Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Mayıs '14

 
Kategori
Deneme
 

Bir uzun hikaye onun hikayesi (Yirmi altıncı bölüm - devam edecek)

Bir uzun hikaye onun hikayesi  (Yirmi altıncı bölüm - devam edecek)
 

O çocuk


  • Adam, pazarcıya “Arkıdeş, şu çuval şurda durugosun, ben “gıvracım” torbulara goyup gelen.” dedi. Çuvalın ağzı bağlı olduğu, bir de odunlar parçalanmış olduğu için ormancıdan falan çekinmiyordu.
  •    
  • Pazarcı “Eyi arkıdeş, sen işine bak, ben çuvala bakılak olurun. Yalınız bizlen dönücesen işini çabık bitir.” dedi.
  •    
  • Adam üç torbayı ve içinde çorba olan toprak ibriği aldı, yürüdü. Hızla kestirmeden çocuğun evine giderken “Oğlan şindi okuldadır. Ben bunlara Emine Yenge’ye teslim eder, çuvalı da getirdikten sonra gıvracım okula gider, oğlanı görür, asker arkıdeşin de emanetini bırakır arabaya yetişirin.” diye bir plan yapıyordu.
  •    
  • Aklına gaz lambası alıvereceği geldi. ‘Para veren kendi alsın. Pompacıdan birez gazyağı alır.’ diye geçirdi içinden. Bu sırada soluk soluğa eve vardı. Baktı Emine Yenge yok, kapısında da görek asılıp duruyor. Hayırdır işallah! Bu garı nerdey ki?” dedi.
  •    
  • İçine bir ‘bungunluk’ çökmüştü. Oğlanın kapıyı açtı, bir de ne görsün, çocuk yatakta yatıyor. “Ula oğlum, vakıt ne vakıt? Senin burda işin ne? Okula gitmiyo mun yoğusam?” dedi. Çocuğun hâlsiz kendine baktığını fark etti.
  •    
  • Telaşla torbaları oraya bırakıp ayakkabıları bile çıkarmadan içeri girdi. Çocuk bu sıra yatağın içinde doğrulmuştu. Adam “Sen hasda mın yoğusam?” deyince çocuk açlıktan hâlsiz
  •  
  • “Hasdayın buba.” dedi. Emine Yenge’nin üç gündür olmadığını söyledi. “Gızı doğurunca köye gitmiş.” dedi. Adam “Sene heç habar vermedi mi?” dedi. Çocuk “cık” etti.
  •    
  • Adam bu sırada içeri göz gezdiriyordu. Kök çuvalının ve çıra torbasının boş olduğunu gördü. Geçen hafta içinde çorba getirdiği toprak ibriğe gözü ilişti. Eline alıp salladı. İçinde çorba var gibiydi. Burnuna götürdü. Kötü bir koku duydu. Oradaki çanağın içine biraz döküp kapıdan ışığa tuttu, çanaktaki çorba gömgöktü. İçinden “Allah Allah!” diyordu.
  •    
  • Ekmek mendilini açtı, kuru ekmekten aldı, kapıdan gelen ışıkta baktı, ekmeklerin küflendiğini gördü. İçi tozlanmış pekmez çanağını, kâğıda sarılı biraz peynir ve zeytini gördü, çocuğun açlıktan ‘sündüğünü’ anladı. “Ula oğlum sen aç mın yoğusam?” dedi.
  •    
  • Çocuk utancından bir şey diyemedi, başını yana eğdi.
  •    
  • Adamın aklına bir süre önce kasabada dağ köylerinden bir çocuğun tek başına kaldığı evde açlıktan ölmesi, ölüsünün bir hafta sonra bulunması geldi, delirecek gibi oldu. “Ula biz neddik, barmak gadar çocuğu burda aç billaç bırakmışız. Elin garısı senin çocuğu bu gadar bakar. Ula oğlum, boşuna sene deli demiyola. Neyini güvendin de çocuk okuducen deyi yolu çıkdın. Garı, emmisinin gızıyla kakışcek deyi, barmak gadar çocuğu burlada heder ediyon. Bi de adamın deyi dolaşıyon. Tü senin adamlına!” diye kendini yerden alıp göğe savuruyor, çok acımasızca eleştiriyordu.
  •    
  • Çocuk, Emine Yenge’nin ona çok iyi baktığını, ninesi gibi davrandığını söyleyecekti ama takati yoktu.
  •    
  • Adam bu sırada karısının gönderdiği torbalardan acele bir ot ekmeği çıkarıp dürüm yaptı. Oradaki ibrikten bir bardak da su koydu. “Hadi oğlum şunu ye baken.” diye çocuğa uzattı.
  •    
  • Çocuk kıtlıktan çıkmış gibi dürümü ısırarak yemeye başladı. Arada bir de su içiyordu.
  •    
  • Adam çocuğun kıtlıktan çıkmış gibi yediğini görünce ha bire “cık cık” ediyor, kendine, karısına kızıyordu. “Gartal bile kemiği yudmudan, götümden çıkıcek mi deyi ölçemiş. Sen ağzına, gılıına bakmıdan çocuk okudcen deyi kalkdın gidivedin.” diye kendi kendine söyleniyordu.
  •    
  • Bu sırada çocuk yedikleriyle canlanmıştı. Adam çocuğun ot ekmeğini yiyip canlandığını görünce daha çok üzüldü.
  •    
  • İçinden “Oğlan acından geberiyomuş.” diye söylendi. Şimdiye kadar niye gelemediğine hayıflandı. Ama kararını verdi. “Böyle çocuk okudulmaz. Bu iş bizim gibi gıçı çılbaklan işi değil.” dedi. “Hadi oğlum, hazırlan gidiyoz. Başlecen okulundan da… Ben seni şurda bulmadım.” diye söylendi.
  •    
  • Aklından götürebileceklerinin hesabını yaptı. Galanını sonra gelir götürün, hemi de Emine garıya bi çift laf ederin.” diye düşündü. Asker arkadaşına uğrayıp karısının onlara gönderdiği hediyeleri bırakacaktı. “Hem gaçar gibi gidmek olmaz. Emine garıya hafdaya gelicemi habar bırakmam lazım.” diye düşünüyordu. Emine Yenge’nin hediyesini geri götürecekti.
  •    
  • Birden parladı.  “Götürmeyen, burda goyen de ona insanlık neymiş gösderen. Biz onu anamız belledik, oğlanı goyup giddik. Bu garı oğlanı öylece bırakıb gidmiş. Ya bunun heç gomşusu falan yok muydu? ‘Ben gelene gadar çocuğu sahap çık.’ dememiş mi? Oğlanı aç çılbak bırakıp gitmiş.” diye yüksek sesle söylenmeye başladı.
  •    
  • Kör Hacer bu sırada tuvalete çıkmıştı. Emine Yenge gelmiş diye çok korktu. Çünkü onun yalvar yakar ricasına rağmen çocuğa sahip çıkmamış; sahip çıkmak şöyle dursun, çocuğun moralini daha da bozup üzmüştü.
  •    
  • Şimdi “Emine garı gelip benden hesap sora.” diye çabucak içeri kaçıyordu. En son adamın “Oğlanı aç çıblak bırakıp gidmiş.” dediğini duyunca rahatladı.
  •    
  • Adamın Emine Yenge’ye söylendiği belliydi. “Adam sen de bene ne!” deyip odasına girecekti, yine şeytanlığı duttu. “Sen kime deyon bizim oğlan?” diye adama seslendi.
  •    
  • Adam Kör Hacer’in sesini duyunca “Kime decen? Emine garıya deyon. Bizim çocuğu sahiplenir deyi teslim ettik. Onu insan bildik, ana bildik. Garı, oğlana heç habar vermeden bu gışda aç çıblak bırakıp gidmiş.” dedi. Sonra “Yenge, sene falan bi şey demedi mi giderken?” diye sordu.
  •    
  • Kör Hacer “Ay oğlum, bu zamanda sağ gözün, sol göze menfati yok. Heç insan barmak gadar sabiyi bi başına bıkakır mı? Emine garı paracıdır. O alıce kiraya baka. Bi de köyden getirceniz öteberiye bebillenmeye havas edmişdir. İnsan heç ona barmak gadar çocuğu bırakır gider mi?” dedi.
  •    
  • Bu sözlere adam temelli hiddetlenmişti. Bu sırada çocuk “Yalan deme, Emine Nine bene iyi bakıyodu” deyince adam çocuğa bir tokat attı. “Ninen yaşında garıya ne biçim laf ediyon sen?” dedi, sonra Kör Hacer’e “Kusura bakma yenge, açlık çocuğun beynine vurmuş, ne dediğini bilmeyo.” dedi.
  •    
  • Kör Hacer “Olsun varsın, çocuktur o, çocuğun kusuruna mı bakılır heç?” dedi. Adam tekrar “Yenge, bu Emine garı neriye giddi, biliyon mu?” dedi.
  •    
  • Kör Hacer, “Geçen sabah guşlukda telaşla geldi. ‘Benim gız doğurmuş, oraya gidiyon.’ dedi. Ben de ‘Çocuk ne olcek?’ deyince ‘Yetivesin bakdıım. Anası değilin, bubası değilin. Bazar gün bubası gelicek, ona deyiverisin. İsdesen insanlık namına sen de bakılak ol.’ dedi. Ben senin oğlana bunu dedim, bi şey lazım olursa gel decedim. Bu, Emine garıya laf mı söylediyo? Aynı deminki gibi ‘Yalan deme.’ dedi. Yukarda Allah var. Ben gine yardım edicedim emme çocuk gelip bi şey demedi.” dedi.
  •    
  • Adam bu sözler üzerine çocuğa biraz daha kızdı. Öfkesinin yarısı Emine Yenge’ye, yarısı çocuğa olmak üzere ikiye bölünmüştü.
  •    
  • Kadının bu sözleri üzerine “Yenge ben çocuğu okudmakdan vaz geçdim, götürüyon. Emine garıya deyiver. Ben bi ara gelir, çocuğun pırtılarını alır, kira borcumuz neyse veririn. Hadi bene müsaade” dedi.
  •    
  • Kör Hacer “Oğlum ha galeydi, o garı gelene gadar ben bakıveridim.” dedi. Adam “Sağ ol yenge, olmeycek. Böyle işi eğreti dutasak, oğlanı temelli gaybedicez. Bizim gibi cıbıllan işi değil çocuk okudmak. Ben bunu anladım, sağ ol.” dedi.
  •    
  • Kör Hacer adamın temelli gidici olduğunu anlayınca, yarın Emine Yenge’nin yanında kendini savunmak için “Essah deyon, ben bakıveridim.” dedi. İçinden de kendine ‘Şindi üssüne iş alıcen, yeter.’  diye kızıyordu. Adam “Sağ ol yenge. Sen daha insanlıklı çıkdın. Kira mira almeycen, emme hakikadlı insansın” dedi.
  •    
  • Kadın hiç hak etmediği övgüyü alınca biraz utanır gibi oldu “İyi, ben vazifemi yapdım. Size Allah golaylık versin, güle güle.” dedi, odasına girdi.
  •    
  • Odaya girince “Abov adam eh, olur deyivecek diye ödüm sıddı.” diye söylendi. Bu arada rahatlamıştı. Artık Emine Yenge gelince “Gomşu ben baken deyi çok ısrar edim. Adam çocuk okudmak bizim harcımız değil deyip oğlanı alıp giddi.” diye kendini savunacaktı. 
 
Toplam blog
: 182
: 232
Kayıt tarihi
: 12.02.13
 
 

Sanat Enstitüsü yapı bölümünden 1967 yılında Denizli'den mezun oldum. Buca Mimar Mühendislik Özel..