Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Aralık '06

 
Kategori
Psikoloji
 

Bir yol haritası...

Bir yol haritası...
 

İnsan bazen yaşadığı çemberin dışına çıkıp zihnini başka diyarlarda dolaştırmak istiyor. Tıpkı köpeğini yürüyüşe çıkarmış yaşlı bir adam gibi insan da zihnini alıp başka, uzak diyarlarda dolaştırmak, azıcık nefes almasını, alışık olmadığı şeylerin etrafından kayıp gitmesini şaşkın gözlerle izlemesini, yoluna çıkan herşeyi kokusundan tanımaya çalışmasını ve kelebeklerin peşinde budalaca koşmasını istiyor.

Film izliyordum. Bir motosiklet üzerinde uzun bir yolculuğa çıkmıştım sanki. Rüzgârı yüzümde hissediyordum. Günlük hayatın o ufak tefek saçma ve mide bulandıracak kadar küçük ayrıntılarıyla boğuşup durduğum günün sıkıntısı rüzgâra takılıp gidiyordu. Dere kenarlarından geçiyordum, üzerimden kuşlar uçuyordu, serin havada güneş parlıyor tuhaf adlandırılamaz bir sevinçle dolduruyordu içimi. Yol sonsuza uzanıp gidiyormuş gibiydi. Biliyordum biteceğini ama o bitiş duygusu ile dolu değildi aklım. Biliyordum, yola çıkmadan önce insan yüreğini sonsuzluk duygusuyla doldurmalıydı çünkü bitecek diye çıkılan yollardan keyif alınmazdı…

O âlem birden karanlığa gömüldü. Elektrikler kesildi ve ben öylece durdum. Filmin kareleri hala aklımda seyrini sürdürüyordu. Ne öfkelendim ne hayal kırıklığına uğradım sadece karanlığın içinde garip, sebebini bilemediğim bir huzurla durdum. Hiç bir şey beklemeden kıpırtısız ve öylece teslim olmuş..."İnsan" dedim kendi kendime "Hayata karşı da böyle olabilse. O an, planladıkları bozulduğunda, bu kadar huzurlu bir şekilde “evet” diyebilse hayata. Bu da iyi gelir bana dese. Renkli bir dünyanın içinden kopup karanlığın ortasında da huzurla durabilirim diyebilse."

Beynin içinde kendi çizdiğimiz haritalar hiç bir zaman hayatın bizim için çizdiği haritalarla birebir uyuşmuyor. Bizim doğru sandığımız yollar bir yerlerde kavis yapıyor ve bizler o düz çizgiye öyle alışmış oluyoruz ki; kavislerde savruluyoruz, yolumuzu şaşırıp kayboluyoruz. Oysa hayat her an karşına çıkacak şeylere karşı sakin bir ruhla, şaşırmadan uyum sağlamanı bekliyor senden. Aklında kenarları keskin hatlarla çizilmiş bir harita olması, kendi hayatını zorlaştırmaktan başka bir işe yaramıyor. Hayat senden karşına çıkacak her yokuşun, her inişin, her kavisin ve her kavşağın keyfini çıkarmanı onlara şaşkınlık ve korkuyla değil, bir sürprizmiş gibi yaklaşmanı bekliyor. Çünkü hayat sana öğretiyor; planlarına uymayan her şeyin aslında hayatın ta kendisini olduğu...

Şimdi bu karanlık içinde elimde bir fincan çayla öylece duruyorum ve bana bir armağan gibi sunulan bu derin huzurun keyfini çıkarıyorum. Ve bir karar veriyorum; hayatın sunduklarını artık bir sorunlar yumağı olarak değil şaşırtıcı ve çözülmesi gereken bilmeceler gibi görmeye... Karanlığın içinde kendi kendime gülümsüyorum. Ve fark ediyorum ki; bazen böyle kısa kopukluklar, hayatın renklerini içine alıp kaybeden karanlıklar, insana daha parlak bir bakış ve yepyeni bir hayat sunuyor. O kısa ara içinde bana sunulan armağana sımsıkı sarılıyorum ve şimdi hayatımı değiştiren bu armağana gözüm gibi bakacağımı biliyorum…

RESİM:http://www.deviantart.com

 
Toplam blog
: 408
: 1090
Kayıt tarihi
: 17.06.06
 
 

Gazetecilik okudum... Ama gazeteciliği sırf yazabilme serüvenine bir adım daha yaklaşabilmek için ok..