- Kategori
- Şiir
Bir yüzüm sidar

Ey hayat!
Avazlandığım kadar susturulduğum işkence
Direnişimin siyah gömleği
Ey! karlar altında kalan
Alnıma dağ ateşlerini yakan yazgım
Başını dik tut yanacaksın da daha…
Karamsar bir gün fısıldıyor yarını
Yüzyıllık yollar seriliyor adımlarıma
Ve her yarın dün olacaktı nasılsa
Her geleceğin geçmiş olduğu gibi…
Sonra kıvılcımlar düşecekti umutlara
Ve umutlar kınından çıkmadan daha gömülecekti zihnin dalgalarına…
Sonra kahrımın yedi düvel hükmünde eriyecektim
Sağ’da sol’da kuyu var
Yan durma
Ortadan geç düşüncem…
Sonra cebimde hüviyetim
Ağır vebal yüklediğim vesikalı cismim
Memleketim cilt no ve hanem
Cebimde on lira
Ve imgelerime tükenen kalemim
Sonra ellerim sığmayacaktı cebime
Kaldıramayacaktım sonra gök maviye tutkuyla
Kuşların kanadına saklayacaktım özgürlüğü
Kıyama kalktıkça sol yanımdan böbürlenen ahmak sevdalar
Ayak bileklerimdeki prangaya aldırmadan
Fütursuzca savuracaktım küfrün en adisini…
Sonra sırtımda ki kamburu taşıyacaktım
Yaşlı kaçaklar misali parmak uçlarım değerken yere
Ayak izimi süren av köpeklerinin dişini hissedecektim
Islıksız yürümüştüm hâlbuki!
Baldırımda ki bu kanlı diş izi
Ve irisimdeki bu sarı korku genzimi yakacaktı anımsadıkça…
Sonra hayat kalyonlarında eksilirken azığım
Heybemin delikliği susturmayacaktı sadistliğimi
Önce hep kendimi yargılayacaktım
Kendime acıyacak
Kendime t/uzaklanarak
Sonra hep kendimi kınayarak…
Dağ başı üşümelerden habersiz
Ateş yakacaktım nemrutun yamacında
Gelincikleri halesinden ayırıp kıyama kaldıracaktım kırmızı yaprakları
O vakitler içimdeki çocuğun düşlerini çalmıştım
Sırtımdan vurulmuştum katran gecelerde
Babamın tabakasından alışkındım sarı tütüne
Çocuk gözlerim dumanla soğulmuştu…
Sonra yanılsamalar yansımıştı gerçeklerime__
Bir sürüden ayrılmış koyunun şaşkınlığına bürünmüştüm
Aç kurtların oyununda körebe edilmiştim
Korkular salınmıştı beynime…
Ve fakat s/us’uma çentiklediğim her suret
Kanlı gözleriyle b/akarken yetilerime
Anladım ki bir ömür k/anlı bıç/ak
Gürbüz yalanlara saplanacaktı…
Şimdi;
Sonraları teğet geçmeden
Öncelere aldırmadan
Fırat’ta örtünür mü tenim türküyle
Ya da Dicle’de arınır mı h/ardan h/içlik giyinmiş fikrim
Bilmiyorum…
Tek bildiğim, az evvel köşe başında rastladığım
Siyah gözlü boyacı
Siyah saçlı esmer çocuk
Coğrafyamın yetim yüzlüsü Sidar
Şimdilik ayakkabımı cilaladı sustum
Ve taş kalpli olmadığımı fark ettim
Bölünmeye başladığımı
Sonrasına bitiyorum
İnsanlar susmuşken
Mayınlar patlayacak yürek yerimden
Kirli tırnaklarından öyküneceğim ülküme kızıp
Bencilliği unutup hümanist duygularla avazlanacağım yeniden alazlandığım kadar
Dur daha kurşunum tükenme
Akşama çok var…
Kaş kaldıracağım zamana
Bu benim en yalın halim
Şimdilik hoşça kal…
Hazal Karadağ