Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Mayıs '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bir telaş, acelecilik... Sanki tabakhaneye b.k yetiştiriyorlar!

Bir telaş, acelecilik... Sanki tabakhaneye b.k yetiştiriyorlar!
 

Çok değil, otuz - kırk yıl öncesine kadar tabakhaneler, yani zavallı hayvanların derilerinin işlendiği atölyeler, köpek b.ku için yanar tutuşurlarmış. Çünkü bir tek taze köpek b.ku içinde bekletilen deri yumuşacık, kıl köklerinden arınmış, gözenekleri açık, ince, homojen yani kaliteli olabilirmiş.

"Tabak mısın; it b.kuna muhtaçsın", denirmiş "tabak"lara ("debağ"lara), yani deriyi işleyip kullanılabilir hale getiren meslek erbabına.

Ham deri, kıllardan, yağ ve et tabakalarından mekanik olarak temizlendikten sonra kimyasal olarak işlendiği sama safhasında, taze köpek b.kundaki enzimlere ihtiyaç duyulduğundan tabakhanelerin olduğu yerleşim yerlerinde çoluk çocuk ellerinde teneke maşrapalar, köpek b.ku toplarlar, sama işlemi ancak dumanı tüten taze b.kla yapılabildiğinden koşa koşa tabakhanelere yetiştirirlermiş. Tabak gezer, dolap süzer; taze b.k aşkına tabakhanelerde yaygın olarak köpek beslenirmiş.

Derken yapay olarak yeni kimyasallarla da aynı sonuç elde edilmeye başlanınca köpeklerin de, b.k toplayıcıların da pabucu dama atılıvermiş – "tabakhaneye b.k yetiştirmek" de yeni kuşakların nereden geldiğini bilmediği, merak ettiğini de sanmadığım bir deyiş olarak - belki de içinde b.k kelimesi geçtiğinden - günümüze kadar gelebilmiş.

Hoş; ömrünce doğal, taze gıda esirgenmiş; bir kere bile köpek olduğu hatırlanıp gerçek kemik dişletilmemiş, - rengarenk mama taslarına hipermarketlerden taşınmış kuru mama çuvalları boşaltılarak beslenmiş bir "zamane köpeği"nin kuru b.ku da yetişse bile bir işe yarar mıydı acaba?

"Nerde o eski köpek b.kları" da diyecek miyiz yakında?...

Derken zaman değişti; "telaş" geldi, evin baş köşesine yerleşti.

Gözümüzü açarken de, derin uykulara dalarken de "telaş", Alis'in harikalar diyarındaki beyaz tavşan gibi kocaman saatiyle hep oradaydı.

- "Acele edin çocuklar, hiç vaktiniz yok" diyordu

Ve oynaya oynaya geleceğine, koşa koşa gelmeye başladı çocuklar. Ne bir bahçe bırakılmıştı kendilerine, ne de uçurtmalarına yer açılmıştı göklerde.

Genciyle, yaşlısıyla ruhları bir yetiştirme telaşı sarmış, yüz metre temposunda ama metrajı belirsiz, amansız bir yarış başlamıştı. At gözlükleriyle koşulmalı, bir an önce finişe varılmalıydı.

Yaşamın tüm armağan detayları atlanıyor, değil yoldaki gelincikler, yolun kendisi gözden kaçıyor, tabaklanacakları foto-finişlere insan b.ku yetiştiriliyordu.

Yeni kimyasallarla yumuşacık olmuş bir toplumun genç ihtiyarları, ne kokuyor, ne bulaşıyor, şipşak besleniyor, şipşak sevişiyor, şipşak tüketiyordu.

"Emek" anlamı unutulmuş bir semt adı olmuş, market rafları "hazır çiğnenmiş gıda"yla dolmuşken, takıp, takıştırıyor, kopyalayıp yapıştırıyordu.



 
Toplam blog
: 177
: 1692
Kayıt tarihi
: 02.11.07
 
 

İlk,Orta ve Lise öğrenimi TED Kolejinde yaptı. Bilgisayar Mühendisliği lisans eğitiminden sonra E..