Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Şubat '07

 
Kategori
Tiyatro
 

Bir Yıldız Kenter gecesi...

Bir Yıldız Kenter gecesi...
 

Taksinin içinde İstanbul trafiğine laf sokuştururken, tek derdimiz Gayrettepe’den Akatlar’a bir an önce varabilmek, Beşiktaş Belediyesi’nin “Ustalara Saygı Etkinlikleri”nden 24.süne tam zamanında yetişebilmekti. Etkinliğin bu akşamki konuk sanatçısı Türk tiyatrosunun 60 yıldır parlayan yıldızı “Yıldız Kenter“di. İstanbul’a ayak bastığımdan beri hiçbir oyununu izlememezlik etmediğim, kar –kıyamet tiyatrosunun yolunu tuttuğum, tiyatro sahnesinde kendisini hiç izlememişken, tv de”Anneler ve Kızları” isimli filmini izleyip, gözyaşlarına boğulduğum; aşkına imrendiğim, çalışma azmine gıpta ettiğim, şimdiye kadar bize tarifi olmayan sanatsal hazlar yaşatan Yıldız Kenter’i dostlarının ağzından dinlemeyi, ona bir kere daha alkışlarımızı sunma fırsatını kaçıramazdık.Ne ben, ne de sevgili E...

Siyahlar içinde incecik siluletiyle kapıda belirdiğinde, gözleri alışkanlıktan olsa gerek, salonu tarıyordu. Bu özel gecesinde acaba kimler, kendisini yalnız bırakmamıstı?

Melih Cevdet Anday sahnesine ilk olarak Kenter Tiyatrosu’ndan Mehmet Birkiye çıkıyor, omuz omuza birlikteliklerini anlatıyordu; Haldun Dormen ise Kenter Tiyatrosu’nun fiziki binasına kavuşmadan önceki yıllarına atıfta bulunuyor, iki rakip tiyatronun aynı çatı altındaki uyumlu beraberliklerinden bahsediyordu.Gazeteci Bekir Coşkun, geceye gönderdiği mektupla katılıyor; Adalet Ağaoğlu ise bizi Ankara yıllarına götürüyor, zaman tünelinde bir yolculuğa çıkarıyordu o ılık sesiyle.Yıldız Kenter’in öğrencilerinden Mustafa Alabora bir kere daha aşkını ilan ediyordu sahnede sevgili hocasına; oyun yazarı & çevirmen Sevgi Sanlı, “Hastaydım ama Yıldız için geldim, gelmemezlik edebilir miydim ki” diyordu. İ.Ü. Devlet Konserv. Tiyatro Ana Sanat Dalı Başkanı Suat Özturna, hocasının meslek kıdeminde yapılan bir hatayı düzeltiyordu.Sembolik dekorlarıyla sahnedeki yerini alan Osman Şengezer ise heyecanla anılarını bizimle paylaşıyordu.Heyecanlı olan bir başka isim de Erdal Özyağcılar’dı.Başarısının sırrını hocasının kurduğu iki cümleye bağlayan Özyağcılar’dan sonra sahneye gelen isim, genç kuşaktan bir başka oyuncu Hare Sürel’di.Gözleri dolu dolu, Yıldız Kenter’in eğiticiliğine yetişen şanslı nesilden biri olduğunu anlatıyordu.Can Kıraç ise eşinden aldığı izinle (! ) “yıldız sevgisini” tüm nezaketiyle anlatırken; Zeliha Berksoy küçücük bir çocukken kuliste nefesini tutarak, çıt çıkarmadan Yıldız Kenter’i izlediği Ankara günlerine götürüyordu bizi.Bir diğer konuk eleştirmen Hasan Anamur, Kent Oyuncuları’nı Harbiye’de izledikten sonra eve dönüş yolunda -Beşikaş&Kadiköy vapurunda- yaşadıklarını sitemkar bir dille ilk kez açıklıyordu.”Dört başı mamur bir tiyatro galaksisidir Yıldız” diyen, ilk kültür bakanımız Talat S. Halman içeriği zengin konuşmasıyla şimdi aynı koltukta oturanlara güzel bir örnek teşkil ediyordu.Son olarak sahneye gelen Hakkı Devrim ise gecenin özetini “Marifet iltifata tabidir” sözüyle yapıyordu.

Ve süpriz... Bir anda kulaklarımıza çalınan Sezen Aksu ve onun sesinden “ben her bahar aşık olurum” eşliğinde, öğrencisi & meslektaşı Engin Hepileri’nin kollarında Yıldız Kenter. Son oyunu Anna Karenina’da yer alan öğrencileri (Demet Evgar, Altan Düzyatan, Osman Sonant, Hare Sürel, Ushan Çakır) böyle bir sürpriz hazırlamışlardı ona.

Müzik bittiğinde tüm salon ayakta, sahnenin esas sahibini alkışlıyordu. O ise teşekkür ederek, son günlerde yaşadığı tüm olumsuzlukların üzerine, bu gecenin ona moral verdiğini, bu kadar çok iltifatı hak ettiğini düşünmediğini söylerken, salonun yanıtı yine kuvvetli bir alkış oluyordu.Yıldız Kenter sahneden indiğinde, çevresi bir anda kuşatılıyor, bazıları ufak armağanlarını kendisine ulaştırmaya çabalarken, bazıları da dokunmak, birlikte fotoğraf çekilmek, bir laf edebilmek icin kuyruğa giriyordu. Bize de bu güzel manzarayı fotoğraflamak düşüyordu sadece.

E. ile salondan çıktığımızda, pırıl pırıl bir gökyüzünde yıldızlar parlıyordu.E. her zama nki gibi taksi durdurma operasyonuna girişmişken, tanımadığım yaşlı bir teyze beni durduruyor, “Bak, onun icin kalktım geldim, iyi ki de gelmisim, onu sahnede izleyemiyorum artık sağlığım yüzünden, ama bu gece gördüm tekrar Yıldız’ımı...Sakın onu izlemeyi bırakmayın, olur mu”diyordu.E.’nin caddenin karşısından yankılanan sesiyle, taksicinin kornası birleşince, teyzenin elini tutup, “sen hiç merak etme, senin yerine de izleriz biz teyzeciğim” diyor; kendimi taksiye atıyordum.Dudaklarımda tebessüm, içimde bir huzurla....

 
Toplam blog
: 20
: 1684
Kayıt tarihi
: 18.04.06
 
 

Sahneyle ilk tanışması henüz bir ana okul öğrencisiyken okuldaki yerli malı haftası kutlamaları için..