Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Mayıs '08

 
Kategori
Güncel
 

Bir mayıs savaşları

Bir mayıs savaşları
 

Bir mayıs biber gazı


Bildiğim kadarıyla 1978 yılından beri Taksim Meydanı'nda 1 mayıs kutlamaları yapılmıyor. Bu, yuvarlak hesapla 30 yıla tekabul eder. Yani işçiler bu meydana yıllardır çıkamıyor.

Bana, polis haftası etkinliklerine, yılbaşı kutlamalarına ve bazı eğlencelere nasıl izin veriliyor da işçilere engel konuyor demeyin. Bu konuda ileri sürebileceğim mantıklı bir bahanem yok. Zaten bu yasağın mantığa sığan bir yanı da yok. Konuyla ilgili kanaatimi açıklayacak olursam şunu söyleyebilirim. Esasen başörtüsünü üniversitede yasaklayan da, Taksim Meydanı'nı bir mayıs kutlamalarına kapatan da aynı iradedir. Oyunlardaki figuranlar farklı da olsa, gerçek budur.

Aklımda kaldığı kadarıyla, bazı sendikalar bu konuda geçen sene de ısrarlıydılar. Bu sene ise iş, iyice çığırından çıktı ve bir hükümet/sendika çatışmasına dönüştü.

Sorsanız işçiler, kendilerini haklı göreceklerdir. Çünkü onlar bu alanın, 30 seneden beri yasak olduğunu düşünecek durumda değillerdir. Kendi kendilerine, "Acaba biz, yıllardır unuttuğumuz bu meydanı neden bu sene hatırlıyoruz? Bir mayısı Taksim'de kutlamakta neden bu kadar ısrar ediyoruz" diye sormayacaklardır. Çünkü insan, amacına odaklandığında belleğini bütün alternatif fikirlere kapatmaktadır.

Bu konuda hükümet te kendini haklı görecektir. "Sanki işçiler bir mayısı Taksim'de kutlasa, bu kadar tatile bir gün daha ekleniverse kıyamet mi kopar." diyememiştir ve diyemeyecektir. Zira, iktidar partisinin başında zaten bir kapatma belası vardır. Buna kimimiz sevinmekte, kimimiz üzülmekte olsak ta o, başına yeni bir dert daha almak istememektedir.

Unutulmamalıdır ki, Taksim direnişinde işçiler tarafında pozisyon alan derin güç, kutlamanın burada yapılmaması ve bir mayısın tatil olmaması konusunda hükümetin yanındadır. Buradaki açık çelişkiyi gördüğünüzü sanıyorum. Yani bu meselede yönetim de, sendikalar da esasen denetim altındadırlar ve insiyatif kullanamamaktadırlar. Sadece "mış" gibi yapmaktadırlar. Bu, derin yapılanmanın tavşana kaç, tazıya tut oyunudur ve her zaman işe yaramaktadır.

Hükümet, yetkisini kullanmaya kalktığında başına gelecekleri bilmektedir ve bu yüzden, görünmeyenle çatışmak yerine, sendikalarla karşı karşıya gelmeyi daha ehveni şer kabul etmektedir. Derin gücün amacı da zaten budur. İşçiyle hükümeti karşı karşıya getirip, yönetimi zayıflatmaktır.

Biraz önce olayı televizyondan takip eden emekli bir işçi ile ayaküstü konuştum. "Ne oldu Taksim'e çıkarmadılar mı, diye sordum. Mitingçilerin polis engelini aşamadıklarını söyledi ve ilave etti: "Bu bir devlet terörüdür."

Diyelim ki, bu bir devlet veya hükümet terörüdür. Bir kısmımızı isyan ettirmektedir. Fakat bunun bir alternatifi vardır. İstanbulda bir mayıs kutlamalarına açık olan, birden fazla serbest alan bulunmaktadır. Taksim'de ısrar edilmediğinde, bir mayıs için hiç bir engel yoktur.

Şimdi benzer bir olayı bununla karşılaştıralım. Biliyorsunuz başörtülülerin üniversiteye girmeleri için anayasada düzenleme yapılmıştı. Hemen ardından karşıt siyasi partiler, karşıt rektörler, karşıt STK lar kıyametleri koparmıştı. Toplantılar, mitingler, marşlar, sloganlar, televizyon programları birbirini takip etmişti. Madde değişikliğinin iptali için AYM'sine dava bile açılmıştı.

Hükümetin Taksim'i sendikalara kapatması, "devlet terörü" oluyorsa, bu tavırlar da pekala, "bürokratik elit terörü" sayılabilir. İşin kötüsü, başörtülüler için bir alternatif te yoktur. Yani, burası yasaktır ama şu okula kaydınızı yaptırabilirsiniz gibi bir seçenek bulunmamaktadır.

Anlayamadığım, hukukun ve yasaların neden bazan çiğnenesi, bazan da tapılası olduğudur. Bir kesimin insanları kanunların, cürüm işleyenleri değil de yalnızca muhalifleri hizaya getirmek için çıkarıldığına iyice inanmış durumdadırlar. Buna o kadar şartlanmışlardır ki, hukuku ve kuralları ihlal etmemeleri için karşılarına polis gücü dikmek gerekmektedir. Günler öncesinden yapılan uyarılardan, ikazlardan hiç etkilenmemiş görünmeleri bunun açık kanıtıdır.

Aksi taktirde, 30 yıldan beri yasaklanmış bir alanda kural dışı yöntemlerle bayram kutlamakta ısrar yerine konunun, yasal bir zemine oturtulması için çaba göstermeleri gerekirdi. Acaba niye gösterilmiyor veya niye gösterilmemiştir? Çünkü bu inatlaşmanın öncüleri meşruiyetlerini hukuktan değil, kanun dışılığı içselleştirmiş bir güçten almaktadırlar.

Sanki ülkemizdeki yasalar başını örtenlere, konuşmalarında "inşallah, hamdolsun" diyenlere, liselerde mescit açanlara uygulanmak için yapılmıştır. Sanki kurallar, havalimanlarında, yolcu dinlenme tesislerinde namaz kılanları köşeye sıkıştırmak için konulmuştur.

Burada sendika başkanlarına hak veremiyorum. Çünkü kaba güç kullanarak Taksim'de bayram kutlamaya kalkmanın savunulabilir tarafı yoktur. Taksim, işçiler için vazgeçilmez kutsiyeti olan bir alan değildir. Kazlıçeşme, Kadıköy, Kağıthane meydanları kutlamalara açıktır. Sendikacıların Taksim ısrarı, işçi bayramını işçilere zehir etmiştir.

Eğer amaç bağcıyı dövmek değil de üzüm yemek ise, münasip yollar vardır. Bir mayıs, izinli yerlerde kutlanmaya devam edilirken, Taksim Meydanı'nın işçi bayramına açılması için hukuki mücadele verilir. Sonuç alındıktan sonra da kazanılan hak, meşru zeminde (Taksim'de) kullanılır. Günlük ve anlık düşüncelerle şeytan taşlamaylım. Akıllı olalım.

Resim Milliyet com.tr/ 1 mayıs 2008

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..