- Kategori
- Mizah
Bir İddaacının 10 emri...

Ta baştan beri şans oyunlarına meylim olmadı.
Ta ki dört yıl önce İddaa logosundaki serçe parmağın bana ‘Şışşt gelsene koçum!’ demesine kadar.
İlk önce bu sevimli çağrıya ikircikli baksam da oyunun içeriğinde biraz bilgi, biraz yetenek, biraz da pek sevgili futbol konusunu görünce kendimi bu âlemin içine bıraktım.
Yani benim gibi kendi çapında futbol otoritesi olan bir kişi, hafta içinde oynanacak yüzlerce maçın içinde 4 doğru tahmin yapamayacaktı?
İlk başta ‘işte lokum gibi ek gelir kapısı’ diyerek kollarımı umuda sıvadım. Yaptığım birkaç kuponu cüzdanıma, kısa vadeli çek muamelesi ile yerleştirdim.
Akşam oldu, eve geldim. Kuponumdaki maçların başlama düdüğü ile birlikte içimi Meksika dalgalanması sarmıştı. Umut dediğin bu olsa gerek. Maç bitince hangi odaya doğru tek kişilik timsah yürüyüşü yapayım diye rotamı bile belirlemiştim.
Bu keyifli telaş içinde biramın ne zaman bittiğini fark etmemişim. Tazelemek için mutfağa geçtim. Eşime kıvrak bir vücut çalımı atarak dolaba yönelmiştim ki, kendileri alaycı bir ifadeyle, “Bu ne heyecan, milli maç mı var?” dedi. Haklıydı, Galatasaray’ın Avrupa serüveninden beri böyle alakalı bir maç izleyicisi olmamıştım.
Eşime, ‘Bu maçlar için minik bir bahis oynadım da ilgim ondandır.’ cümlesini kurmuştum ki tv’den cırtlak bir ‘goooolll’ sesi geldi. Ekrana plase olmamla, donup kalmam bir oldu. Kuponlarımın hepsine koyduğum en garanti maç yatmıştı. Golle birlikte ekranda sanal bir ilan göründü. İddaa logosunda ki şirin el yumruk olmuş o malum işareti yapıyordu sanki.
Ve sonraki iddaa günlerimde aynı hayal kırıklıkları devam etti. Hoş arada bir timsah yürüyüşü yaptırmasa da ‘oleeeyy’ çektiren ikramiyeler de almadım değil.
Velhasılıkelam demem o ki bütün bu yaşadıklarımdan çıkardığım şeyler oldu. Bunları İddaa dostlarına aktarmamak olmazdı. Yatacak tek bir kupona engel olabilirsem ne mutlu bana. Gelin bu sese kulak verin. Bunlar ipi ucu değil bir iddiacı için altın öğütlerdir.
Kemal Tipioğlu.