Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Haziran '08

 
Kategori
Haber
 

Bir para imparatorunun çöküşü...

Bir para imparatorunun çöküşü...
 

Para...Para..Para...


12 Eylül 1980, Türkiye'nin siyasi tarihinde bir dönüm noktası olduğu gibi ticaret yaşamımızda da önemli bir milattır.


Bülent Ulusu Hükümeti'nin Başbakan Yardımcısı ,merhum Turgut Özal, o yıllarda Tv 'de yaptığı bir televizyon konuşmasında,'' bankerlerin ,bankalar kadar güvenli olduğunu '' açıklamıştı.

Bu konuşmadan etkilenen ve yastık altında altınlarını,paralarını ortaya çıkaran ve kısa sürede zengin olacağını düşünen birçok insanımız, yıllık -yüzde yüzleri -geçen faizlere kanarak bankerlere hücum etmişti.

Ancak aradan iki ay geçmeden dönemin, Maliye Bakanı Kaya Erdem'in bir TV konuşmasıyla ortalık karışıvermişti !..

Sayın Erdem,konuşmasında:''Bankerlere fazla güvenilmemesini, herkesin sonucuna katlanması gerektiğini ''vurguluyor ve'' paraların bankalarda daha güvenli olacağını ''resmen açıklıyordu.

Bu konuşmanın sabahında,Ankara'nın Bakanlık semtindeki, MEB'in Kızılay manzaralı odalarımızdan korkunç bir gerçeğin acı manzaralarına tanık olmuştuk. Kızılay meydanına bakan birçok banker binasında olaylar başlamıştı.

Halk parasını çekmek için banker bürolarına hücum etmişti ;ama heyhat !.. Bankerler kirişi kırmıştı !..

Bankerzedeler,büroları yağma ediyor; hatta bazıları üst katlardan atlayıp intihar ediyorlardı.

Kastelli'nin en mutena yerdeki şubeleri bile talan ediliyordu.

O güne kadar banker olduğunu bilmediğimiz apartman dairelerinden bile ''Yer altı bankerleri '' bir bir ortaya çıkıyordu. Kızılay'da 12 Eylül öncesini andıran bina yangınları,toplu direnişler vs. gözlemleniyordu.

Bu acı ''Ticari deneyim !..'' birçok yuvanın yıkılmasına da neden olmuştu !..Turgut Özal'da istifa etmişti!..

Daha sonradan devlet tarafından kurulan banker tasfiye kurullarının onlarca yıl süren ''Ödeme planlarıyla(?) kanıt sunabilen bazı bankerzedeler cüceye dönen ana paralarını,faizsiz alabilmişlerdi.

O dönemde,parlayan yıldız: Banker Yalçın adıyla tanınan ve yakayı ele verdiğinde,yakın zamana kadar cezaevlerinde yatan bir kişinin Kızılay civarında bir bakanlıkta çay ocağı işleten bir yurttaşımız olduğunu öğrenmiştik.

Halkın saflığını ve para kazanma hırsını farkeden bazı ''uyanıklar ''başta Ankara'da olmak üzere birçok büyük kentlerimizde, mısır patlağı gibi ortaya çıkan küçük süslü bürolarda ''Banker '' adı altında para toplama şubeleri oluşturmuşlardı.

Halk, ''kör döğüşü ''içinde önüne gelen en yüksek faiz veren tefeciye hiç soruşturma yapmadan, teslim oluyordu !..

Halk,Başbakanına güvenmiş;denetimsiz ortamdan yayarlanan tefeciler de bu duyguları rahatça istismar etmeye başlamışlardı. O zamanlar yönetici olarak görev yaptığım Milli Eğitim Bakanlığında çalışan küçük memurların bile yastık altlarını boşaltmaya başladıklarını hissediyorduk.

Onların mutsuz görüntüleri ,aciz durumlarını ele veriyordu...

Halk, tatlı faizlere kanarak,terlemeden kazanacağı paraların peşinde sarhoş olmuş;tefeciler de ''Keleklerin paralarını meleklerle yemeye '' başlamışlardı. Maliye Bakanı'nın, Başbakanla kısa sürede çelişen açıklamaları ''Şaşkın Güruhlarda derin paniklere '' neden olmuştu...

İçe kapanık,mahçup (?) bankerzedeler de ya durumu sineye çekiyordu;ya da ani patlamalarla ''yağmacılık''la tatmin olmaya çalışıyorlardı.Bir taraftan da'' Devletimizin kolunun uzun olduğuna güvenerek'' paralarını kurtaracaklarına kesin inanıyorlardı.

Bu sıralarda Banker Kastelli, müşterilerine yalvaran konuşmalar yapıyor;mudilerinin (!) kendisine güvenmesini ve paralarını çekmemelerini söylüyordu.Ama halk dinlemiyor,''Çeklerini'' büyük zararlarla ''kırdırıyorlardı ''

Bu trajik sahneler,zaman içinde ''Kol kırılır yen içinde kalır '' safsatasının dayanılmaz sıkıntıları içinde, kendini tatmin biçimine dönerek derin bir sessizlik hakim olmuştu...

Zaman içinde,bankerzedelerin sesinin gittikçe zayıfladığına ve pillerinin bittiğine tanık olmuştuk.

Böylece tarihi ve tesçilli bir soygun olayının sayfaları bir bir kapanmıştı.Bazıları,''Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmuşlardı !..''

Vatandaş olmuştu: ''BATAN -DAŞ !..''

Aradan yıllar geçmişti...Tam 29 yıl...Eski bankerlerden sadece Kastelli'nin adı ve şöhreti konuşuldu...Kastelli bu süre içinde 7 kez batmış ve ayağa kalkmıştı !..

O'nu sevenler iyi gününde, çuvallar dolusu tebrik kartları gönderiyor;sıkıntılı günlerinde ise hiç aramıyorlardı.

İntiharı arkasından ,önceden bilinçli bir şekilde tasarlayıp yazdığı ve şu anda savcının elinde bulunan ''Mektupları '' bazı gerçekleri su yüzüne çıkaracaktır.

Bu konu da kısa sürede unutulacak ve Kastelli'nin ölmeden önce Şirin Sever 'le yapmış olduğu aşağıdaki mülakatın izleri, banker şubelerinin perdelerinde küçük replikler halinde kalacaktır.

Bu yazıyı,siz saygıdeğer okurlarıma,yorumsuz sunuyorum:



*Kamuoyunun ne düşündüğü, bana vız gelir. Ben bu gücü buradan (eliyle kalbini göstererek) alıyorum. Sokağa çıktığımda herkes gelip elimi öpüyor. Herkes 'baba' diye bağırıyor. Herkes 'senin sayende ev aldım' diyor.

*Bunlar benim için yeterli. Benim için kimse kendini yakmıyor! 3.5 milyar dolar portföyüm, 560 bin müşterim var. Bir tanesi şikayetçi oldu mu? Ben hâlâ ayaktayım.

*70 küsür yaşına rağmen zinde ve enerjik oluşumu,vicdanıma ve namusuma bağlıyorum... Eğer haklıysam ama.. Haksızsam kedi gibi bacağının dibinde otururum.

*Yurt dışına gidişimin nedeni: O onur var ya, onur... Onurum uğruna 5 milyar dolarım gitti. Yoksa bu parayı kaybetmezdim.

*Dört oğlum da yurtdışında okuyor. Biz her cuma gider, pazar dönerdik. Yine dönmek üzere gittim. Beni eski bakanlardan Y.K. arkamdan hançerledi. Benim yanımda çalışıyordu o zaman. İsviçre'den, çocuklarımın yanından aradım onu.

*'Turgut Bey'e söyle tasfiye edeceğiz' dedim. Telefonu kapatmış, şirkettekilere 'Patron kaçtı, dönmeyecek' demiş. Sonra Ankara'ya gidip bütün servetimi yurtdışına kaçırdığımı söylemiş. Niye biliyor musun? Yengesi 10 sene benimle birlikteydi. Benden intikam aldı.

*Bunu bile bile yanımda çalışıyordu. Karaktere bak adamdaki! Oysa ben her şeyi halk için yaptım. Bugün Vakıflar Bankası sayemde ayakta! Evren Paşa kapatıyordu bankayı; yıl 82. Bankanın yönetim kurulu başkanı, ihtilalin en güçlü generali Sıtkı Ulay yalvardı. O zamanın 250 milyon doları kadar tahvil anında emrinde! Sorun Sami Erdem'e... O zaman genel müdürdü...

*Kastelli İmparatorluğu çökmedi!..Hâlâ imparatorum. Yıkılmadım ben.
Kastelli hala para kazanıyor !..Her ay 100 bin dolar masrafı var.

*Gayri meşru değil, meşru iş yapıyorum. Borsayla, dövizle, altınla oynuyorum .
Katiyen! Hayatımda tefecilik yapmadım, yapmam da. Yapsam kendi paramla yapabilirim de.

Şimdi bankaya gitsen yüzde kaç faizle para alırsın? 6-7. Ben de size yüzde 6-7'yle satarsam bu tefecilik midir?

O zaman banka da tefecidir! Benim dediğim şey köprü finanstır. Ama ben bunu yapmıyorum, yanlış anlamayın. Ha, yapabilsem factoring şirketi alır yaparım. Factoring şirketi kurmama bile müsaade etmiyorlar. Bu nasıl hukuk devleti, bu nasıl adalet ?..

Ben özel bir adamım. Organizasyon yaparım...
Para satış, borsa oyuncularına organizasyon, altın oyuncularına organizasyon... Yurtdışı köprü finans kredilerinde aracılık... Ben para imparatoruyum!

............

Kaynak: Sabah Gazetesi: Ş.Sever.

 
Toplam blog
: 1521
: 1639
Kayıt tarihi
: 23.06.07
 
 

İnsan yontmakla geçti ömr-ü baharı... Güzel ve canlı heykeller yaptı... Kimisinin içi çabuk boşal..