- Kategori
- Sosyoloji
Bir Ülkeyi Kimler İdare Etmeli ?
Özellikle geri kalmış veya kalkınmakta olan bir ülkeyi yani gelişmiş ülkelerden daha hızlı kalkınıp onlara yetişme çabasında olan bir ülkeyi, ki Türkiye de bunlardan biridir, hangi kökenden, hangi disiplinden gelen kadrolar yönetmelidir? Burada yönetimden kastedilen, başbakan, hükümet ve devlet başkanı gibi kadrolardır.
Bürokratlar mı ? Bence hayır. Çünkü bürokratlar devlet memurudur, senelerce devletin koyduğu kurallar içinde hareket etmiş, genellikle devletin çıkarlarını korumuş, yine genellikle başarılı da olsa başarısız da olsa mevkiini, işini veya maaşını korumuş ve bu tür bir iş hayatına alışmış kişilerdir; şüphesiz istisnalar da vardır ama kanaatimce çoğunluğu böyledir.
Akademisyenler mi, profesörler, doçentler mi? Bence yine hayır. Akademisyenler uzun yıllar boyunca karşılarında hep öğrencilere ders vermiş, aynı konuları tekrar tekrar o konuları bilmeyenlere öğretmiş ama örneğin ticaret hayatındaki risklerle örneğin yanlış kararlar aldığı zaman iflas etmek, her şeyini kaybetmek hatta hapse girmek gibi risklerle karşı karşıya gelmemiş kişilerdir.
Askerler mi? Çok iyi yetişmiş, özellikle harp görmüş harp kazanmış kurmay subaylar olabilir ama tercihim sivillerdir. Çünkü askerler “emir demiri keser” alışkanlığıyla yetişmişler, verdikleri emirlere derhal ve kayıtsız şartsız itaat edilmesine alışmışlardır yani karşısındakileri ikna ederek, inandırarak iş yaptırma alışkanlıkları yoktur.
Geriye kimler kaldı? Ticaret kökenliler. Bence bir ülkeyi ticaret kökenliler idare etmeli. Çünkü ticaret kökenliler en başından beri daima zorluklarla, risklerle karşı karşıya olup sürekli bu zorlukları yenmek zorunda olan, yenemediği zaman bedelini çok ağır ödeyen hatta her şeyini bir anda kaybedebilmek durumunda olan, bu hayat moduna, bu çalışma moduna alışkın olan insanlardır. Ticaret kökenliler içinde bulundukları rekabet dünyası dolayısıyla yaptıkları işi daima diğerlerinden, rakiplerinden daha iyi yapmak zorunda olan insanlardır, yoksa zarar ederler hatta yok olur giderler. Genellikle ticaret hayatındaki insanların lügatinde hayır, olmaz, imkansız gibi sözcüklere yer yoktur.
Diyeceksiniz ki peki ya tecrübe ? Evet tecrübe de lazım, bu bakımdan başbakan veya devlet başkanı olacak kişinin daha önce o ülkenin büyük bir şehrinde belediye başkanlığı yapmış olması büyük bir artıdır.
Bunlar benim kişisel fikirlerimdir. Yanlış olabilirler, siz katılmayabilirsiniz veya kısmen katılıp kısmen katılmamak da size kalmıştır. Sürç-ü lisan ettiysek af ola. Kalın sağlıcakla.