Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Kasım '19

 
Kategori
Kitap
 

Bir Soner Yalçın Kutusu..

Beynin insana oynadığı sihirli gizem oyunları var.

İnsan betimlenmiş tanımlanmış kurala bağlanmış gerçeklikten sıkılıyor, derin köklerinde saklı gerçekten şüphe ile korkuyor. Gerçeğin sıkıntı ve korkusu, kolaycılığın maharetiyle, içimizde ve dış dünyamızı saran gerçekliğe farklı anlamlar gereğinden fazla değerler vermesine neden oluyor.

Attila İlhan buna ''İmgelem çiçekleri'' derdi.

Gerçek sana uymuyorsa, gerçeği kendine uydur... Kolaycılık; hocalar şeyhler cinler ufo ya ufolar bu uydurmanın türetip üretiği şeyler...

Soner Yalçın bu soğuk acı tatsız tuzsuz gerçeklikle bizleri yıkamaktan sürekli gizli bir haz alıyor sanırım...

''Kara Kutu'' yeni araştırması Soner Yalçın'ın, kendisi için küçük ama okurlar için büyük bir adım.

Bir önceki araştırması '' Saklı Seçilmişler'' de okurlara katkı veren bir çalışmaydı ama biraz fazla toplumun zaten sıkıldığı bilimsel alanlar ve alt dallarındaki terminoloji en sıkı okuru bile yıldıracak yoğunlukta idi...

Kara Kutu kitabı konusuna hakim olmayan tiplerin karın gurultusu ne kadar anlaşılmaz olursa değeri ve önemi artar anlayışından imtina eden bir çalışma. Kitabın sayfaları gözünüzü korkutsa da bir solukta okuyup o güzel sonunu bitireceğiniz bir çalışma.

Soner Yalçın bildiği bir gerçeği ve savı okura aktarmak adına yaptığı mütevazı ama sabır ve emekle alınan notların yeniden üretimini sahip olduğu kurgu ve hikaye eden dili ile  kendi çok yönlü okuma serüvenine katıyor okuru.

Bir yazarın büyüklüğü kudreti başarısı, duyguyu düşüncesini konunun anlamını en saf ve basit haliyle okura aktara bilmesidir.

Soner Yalçın her zaman bunu çok iyi yapıyor.

Kitabı tüm bilim dallarında okuyan üniversite öğrencileri iş yaşamında kendini gereğinden fazla önemseyen kafası karışık iş ve bilim insanları mutlaka okumalı.

SENDE OKU DÜNYANIN SIRRINA EREN GAZETECİ ''Fİ''

Soner Yalçın sağlık sistemi ve tıp biliminden hareketle ilahi yapıları sistemleri işaretleri dili olduğunu zannettiğimiz karmaşık yaşamın labirentlerinden bizi çıkarıp en basit haliyle hayat meydanın ortasına koyuyor.

Bu karmaşık yaşamı kuran insanların bir taşra toplumu kadar sade anlaşılır yapısı kurumları arkasındaki aktörlerini tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor.

Soner Yalçın hayat meydanımıza dikilen DB, IMF, BM, DTÖ, DSÖ bilimsel, sivil, sektör piyasalar vb yapıları  dünyanın zenginliklerini silip süpüren % 1 lik aktörleri ve onların kurguladığı kurduğu yapıları kurumları ve bu düzeni işler kılan memur ettiği bürokrasi sınıfı oluşturur diyor bizlere.

Bitmek tükenmez çabamızın bizi getirdiği yer, tüm bu ilahi kurumların ''Şaka gibi'', iplerinin 50 yıl önce işe evde garajda yurtta başlamış zenginlerin ve kendilerinden önceki bir avuç seçkinin kurduğu fonların, buna vakıflarda diyoruz, elinde olduğu gerçeğidir.

Bu emperyalist dünya devletinin kullarıyız ve tek marifetleri bu açık gerçeği illüzyonla gizlemeleri. Soner Yalçın bu illüzyonun sırrını anlatıp, bizleri hileyle soktukları bu simülasyon dünyasını sorgulatıp, arkasındaki gerçeği anlamamıza yardımcı oluyor.

 Küresel yapının bütünü ve işlerliğini gördüğümüzde yerel güç çekim merkezleri materyaller aygıtlar kendini açıkça belirginleştirirken kendi yerimizi belirlemekte netleşiyor.

Dünyanında bizim kasabamızdan bir farkı yok...Tikelden tümele, tümel den tikele...

BENİ SARHOŞ EDEN ESKİ DOSTLAR...

Kitabın benim açımdan güzel yanı, beni dostlarla akşamdan kaldığım çok sonra 21. yüzyılın başında berbat bir baş ağrısıyla uyandığım günlere götürmesi.

Doktor, öğretmen vb gibi mesleklerin hasta ettiği insanlar vardır.

Eşlerine çocuklarına arkadaşlarına farkında olmadan hastası öğrencisiymiş gibi davranır...

Ivan Illich

Yayın evinin o berbat çevirisi ''Sağlığın Gasbı'' kitabıyla kutsallarımıza saldıran bıçkın bir papaz. Tepemin tasını attıran bir doktor olduğunda kendisine hediye ettiğim gizli silahım...Şimdi daha işlevsel bulduğum Soner Yalçın'ın Kara Kutu kitabını hediye edeceğim...

Saf ve temiz genç duygularla Birleşmiş Milletler tüzüğü, 50.li yılların büyük filozofları harika UNESCO bildirileri ne güzel sarhoş etmişti beni... Bilmiyordum o zamanlar imza koyan tarafların yayınlanan metinlerin her sesi hecesi kelimesi paragrafını karınca gibi didik didik eden hukukçuların ve onların ağzına bakan büyük devlet şahsiyetlerini yeterince tanımıyordum.

İnsanın doğayla ilişkisinden edindiği her şeyi çağının filozofları gibi Foucault da türetilip üretilen değişen sonsuz bir gelenek olarak görürdü.

Genel kabul görmüş tüm doğrular insani bir geleneğin ürünüdür ve değişirler.

Soner Yalçın'ın dediği gibi ''Şüphe; bilimsel gelenek çabasını da harekete geçiren bir edimdir''.

 
Toplam blog
: 35
: 862
Kayıt tarihi
: 16.01.07
 
 

İktidara mesafeli, Derrida ve yapısalcılara meyilli. İflas etmekten bunalıp, iktisat ve finans pı..