirsiniz.Ama o coğrafyayı “vatan” yapmak ve o coğrafyada kalıcı olup fethi gerçekleştirmek kılıçla mümkün değildir.
Kazanılan kılıç zaferinden önce gönül erlerinizin o toprağa medeniyetinizin temelini atması ve sonrasında ise gönüllere nakış nakış işlemesi zorunludur.
Alparslan’ın Kars’ı fethinden (1064) 32 yıl ve Hoca Ahmed Yesevi’den yaklaşık bir asır önce Anadolu’ya müridleriyle gelen Ebu’l Hasan Harakani, Anadolu’nun manevi fütuhatının Alperenlik ruhuyla ilk tohumlarını atmış ve ondan sonra Anadolu’ya gelen Ahmed Yesevi’nin müridleri Doğu’da bu tohumları yeşertmiş ve Anadolu içlerine ilerleyerek buralara yeni tohumlar serpmişlerdir.
Sultan Alparslan 1071 yılında Anadolu’nun kapılarını kılıçla açmasından önce Ebul Hasan Harakani hem yetiştirdiği gönül erlerinin Anadolu ve Balkanların içlerine gönderirken hem de elinde kılıç akraba ve dervişleriyle Kars muharebelerine katılır. Kars sınırındaki bu muharebede yaralanır ve 1033 yılında Yahniler Dağı eteklerinde şehit olur.
İşte bu gün “anavatanımız” dediğimiz Anadolu’muzun Türkleşmesi ve İslamlaşması yolunu açan Ebul Hasan Harakani ve aynı idealleri paylaşan Alperenler sayesindedir.
Ebul Hasan Harakani her er meydanında elinde kılıç Anadolu kapılarını zorlarken gönül/aşk meydanında “yol”un esaslarını belirleyerek hem Anadolu’yu hem de aşk meydanının yiğitlerinin gönüllerini fetheden büyük bir sufi bilgedir.
Mevlânâ Mesnevi’sinde “Ebul Hüseyn” diye geçen şahıs Ebul Hasan Harakani’dir. Prof. Dr. Reynold Nicholson, Mevlânâ’nın Mesnevi’sine yazmış olduğu şerhte: “Mevlânâ Celaleddin-i Rumi şiirlerinde her ne zaman “Şeyh-i Din” kavramını kullanırsa bundan amacı Şeyh Ebu’l Hasan Harakani olmuştur.” der.Yine Mevlânâ birçok sohbetinde “Bizim söylediklerimiz Ebu’l Hasan Harakani’den aldıklarımızdan başka bir şey değildir.” diye belirtiyor.
Bediüzzaman Said Nursi ise Ebul Hasan Harakani’nin vefat etmesine rağmen halen yeryüzünde tasarrufu devam eden beş büyük zattan birisi olduğunu belirtir.
Harakani’nin Dergah’ı bu gün de Kars’ın kalbindedir ve yeryüzünü aydınlatmaya devam etmektedir.
Anadoluda büyüyüp gelişen Selçuklu ve Osmanlı medeniyetinin manevi zemininde Ebul Hasan Harakani’nin derin etkileri vardır.
Ebul Hasan Harakani Anadolunun büyük Sultanlarından birisidir.
Başbakanın “ucube” dediği yarım heykel Ebul Hasan Harakani’nin şehit olduğu dağın eteklerinde onun Sultan Alparslan tarafından yaptırılan türbesi ve Mescidinin, Sultan 3.Murat’ın emriyle Lala Mustafa Paşa tarafından yaptırılan külliyesinin yanı başında ve de Kars muharebelerinin yapıldığı tabyaların üzerindedir.
Ebul Hasan Harakani’nin tarihsel önemi ve değeri göz önüne alındığında bu manayı temsil edemeyen etmesi de mümkün olmayan o heykel başka bir mekanda sanatsal değer taşısa da orada gerçekten “ucube”dir.
Bu sıfat bulunduğu yere bağlı bir sıfattır.
Bu durum aynı heykelin bir başka yerde aynı sıfata sahip olması anlamı taşımaz.
Bu “ucube duruş” u fark edip cesaretle ifade eden ve bu ifadesini tekrarlarken sürekli “Ebul Hasan Harakani” ismini üzerine basa basa seslendiren Başbakan’a Anadolu tarihini, İslam geleneğini, Türk örfünü iyi bilmesi ve bunu göstermesi sebebiyle teşekkür ediyorum.
Umarım “ucube heykel” vesilesiyle Ebul Hasan Harakani hatırlanıp hepimizce bilinir hale gelir.
Anadolu heykeller sayesinde değil Ebul Hasan Harakani’ler sayesinde bizim vatanımız olmuştur.