- Kategori
- Spor
Bir sevdanın çağlayanıydı Fenerbahçeli kadınlar!
40 maçlık ve sonunda play-off olan bir sezonda böylesi kayıplar çok önemli değildir. Önemli olan Fenerbahçeli kadınların yaptığı takımına sahip çıkma refleksidir.
40 yılı aşmış bir erkek olarak kadınları yeterince tanıdığıma inanıyorum.
Bir kadına zorla hiçbir şey yaptıramazsınız. Eğer gönül rızasıyla bir şey yapıyorsa hem en iyisini gerçekleştirir hem de karşısındakine büyük keyif yaşatır. Zaten bir erkek de hayatı boyunca o gönülden, tutkuyla yaşanacak keyifli anların peşinden koşturur.
Kadının da sahiplendiği tutku ile aşkın çemberi kendisini tamamlamış olur.
Kadınlar daha önce benzerini hiç görmediğimiz bir refleksle takımlarının en zor gününde çocuklarının elinden tutarak tribünlerde yerlerini almak için erken saatlerden itibaren stadyumun çevresinde uzun kuyruklar oluşturdular.
Türkiye, Fenerbahçeli kadınların ne şekilde duruş sergilediğini de görmüş oldu.
Bu puan kaybından çok daha önemli bir değerdir.
Kadınlar daha önce hiç yaşamadıkları bir tecrübenin acemisi olarak yüreklerinden gelen sevginin yarattığı bir sezgiyle takımlarını desteklediler. Öğrenmeye gayret gösterdiler. Hiç oturmadılar. Bir tarafta çocuklarını uyuturken diğer tarafta da maçı izlediler, bağırdılar, tepki verdiler.
Sevindiler ve hüzünlendiler...
Ancak hepsini doğru yaşamasını bildiler, gösterdiler.
En önemlisi maçın sonuna kadar stadyumda kaldılar; erkekleri gibi maçın son beş dakikası geldiğinde bir an önce yola koyulmak için yerlerini terk etmediler.
Beraberliğe erkeklerinki gibi hayatın sonu gelmiş bir yılgınlıkla karşılık vermek yerine merhamet etme erdemini gösterdiler.
Bir sevdanın çağlayanıydı Fenerbahçeli kadınlar, coşkun bir sel gibi Şükrü Saraçoğlu'na aktılar!
Fenerbahçe Manisaspor karşısında 2 puan mı kaybetti yoksa 1 puan kazandı mı? bu çok ince bir ofsayt çizgisinin üzerinde tartışılacak son pozisyona kalmış bir sorudur.
Son saniyede hakemin ofsayt gerekçesiyle iptal ettiği gol daha çok 3 Temmuz'dan bu yana yaşanmış şartlı reflekslerin yarattığı korkudan kaynaklanan bir karardı.
Bu ve benzeri pozisyonlar sezonlarımızda sıklıkla yaşanacaktır; ancak değişen durum bizlerin buna bakış açımızla ilişkilidir.
Maç sonunda Fenerbahçeli futbolcuların hemen hepsi maçta kötü bir oyun sergilediklerini ifade ettiler. Manisaspor’un karşılaşmayı kazanabileceğini söyleyen oyuncular bile oldu.
Fenerbahçe bir ilkin yaşandığı kadın taraftarlar önünde tutuk başladı karşılaşmaya; başka tarafından ifade etmek gerekirse Manisaspor baskılı bir oyun anlayışıyla çıkmıştı sahaya. Türkiye’de hiçbir takımın maç boyunca Manisaspor’un yaptığı gibi tam saha presi uyguladığına şahit olmadık. Elbette Manisaspor da dakikalar ilerledikçe yoruldu ve geride açıklar vermeye başladı.
Fenerbahçe’nin ilk yarı geliştirdiği ilk olumlu atak organizasyonunun gole dönüştü.
Fenerbahçe kaybettikleri ve sakatlarıyla kadro derinliğini oldukça yitirdi. Elde kalanlar da birbirinden farklı standartlara sahip oyunculardan oluşuyor.
Kendi kalesine golü atan Bilica futbolu aklıyla oynamıyor.
Türkiye’de Bilica’nın hala forma giyiyor oluşu da Gökay gibi oyuncuların büyük şanssızlığıdır. Üç gün önce Olcan Adın’ı konuştuk. Arda Turan, Manisaspor’a gidip orada kendisini gösteremeseydi belki kaderi Olcan’a benzeyecekti. Selçuk Şahin sakatlandı Gökay’ı izleme şansı yakaladık. Daha nicesi forma hak etmeyen adamların gölgesinde kulübede çürüyüp gidiyor.
Bekir ve Baroni de topa akıllarıyla hükmedemeyen futbolcular. İkinci yarı Manisaspor ceza sahası içinde yaşanan bir kargaşada Baroni Bienvenu’nün önündeki topa vurmaya kalkınca Fenerbahçe belki bir golden oldu.
Caner maç boyunca bir türlü toptan ayrılamadı.
Dün geceye damgasını vuracak ve binlerce kadın hayranı olacakken beceriksiz bir oyuncuya dönüşüverdi. Neredeyse bütün topları ezdi. Arkasında oynayan Ziegler’le tanışmıyor gibiydiler. Tek bir pas attığını görmedim. Sadece Ziegler’e değil kimseye top atamadı Caner; zamanında verebildiği pas da gole dönüştü. Çok çalıştı, bir şeyler yapma gayretindeydi. Ancak yeteneğini, mücadelesini ve yeteneğini aklıyla birleştiremeyen bir diğer futbolcusuydu Fenerbahçe’nin. Kendini o kadar gereksiz yere yordu ki son vuruşlarda ayağında güç kalmadı.
Caner zaman zaman olmayan potansiyelini göstermeye çalıştı.
Ziegler, Caner’in etkisiyle ikinci yarı oyunda hiç yoktu. Manisaspor’un golündeki zamanlama hatası Bilica’nın kendi kalesine attığı gol oldu. Üç gün önceki performansının kilometrelerce uzağında kaldı.
Alex’e çok ince fauller yapıldı. Özgür Yankaya’nın yerinde müdahalesiyle bu ikinci yarıya taşınmadı. Hakemler bu duruma dikkat ederlerse futbol seyir zevki daha fazla artacaktır.
Gaziantep’te direnen, karşı koyan bir Fenerbahçe vardı. Kadıköy’deki görüntü ise bunun çok ötesindeydi.
Bu iniş çıkışları izleyeceğiz. Bu kadar sık maç trafiğini içinde aynı konsantrasyonu sürdürebilmek de kolay değildir.
İkinci yarı bir duran top organizasyonu için Manisaspor ceza sahasına giden Yobo’nun kaptırılan bir top sonrasında 3’e 2 kalan defansına yardım etmemesi, oyunu bırakıp uzaktan pozisyonu izlemesi kendisiyle ilgili olarak Gaziantepspor maçı sonrasında yaptığımız yorumu hatırlattı. Şu an Fenerbahçe’yi yaşamıyor.