- Kategori
- Aşk - Evlilik
Bir İmza Neyi Değiştirir ki?..
Şayet siz de, sevgili olma ile evli olma durumlarını karşılaştırırken "Bir imza neyi değiştirir ki?" diyenlerdenseniz...
Şunu iyi bilmelisiniz ki, çok şeyi değiştiriyor.
Nikâh kıyıldıktan sonraki yaşam ile önceki yaşam arasında çok fark oluyor.
Çoğunlukla evlilik olgunluğunu taşımayan kişilerin "Zamanı geldi artık evleneyim" diyerek izdivaç yapmaları, sorunları da beraberinde getiriyor.
Çiftlerin ortak problemidir aslında; evlenmeden önce sevgili olabilen ikili, evlendikten sonra ununu elemiş eleğini asmış moduna geçer.
İşten eve dönülür, tek kelime konuşmadan ya da belki birkaç havadan sudan sohbetle yemek yenir, ardından televizyonun karşısına geçilir ve geç saatlere kadar yine tek kelime dahi konuşmadan film veya dizi seyredilir.
Tatil günlerinde de artık birlikte vakit geçirilmez...
Erkek, arkadaşlarıyla olmayı tercih eder, maça veya kahvehaneye gider...
Kadın da artık kendine eskisi kadar özen göstermemektedir; zira elde edilen edilmiştir, çaba göstermeye hacet yoktur.
Birbirlerine jestler, sürprizler yapmayı ve birbirlerine çekici görünmeyi bırakırlar.
Her iki taraf da bir müddet sonra çaba göstermeyi bırakır ve monotonluğun içerisinde sürekli şikâyet ederek yaşamayı yeğler.
Eş seçimi sırasında aşkın ve heyecanın etkisiyle görülmeyen veya bilerek saklanan kişilik özellikleri, evlendikten sonra ortaya çıkar.
Evlenmeden evvel hiç ortalıkta olmayan baskıcı kişilik, evlendikten sonra eşinin hayatını cehenneme çevirebilir.
Koyduğu kuralların yerine getirilmesini ister ve yalnızca kendi dediği olsun ister.
Eş, buna bir süre uysa da akabinde sıkılır ve bir noktada patlar...
Karşı çıkışlar zaman zaman şiddetle de sonuçlanabilir.
Bunun dışında, sosyal yapısı olanların, içe dönük kişilerle evlenmeleri de önemli bir sorundur...
Sürekli dışarıda olmak, gezmek, eşiyle eğlenmek isteyen biri, evde oturup kendine vakit ayırmak isteyen biriyle anlaşamaz...
Bu zıt durum da ikili arasında mutlaka çatışmalara yol açacaktır.
Eşler birbirlerine kendi kişiliklerini dayatmaya çalışırken, evlilik ellerinden uçup gider.
Her insanın hayatı algılayış ve yaşayış biçimi farklıdır...
Birbirine tıpatıp uyan iki farklı hayat bulma olasılığı öylesine düşüktür ki, neredeyse imkânsızdır.
Bu yüzden evlilik, iki farklı insanın bir potada buluşmasıdır zaten.
Lâkin buluşulamadığı takdirde problem çıkar.
Evlilikte de herkes hâlâ kendi yaşam tarzını yaşamaya kalkarsa, birlikteliğin bir anlamı kalmaz.
İnsanın kişiliğini oluşturan en önemli ögelerden biri, içerisinde bulunduğu toplumun kültürüdür.
O kültüre göre yetişmiş bir kişi, başka kültürden biriyle evlendiği zaman ister istemez bocalar...
Çünkü her ikisi de o güne kadar alışık olmadıkları bir kültürü tanımaya çalışmaktadır.
Doğu-Batı kültürlerinin arasındaki farklılık buna örnek gösterilebilir.
Taraflardan biri, diğerine kendi kültürünü egemen kılmaya kalkarsa, o evlilikte mutlaka problem çıkacaktır.
Eğitim de bir insanın yaşamını belirleyen önemli bir unsurdur...
İlkokul mezunu biriyle, üniversite mezunu birinin hayata bakışları, yaşam tarzları, algıları farklıdır.
Bu tür evliliklerde de eninde sonunda sorunlar yaşanacaktır.
Taraflardan biri gazete ya da kitap okurken, diğerinin sadece bilgisayarda oyun oynaması veya kadının devamlı ev işleriyle ilgilenmesi diğeri için sıkıcı olacaktır.
Bunun dışında, bu tür evliliklere çevre de sıcak bakmamaktadır.
Evlilikte, arada şu kadar yaş farkı olursa çiftler anlaşır diye kesin bir kural da yoktur...
Lâkin 60 yaşını devirmiş bir erkek veya kadının, 20 yaşlarında bir genç kız ya da erkekle evlenmesi de pek normal olmayıp, mutlaka problem yaratacaktır.
Her şeyden evvel aralarında kuşak farkı vardır ve bu fark yüksek olasılıkla çatışma doğuracaktır.
Ayrıca yine çevre ve aileler devreye girer...
Kişiler mutlu bir evlilik yapmış olsalar dahi, aileler ve çevre baskısı kaçınılmazdır.