Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

04 Ağustos '11

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Bir yerli turistin izlenimleri

Bir yerli turistin izlenimleri
 

Bir yerli turistin izlenimleri

Türklerin göçebe halinde yaşarken sık sık mekân değiştirdikleri bilinmektedir. Yerleşik hayata geçilmesiyle sanki yılların yorgunluğunu atamamanın bir sonucu olsa gerek. Yakın tarihe kadar seyahat etmeye pek istekli değildik. Hatta uzak ülkelerden gelip ülkemizi ziyaret eden turistlerin ne akılla ülkemizin dağını taşını, denizini gezmelerini de yadırgardık. Bazen bu durumu ileri götürerek acaba yer altı kaynaklarımızın yerlerini öğrenmeye mi? Geliyorlar diye kendi aramızda tartışırdık. Oysa onlar gezmenin, dağın, taşın ve denizin tadına varmışlardı. Bizler onları yadırgamayı bırakıp son yıllarda seyahat etmeye başladık. Başlamamızla ülkemizi tanıdık.

Temmuz ayı içerisinde Türkiye’nin önemli sayılabilecek bir kısmını gezme fırsatım oldu. Malatya’dan çıkıp Ankara’ya, oradan Konya, Karaman ve Karaman’ın Ermenek ilçesine gittim. Birçok yerde kısa süreliğine de olsa kaldım. Ermenek İç Anadolu bölgesinde yer almasına rağmen Akdeniz’e daha yakın bir yerde. Ormanlık ve derin sayılabilecek bir vadinin bitişinde yer alıyor. Son yıllarda yapılan baraj ilçeye değişik bir hava katmıştır. En yakın ile(şehir) uzaklığı 150 km mesafesindedir. Yöre halkı ve sivil toplum kuruluşları bu bölgeye hapsolmuş ilçenin İl olması için mücadele vermektedirler. Aslında yatırımların yapılması burayı önemli bir yerleşim merkezihaline getirecektir. İlçenin gezip görülecek birçok yeri vardır. Bana göre gezilecek yerlerin başında; ilçe merkezine 15 km uzaklığında yer alan “Zeyve” adındaki mesire, alışveriş ve dinlenme yeridir. Bakımsızlığını bir tarafa bırakırsak müthiş bir doğaya sahiptir. Yüzyıllık ağaçlar, soğuk sularıyla ve yeşilliğiyle insanı büyüler niteliktedir. Bu bölgeye giden insanların mutlaka ziyaret etmelerini tavsiye ederim.

Yolculuğun devamında Ermenek’ten Anamur’a geçtim. Yüksek rakımlı, yeşil ile gökyüzünün buluştuğu dar ve sarp yolardan geçerek Anamur’a ulaştım. İşin kötü tarafı Anamur’da denizi göremedim. Gazipaşa yoluna saparken ancak belli bir mesafeden sonra denizi gördüm. Anlaşılan Anamur’un merkezinde deniz yoktu. Dönemeçli yollardan geçerek Gazipaşa’ya vardım. Oradan Alanya ‘nın nemli havası ve torosların serin esintisini farklı zaman dilimlerinde tattım Bu gezimde özellikle dikkatimi en çok çeken birkaç yerden bahsedeceğim. Alanya’dan başlarsak; şirin, denizle iç içe, buraya yerleşmiş ve birkaç günlüğüne gelen yabancı turistlerin çokça olduğu bir turisttik beldemiz. Temmuz ayında müthiş sıcak ve nemli. Bence yaz ayları dışında tercih edilecek bir yer. Buradan Kemer’e geçiyoruz. Kemer Alanya’ya göre daha az sıcak ve nemli, fakat Alanya’daki hareketlilik burada yok. Denizi tuzlu ve çakıl. Ama denizinin bir albenisi olduğu da yadsınamaz. Buradan Kaş’a geçiyoruz. Antalya’nın Kaş ilçesine bağlı Kalkan kasabasında bulunan pattara plajı kumuyla, denizinin sığ ve çılgınlığıyla muhteşem bir yer. Kendinizi sahra çölünün ortasında oluşmuş bir denizde gibi hissediyorsunuz. Her taraf ince kum. Kum deniz ve güneş kelimelerini gerçekten bir arada bulacağınız bir yer. Muğla Fethiye’ye geçtiğimizde tipik bir Anadolu şehrine deniz gelmiş havasında kendinizi hissediyorsunuz. Bildiğimiz turistik bölgelerden farklı bir havası var. Ucuz, samimi, klasik ve realist. Orada insanlar sanki kendini yaşıyor. Diğer birçok turistik bölgede olduğu gibi insanların tatile gelmiş havasını fazlaca hissetmiyorsunuz. Bu da sizi daha rahatlatıyor ve normalleştiriyor.

Fethiye’den köyceğize gelirken paralı mı? Yoldan yoksa normal yoldan gideceğim diye problem etmeyin. Çünkü paralı yoldan geçerken sadece bir tünelden geçiyorsunuz. Kilometrelerce giderek otoban arıyorsanız hayal kırıklığına uğrarsınız. O yolun neden paralı olduğunu halen anlayabilmiş değilim. Size bu durumu unutturacak yol kenarındaki yeşil ve suyun bol olduğu güzel bir mekânda yapacağınız bir köy kahvaltısı kafanızdaki paralı otobanını sebebini çoktan unutturur. Muğla- Marmaris’e vardığınızda sınıf atlamış olduğunuzu ister istemez hissediyorsunuz. Daha lüks daha turistik ve daha pahalı. Varsılların çokluğunu gözlemleyebiliyorsunuz. Muğla’yı geçip İzmir-Aydın yolunda seyrederken Çine ilçesine onlarca kilometre yol varken meşhur köftecilerin büyük tabelalarıyla karşılaşıyorsunuz. Tabelaların çokluğu köfteci rekabetinin ipuçlarını veriyor. Köfteci Ahmet gibi en az 5-6 köfteci reklamı sizi daha da acıktırıyor. Yanaşıp bir köftecide durduğunuzda tabelalardaki köftecilerin gerçek yüzünü görüyorsunuz. Reklamı kadar fazla bir esprisi olmayan köfteleri ve hesap öderken sanki tabelaların kira bedelini de ödemiş oluyorsunuz. Tek teselliniz görevli birinin araç trafiğini kontrol ederek sizi anayola yönlendirmesi.

İzmir’e doğru yaklaşırken, izmir’i İzmir yapan o Avrupai yapısı gözünüze çarpıyor. Paylaşılamayan İzmir’in havasına kendinizi kaptırıyorsunuz. Evet, bu geziyle ilgili notları İzmir’le kesiyorum. Ülkemizin gerçekten farklı coğrafi yapısı ve farklı kültürüyle muazzam bir ülkedir. Seyahat etmeyi pek sevmeyen ve tatil yapmayı yeni yeni kavrayan bir millet olarak ülkemizin her tarafını imkânlar üçlüsünde gezmeli ve tanımalıyız.  

 
Toplam blog
: 18
: 994
Kayıt tarihi
: 25.01.11
 
 

Bir ortaöğretim kurumunda yöneticiyim. Yüksek lisansımı" Eğitimi Yönetimi ve Denetimi " alanında ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara