- Kategori
- Spor
Futbol Kadın ve Fenerbahçe
Geçtiğimiz Temmuz başından beri Fenerbahçe, 104 yıllık tarihinin en kaotik dönemini yaşıyor. Fakat bu dünyada hiç bir şey mutlak olmadığından, yediden yetmişe tüm Fenerbahçelilerin asla yaşanmamış olmasını istedikleri bu dönemde dahi onları gülümsetecek, sevindirecek hatta coşturacak olaylar yaşanabiliyor; Salı gecesi Kadıköy’deki yüksek topuklar gibi.
Geride kalan üç ayda Fenerbahçelilerin birçok kez kalabalık yürüyüşlerine tanık olduk. İnternet siteleri ve sosyal medya araçları üzerinde gösterilen dayanışma takdire şayandı. Seyircisiz maçta, taraftarların stat dışından ama tribündeki eksikliklerini hissettirmeyecek kadar güçlü bir şekilde takımlarını desteklemeleri veya ihtiyaçtan ziyade, sırf kulübe destek olabilmek için Fenerium’lara akın etmeleri Fenerbahçe’nin sadece bir spor kulübü değil aynı zamanda son derece güçlü bir sivil toplum örgütü olduğunu gösteren önemli kanıtlardı. Fakat bu önemli kanıtların hiçbirisi beklenmedik veya çok şaşırtıcı değildi; salı akşamı Şükrü Saraçoğlu Stadı’na kadın eli değmesi kadar.
Kadınlar futbolun eksik parçası hatta çoğu zaman imkânsızıdır. Aslında futbolu sevme olasılıkları vardır ama çevrelerindeki erkekler ayaktopuna o denli aşırı ilgi duyar ki kendileri ister istemez uzaklaşır bu güzel oyundan. Futbolu bir topun peşinde koşan 22 adam olarak gördükleri veya ofsaytı bilmedikleri erkekler tarafından uydurulmuş efsanelerdir ama onlarca ciddi ve takım elbiseli adamın nasıl olup da sabahlara kadar futbol konuşabildiğini anlamakta gerçekten zorlanırlar.
Biraraya gelmeyi çok sevseler ve bunu herhangi bir yerli dizi için sıklıkla yapsalar da kadınların televizyonda bir futbol maçını izlemek için toplandıklarına pek sık rastlanmaz. Ailede anne, çocuklarının maça gitmesine sıcak bakmayan, baba ile oğulun futbol dışı konularda da sohbet etmesini isteyen taraf; kız çocuk ise erkek kardeşlerinin futbol muhabbetinden sıkılan, babasının pazar geceleri televizyon karşısında uyuyakalmasından rahatsız olan bireydir.
Futbol Marslıların oyunudur kadınlara onlara göre. Onlar, erkekler maç seyrederken, pekâlâ ekranın önünden geçebilir veya gürültülü bir şekilde temizlik yapabilirler. Hatta bazıları biraz daha ileri gidip, eşlerine takılmak amacıyla, rakip takımı destekler dahi görünebilir; bunun karşı tarafca ne denli ciddi ve sinir bozucu algılandığı hakkında en ufak bir fikir sahibi olmadan.
Fakat salı akşamı bütün bu ezber bozuldu Kadıköy’de. Her zaman kırk numaradan büyük ayaklarca çıkılan medivenleri, yüksek topuklarla tanışıp, büyük ve sert eller tarafından tutulmaya alışkın korkulukları, narin ve ojeli parmaklar tarafından kavrandı Saraçoğlu’nun. Stadın koridorlarına daha önce hiç olmadığı kadar yoğun bir parfüm kokusu hakim olurken sadece Fenerbahçeli değil Manisasporlu futbolcular da nasibini aldı çiçek tarlasının bağrından kopup gelen demetlerden.
İşin en can alıcı yanı da, tribünlerde bir veya iki bin değil kırk binin üzerinde Venüslünün hazır bulunması ve onların orada bulunma nedenlerinin maçın ücretsiz olması veya çocuklarının ricası değil kendi istekleri olduğunu gösterircesine doksan dakika boyunca hop oturup hop kalkmalarıydı.
Neticede önceki gece Kadıköy’de futbol ile kadın, koyun ile kurt, ateş ile su buluştu ve bu buluşmaya Fenerbahçe isminin vesile olması sarı laciverliler adına son derece büyük bir gurur kaynağı. Elbette dünyadaki her takım, taraftarları tarafından sevilir ve sahiplenir ancak bunun ölçülmesi her zaman mümkün olmaz. Fenerbahçe, içinde bulunduğu çalkantılı dönemin bir getirisi olarak kendini test etme fırsatı yakaladı ve özellikle salı günü yaşananlardan sonra bu testi başarıyla geçtiğini gösterdi. Bununla birlikte, tıpkı Nietzsche’nin ünlü “beni öldürmeyen şey güçlendirir” sözünü doğrularcasına sarı lacivertlilerin son üç aydaki her davranışı, davanın sonucu ne olursa olsun onların bu buhrandan manevi olarak güçlenerek çıkacakları izlenimini verdi.
Son söz: bir kadına güzel olduğunu söylemek diğer kadınların çirkin olduğu veya başka güzel kadın olmadığı anlamına gelmez.