- Kategori
- Ben Bildiriyorum
Bir kazaya tanık olmak…

Geçen yıl bu aylarda “Olayları kendinize nasıl çekersiniz” başlıklı bir blog yazmış, yazımın sonunda da sitemizde felaket haberleri veren iki saygın blog yazarımızdan söz etmiştim. Bu tip olayları yazdıkça kendi yaşam bölgelerinde de böyle olaylara tanık olduklarını vurgulamıştım.
Dün gece aynı durum benim başıma geldi. Ben de son iki bloğumda “Haber” kategorisinde iki felaket haberi paylaşmıştım. Biri savcının şehit edilmesi, ikincisi de Fenerbahçe otobüsüne yapılan bir saldırıydı. Bu arada şunu da vurgulamak istiyorum, çok önemli bir haber olduğunda, o haber internet sitelerine düşmeden önce veya hemen sonra eğer başka bir blog yazarı arkadaşım bu konuda yazı yazmamışsa, bu tip haberleri Milliyet Blog’da paylaşayarak MB’nin diğer sitelerden geri kalmamasına dikkat ederim.
Dün Fenerbahçe otobüsüne yapılan saldırıyla ilgili yazımı yayına verdikten yarım saat sonra dışarıdan gelen büyük bir gürültüyle balkona çıktım.
Bu arada 5 gün önce İstanbul’un kargaşasından kaçıp, biraz kafa dinlemek için eşimle birlikte Yalova Çınarcık’taki evimize gelmiştik. Sitemiz ön tarafı deniz , arka tarafı orman ve ormanın bulunduğu dağlık bölge arasında kalıyor. Geçen yıl belediye seçimlerinden önce arka taraftaki üst yol genişletilip, yolun altına yol boyunca uzun bir duvar örülmüştü. Seçim yatırımı için alelacele yapılan bu işlere rağmen Belediye başkanlığı Ak Parti’den CHP’ye geçmişti. Ancak yolun bazı bölümleri birkaç ay içinde çökmüştü. Bundan 2 ay önce de sağlam görülen duvarlar patlamış, ve sonuçta alınan karar gereğince bütün duvarların yıkılıp, yeniden yapılmasına karar verilmişti.
Hemen arkamızda duvarın yıkıldığı bölge şeritle trafiğe kapanmış, ve o bölgede geçişler tek şerit üzerinden verilmeye başlanmıştı.
İşte dün gece saat 1.00 sıralarında korkunç bir gürültü duyunca, duvarların çöktüğünü düşündük. Balkona çıkıp baktığımızda ise, çöken bir duvar görülmüyordu. Birkaç dakika sonra bir korna sesi duymaya başladık. Ama ortada bir araç da görülmüyordu. Korna sesi ise çok yakından geliyordu. Biraz dikkat ettiğimde önümüzdeki bahçenin otlarının arasında bir aracın ışıklarını gördük. Hemen aşağıya inip, ambulans, polis ve itfaiye’ye haber vererek, yaklaşık 100 metre uçan aracın içindekilerin yardımına koştuk. Araç üst yoldan, sitenin arka tarafında 3. Katta bulunan bir dairenin balkon demirlerine çarptıktan sonra, 2 takla atarak otların arasında kaybolmuştu.
Çevreden yetişenler içinde sadece sürücünün olduğu kişiyi apar topar çıkarmaya çalışıyorlardı. Birazdan itfaiye gelecek, ellemeyin ikazlarıma ise kimse kulak asmıyordu. Adamı kurtaralım derken, öldürebilirlerdi aslında. O arada yerde bir telefon buldum. Nasıl olduysa, arabanın içinden fırlayan cep telefonu otların arasına düşmüştü ve telefon çalıyordu. Arayan Serdar isminde birini arıyordu. Tabii bu durumda mecburen o kişinin kaza geçirdiğini söyleyerek bulunduğu bölgeyi tarif ettim.
Kişi alkollüydü ve üst yolda sürat denemesi yaparken, uçmuştu. Aracın yoldan çıktığı yer ile düştüğü yer arasında önceden de belirttiğim gibi 100 metre mesafe vardı. Yalnız şans eseri araç uzun otların arasına, sağ tarafı üzerine düşmüştü. Eğer araçta ikinci bir kişi olsaydı hayatta kalması imkansızdı. Sonuçta ambulansla Yalova devlet hastanesine kaldırılan kişinin 4 arka kaburga kemiği kırılmış bir de sol kolu omzundan çıkmıştı. Bugün hayati tehlikesi olmadığını öğrendik.
Eski bir şahin olan araç tüplüydü ve tüpün patlamaması ise mucizeydi. Eğer aracın tüpü patlamış olsaydı, araç hemen alev alır içindeki kişinin kurtulması imkansız olurdu.
Trafik şakaya gelmez, özellikle alkollüyken sürat yapmak intihar etmek gibi bir şeydir. Bugün olayla ilgili çektiğim bu fotoğraflar her şeyi çok net anlatıyor.
Bir şey daha var, bundan sonra artık felaket haberleri yazmayacağım.