- Kategori
- Eğitim
Bir Yedek Subayın Anıları-12.Bölüm(Asteğmen Milli Eğitimin emrinde..!)

Şarkışla' ya geleli yaklaşık 3 ay olmuştu. Gündelik koşuşturmalarla hayat akıp gidiyordu. Radar mevzide odamda çalışırken telefonum çaldı:
-Asteğmen Tayfur..!
* Beşir, eşim Şarkışla Yatılı İlköğretim Bölge Okulu' nda (YİBO) öğretmen. Okulun bilgisayarlarında sorun varmış, gidip bir bakıver. Okulun müdürü Ahmet Bayık' ı bul..!
Arayan mevzi komutanıydı. Şaşırmıştım, benim bilgisayar dünyasıyla olan yakın münasebetimi nereden biliyordu, kim söylemişti anlamamıştım. Şaşkınlığı üzerimden hemen atarak:
-Emredersiniz komutanım, birazdan bir araçla okula gitmek için yola çıkarım.
Yarım saat sonra yola düşmüştüm. Okula vardığımda komutandan aldığım isimle okul müdürüne ulaştım. Babacan tavırlı bir kişiydi. Kısa bir tanışmanın ardından ben kolları sıvamış işe koyulmuştum. Okulda öğrencilere ilişkin tüm kayıtların tutulduğu bir paket program kullanılıyordu. Program bir sunucu üzerinde kuruluydu, kullanıcılar bu bilgisayara ağ üzerinden bağlanıyor ve programı buradan çalıştırıyordu. Ağ bağlantısında sorun vardı. Önce sistemi tanıma, ardından problemi teşhiş etme, sonra da çözme. İki saat sonra sistem sorunsuzdu.
Okul müdürü ve yardımcıları çok mutlu oldular. Çünkü sorun uzun süreden beri devam ediyor, programı aldıkları firma İzmir' de olduğu için ancak telefon desteği sağlıyor, onlar da bilgisayara yakın olmadığı için bu destekle sorunu halledemiyorlarmış. İşim bitince okuldan ayrıldım.
İlk sefer okula gittiğimde bunun bir sefere mahsus olduğunu düşünmüştüm. Ancak yanıldığımı anlamam uzun sürmedi. En geç iki haftada bir komutan beni arıyordu. Açıkcası bu benim de hoşuma gitmeye başlamıştı. Ahmet abi ve yardımları gerçekten hayatlarını bu yola adamış çok güzel insanlardı. İlk tanışmadaki resmiyet giderek yerini dostluğa bırakmaya başlamıştı. Öyle ki karne verilmesine bir gün kala programda sorun çıkmıştı. Gece saat 23:30 gibi yatakhanedeki odamın kapısı çalındı. Gelen asker birilerinin beni beklediğini söyledi. Dışarı çıktığımda okul müdürünü gördüm:
-Abi hoşgeldin, hayırdır..!
* Sorma Beşir, başımız dertte. Karnelerin çıktısını alamıyoruz. Bunu bilgisayarla yapamazsak VALLA tek tek karneleri elle yazacağız ki, bunun da yarına yetişmesi mümkün değil. Bir bakabilir misin?
-Ne demek abi, hemen gidelim; olmadı karneleri elle yazmaya ben de yardım ederim merak etme:)
Saat 24:00 gibi bilgisayarın başına oturdum. Müdür ve yardımcıları karneleri bir sonraki gün dağıtmak için gerekli planları yapıyorlardı. Anlaşılan pek umutları kalmamıştı. Ancak benim pes etmeye niyetim yoktu; tanıyanlar bilir, ağzımdan "olmuyor" lafı öyle kolay kolay çıkmaz. Saat 04:30 gibi problemin defterini dürmüştüm. Okul yönetiminin yüzünü görmeliydiniz. Hemen karneler basılmaya başlandı ve o gün sevimli yumurcaklar karnelerine gecikme olmadan kavuştular.
Şarkışla YİBO personelinin çok güzel alışkanlıkları vardı. Bunların başında da değişik yerlerde piknik yapmak geliyordu. Sağolsunlar beni almadan pikniğe çıkmazlardı. Onların sayesinde Sivas' ın güzelliklerini çok daha iyi tanıma şansım oldu.
Artık günlerim iyice azaldığı için okul yönetimi bana bir jest yapmak istemiş ve komutandan beni de diğer yedek subaylar gibi bir hafta erken terhis etmesini istemişlerdi. Bundan benim daha sonra haberim oldu. Ancak komutan önce olur demişse de daha sonra buna karşı çıkmıştı. Okul yönetimi buna içten içe çok kızmıştı. Tayini çıkan mevzi komutanı aynı zamanda bölgenin en büyük mülki amiri olduğu için bir veda gecesi tertiplemişti. Bu geceye doğal olarak eşinin çalıştığı okulun yönetimi tamamen davetli olduğu halde, hiçbiri geceye katılmadı. Tavır netti:)))
Şarkışla' dan ayrıldığım günü hiç unutamadım. Valizlerimi toplamış, askerlerle vedalaşmıştım. Artık taksi çağırıp otobüs garına gitmek zamanı gelmişti. Derken bir asker gelip:
-Komutanım Ahmet Müdür' üm dışarıda sizi bekliyor..!
Artık askerlerde onları tanıyordu. Dışarı çıktım, manzarayı görünce çok duygulandım. Ahmet abi, tüm müdür yardımcıları iki araba halinde beni yolcu etmeye gelmişlerdi. Gara kadar benimle geldiler, otobüs kalkana kadar beklediler. DOSTLUK bu olsa gerekti, bir ALBAY' ın davetine katılmayan bu kişiler bir ASTEĞMEN için bu kadar zahmete katlanıyorlardı.
"Çünkü sivil hayata insanların rütbesi omuzda değil, kalbte oluyordu."
Bu güzel insanları hiç unutmadım.
Hoşcakalın..
(Devam Edecek..!)