Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Haziran '18

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Bir Şarkının Hikâyesi: İstanbul’u Artık Hiç Sevmiyorum

Bir Şarkının Hikâyesi: İstanbul’u Artık Hiç Sevmiyorum
 

Gazanfer ERYÜKSEL
 
Ankara Radyosu sanatçısı ile tiyatrocu Yıldırım Önal arasında geçen bir aşk öyküsünden doğan bir şarkı: “İstanbul’u artık hiç sevmiyorum”… Bu aşkın tanığı ve şarkının yaratıcısı ise bestekâr Erol Sayan…
 
1960’lı yılların ilk yarısı…  Ankara radyosunda, genç, fiziği ve sesi de çok güzel bir bayan sanatçı varmış. Yıldırım Önal ile aşk yaşamaya başlamış.
 
Yıldırım Önal, Türk tiyatrosunun gerçekten büyük, dev bir sanatçıdır. Yakından tanıyanlar bilirler ki aktörün tek kötü yanı vardır, çok içki içmesi. 
 
Bu iki genç İstanbul’da tanışıyor, geziyorlar, bu şehrin güzelliklerini birlikte yudumluyorlar. Ve ikisinin de arzusu ciddi bir evlilikten yana. Bu yüzden ailelerinin de desteğiyle nişanlanıyorlar.
 
Genç ve güzel sanatçımız hafta sonu olunca soluğu İstanbul’da alıyor ve İstanbul’un güzelliklerini beraber yaşıyorlar. Her şey çok güzel gidiyor fakat sanatçımız Yıldırım Önal’ın fazla içki içmesinden de oldukça tedirgin.
 
Bu ortamı iyi bilen Bestekârımız Erol Sayan, her Pazartesi de sabah 11.00’daki, Tanbur çaldığı radyo yayınına gittiğinde radyoda bulunan sanatçımıza soruyor; “İstanbul’dan ne haber?” Sanatçımızın mutluluk dolu mimiklerinden gelen cevap güzeldir. “İstanbul çok iyi gidiyor! Yıldırım içkiyi bu hafta biraz daha az içti!” diyor. 
 
Yine böyle bir pazartesi günü, Erol Sayan aynı soruyu sorunca, sanatçımız üstadın yüzüne donuk bir ifadeyle bakarak şikâyetçi bir tavırla “İstanbul’u artık hiç sevmiyorum” diyor.
 
Bu durumdan etkilenen Erol Sayan, gece evine gidiyor ve bir saman kâğıt üzerine beş çizgi çekerek nota portesini yapıyor ve hemen notaları yazıyor. Erol Sayan’ın kafasında yaratmak istediği tema sanatçının İstanbul’u artık neden sevmediğini anlatacak gerekçeyi şiirsel bir ifade ile anlatmaktır. Ancak, tek mısradan ileri gidemez. Yalnız o tek mısra, Rast makamına çok güzel uymuştur ve bu makamda da kararlıdır.
 
 Ertesi gün üstat, Radyo’da Mehmet Erbulan’ı bulur ve meseleyi ona anlatır. O da: “Orda başladı aşkım, Orda oldu ayrılık, İstanbul’u sevmiyorum artık” der. Gece, evinde hemen notaları yazmıştır ancak kendisinin tasarladığı beste: “İstanbul’u artık hiç sevmiyorum” diye başlamaktadır.
 
Erol Sayan, besteyi yapıyor yapmasına da ama bakın daha sonra neler olacaktır. Temmuz ayının sonlarına doğru şarkının kahramanı sanatçımız, Erol Sayan’a Ankara’nın o zamanlar en tanınmış gazinolarından biri olan Dörtyol Gazinosunda işe başlayacağını söyleyerek ve üstat’tan yardım ister. Erol Sayan hemen, “Tamam o zaman ‘İstanbul’u artık hiç sevmiyorum’ şarkısını orada söyle” der. 
 
Sanatçımız notaya bakar ve üstada; “Nasıl olur Erol abi, dinleyiciler yuhalar beni!” der. Fakat yaptığı besteden son derece emin olan Erol Sayan ısrarlıdır.  Ağustos ayının başında, sahneye çıkan sanatçımız; “Şimdi size yepyeni ve çok güzel Rast bir şarkı sunacağım” diyerek şarkının anonsunu yaparak ve şarkıya başlar.
İstanbul’u artık hiç sevmiyorum
Orda başladı aşkım orda oldu ayrılık
Orda verdik el ele yine orda bıraktık
İstanbul’u artık hiç sevmiyorum
 
Seni orda tanımış seni orda sevmiştim
Çünkü orda sana ben bin ümitle gelmiştim
Aşka ihaneti ben yine orda görmüştüm
İstanbul’u artık hiç sevmiyorum 
 
Sanatçının söylediği ilk dize seyircinin ‘Yuh’ çekmesine yol açar. Ancak dördüncü, beşinci gecelerde istekler arka arkaya gelmeye başlar. Şarkı radyolarda okunmakta, gazetelerde ise yazılar başlamıştır. Mesela Hürriyet’in ünlü ‘Serbest Kürsüsü’ndeki bir yazıda: “Ne demek yahu İstanbul’u artık hiç sevmiyorum? Bir Fransız çıkar da Paris için ben Paris’i artık sevmiyorum der mi? Bu adam Komünist!’ diye yorum bile yapılır.
    
Rahmetli Muzaffer İlkar, bir gün Erol Sayan’ı çağırır; “Erol’cuğum, yukarıdan aradılar. En iyisi sen şu şarkıyı İstanbul’u artık çok seviyorum şeklinde yap! Yoksa radyoda okutmam!” der.
 
Fakat Erol Sayan ısrarlıdır ve besteyi değiştirmez. Bunlar olurken, Odeon Plak şirketi, Emel Sayın’ın sesinden piyasaya bir plak çıkarır ve olağanüstü de bir ilgi görür. 
 
Plaklar satılırken, şarkı gazino ve radyolarda çalınırken, yine yukarılardan ama resmi yerlerden sorgu sualler başlamıştır.
 
Yunanlılar Emel Sayın’ın plaklarını almışlar, İzmir’in karşısında bulunan Sakız adasının sahillerine de dev sahra hoparlörlerini kurmuşlar, İzmir’e doğru yayın yapıyorlar. Emel Sayın, şarkıyla “İstanbul’u artık hiç sevmiyorum” derken, plağı durdurup hoparlörden İzmir sahillerine bağırıyorlarmış: “Sevmiyorsanız İstanbul’u bize verin” diye! 
 
İşte tam da o günlerde Mustafa Sağyaşar, Erol Sayan’ın yanına gelerek; “Yarın akşam Orduevinde büyük bir davetli gurubuna konser vereceğim, bana eşlik eder misin?” diye sorar.
 
Erol Sayan; “Mustafa senin konserine gelir bedava Tanbur çalarım, ama bir şartım var. Orada bu şarkıyı da söyleyeceksin” der ve Orduevi’nde konser başlar. Mustafa Sağyaşar, üç şarkısından sonra: “Şimdi sizlere çok güzel bir Rast şarkı söyleyeceğim, bestekârı Erol Sayan da şu an aramızda bulunuyor” şeklinde bir anons yapar. Şarkı, dinleyen paşalar ve Genelkurmay Başkanı dâhil tüm komutanlar tarafından alkışlanır, beğenilmiştir.
 
Şarkının hikâyesi böyle! Şarkımızın kahramanı Ankara Radyosu’nun güzel yüzlü ve sesli sanatçısı ne oldu?  Yıldırım Önal’dan alkol yüzünden ayrılmıştı. Şimdi Avrupa’da ünlü bir doktorla evli olduğu söyleniyor.
 
Kaynak: Suat Yener, Şarkıların Gözyaşları S:276
 
Meraklısı İçin Ek: Yıldırım Önal, 11 Ekim 1931 tarihinde İzmir‘de doğmuştur. 1953 yılında Ankara Konservatuarı Tiyatro Bölümünü bitirmiştir. Mezun olduktan sonra Ankara Devlet Tiyatrosunda çalışmaya başlamıştır. 1959 yılında Ankara Devlet Tiyatrosunda oynadığı Tennessee Williams‘ın Arzu Tramvayı adlı oyundaki tiplemeleriyle büyük övgü topladı. 1964 yılında rol aldığı “Hostes Hanım” filmiyle sinemaya geçer. 1965 yılında tiyatrodan koparak sinema ağırlıklı olarak çalışmalarını sürdürür. 1970’lerin ortalarında yeniden Devlet Tiyatroları’na döner. 1977’de TRT’de seslendirme yönetmenliği yapmaya başlar. 
Yıldırım Önal, 10 Ekim 1982 tarihinde bir turne için gittiği İzmir’de 51 yaşında beyin kanaması sonucu ölmüştür.
 
 
Toplam blog
: 227
: 584
Kayıt tarihi
: 16.12.15
 
 

1952 Yılında İstanbul'da doğdu. Pertevniyal Lisesi'ni ve İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akad..