- Kategori
- Deneme
Bir zaman yolcusuyum ben…

Sanki, Müzeyyen Senar’ı taş plaktan dinliyorum… Bu yanılsamayla, yüz yıllık konağın merdivenlerini adımlıyorum… Basamakların sonundaki görkemli aynada kendimi görüyorum… Bu zamana ait değilim… Üzerimdeki elbise farklı, bakışlarım bile değişmiş. Bir zaman yolcusuyum ben… Bir asır öncesine gitmişim… Şimdiki bana bakıyorum… Buranın ruhu var… Kahkahalar, umutsuz çığlıklar sinmiş ahşap oymaların dokusuna… Mekânları içindeki duygularla kucaklıyorum…
İnsan hayatı sonsuz değil… Bedenin bir ömrü var… Gittiğimizde, ardımızda tınılar bırakıyoruz… Ruhumuz deniz, hava, toprak, mekân oluyor belki de… Böyle olmasaydı sadece bir bina bu kadar etkili olabilir miydi? Aslında dokusuna sinmiş yaşamlar onu bu kadar anlamlı kılan… Bitmiş hayatların ardında bıraktıklarını hissettikçe sonluluğumu daha net görüyorum… Ne yapsan¸ne yaşasan bir andan başka bir şey değil elinde kalan… Hayalleri olanlar, önemli kararlar verenler, acı çekenler çekip gitti, gidiyor hala… Ne istediğin kadar içinde oluyorsun hayatın, ne de dışında… Gereğinden fazla ciddiye almak yersiz o yüzden… Bir nefes bırakıyorsun sadece geriye…
Kendimizi üzdüğümüz, çıkmazda hissettiğimiz zamanlar o kadar çok ki… Durduk yere hırpaladığımız…
Odanın içinde sağa, sola adım atmaktan başımızı döndürdüğümüz… Kafamızdaki kurtçukları beslediğimiz… Sağlıklı düşünceyi engellediğimiz bir kısır döngü durumu… Sadece kuşku tohumları ve mutsuzluk beslenir böylesi anlarda… Güzellikler yeşermediğinde içinde canlı olmayan bir nesneye dönüşüverirsin… Nefes alan, yürüyen ama yaşamayan bir şey olursun…
Halbuki her saniye mutluluk saklar, bakmasını bildiğinde…