Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Şubat '11

 
Kategori
Sinema
 

Bırakın, Siyah Kuğu sizi baştan çıkarsın!

Bırakın, Siyah Kuğu sizi baştan çıkarsın!
 

Siyah Kuğu


O kadar kasma kendini!  

Prensini baştan çıkar .....  

Sadece Prensi değil,  

Baştan çıkar, bizi, orkestrayı, seyirciyi, bütün dünyayı!  

Baştan çıkar !  

...  

Bakire, küçük bir kız saf , tatlı ve çok ürkek...  

Bir kuğunun bedenine hapsolur.  

Onun tek isteği özgürlüğüne kavuşmak ve büyüyü bozabilecek gerçek bir aşk...  

Dileği, yakışıklı bir prens tarafından gerçeğe dönüştürülecek iken daha aşkını itiraf edemeden, şehvetli kardeş Siyah Kuğu onu kandırarak prensin aklını çeler.  

...  

Nina (Natalie Portman) eski bir balerin olan annesiyle birlikte New York’ta yaşamakta ve annesi abartılı bir biçimde “küçük prensesi” üzerinde baskı kurarak onun tüm yaşamını kontrol altında tutmaktadır.  

Günün birinde bale yönetmeni Thomas Leroy (Vincent Cassel), Tchaikovsky’nin Kuğu Gölü çalışmasının modern bir versiyonunun yeni sezon gösterimi için baş balerin seçimi yapacağını bildirir.  

Seçilen rol, hem beyaz , hem de siyah kuğuyu oynamayı gerektirmektedir.  

Beyaz Kuğu, saflığı ve asaleti temsil ederken Siyah Kuğu şehvetli ve riyakâr bir karakterdir.  

Nina’nın aşırı disiplinli ve kuralcı yapısı Beyaz Kuğu'yu kolaylıkla sergilemesine fırsat verirken, Siyah Kuğunun nispeten rahat ve özgür bir dans gerektirmesi ise onu zorlamaktadır...  

Ana teması Nina karakteri üzerine kurulmuş filmde bu zor rolu Nathalie Portman'ın son derece başarılı bir şekilde canlandırdığını izleyeceksiniz. Portman, Nina’nın hırsına yakın bir azim ve istek ile bu role asılmış. Çekimlere başlamadan 6 ay boyunca bale dersleri alarak filmde sergilenen bale figürlerini ezberlemiş.  

Natalie Portman’ın en iyi kadın oyuncu aday olduğu her film festivalinden ödülleri kolaylıkla almasına şaşmamak gerekiyor.Portman’ı izlemek gerçekten çok keyifli.  

Nina, annesine oyuncu seçmeleri sonucunu telefon ile iletirken duygularını beden diline ne kadar başarılı bir şekilde yansıtıyor ve bunu izledikten sonra gözünüz başka bir oyuncuyu zaten görmeyecek.  

Bale dünyasının bizim algıladığımız kadar asil ve zarif olmadığına da tanık oluyoruz. Bale ile uğraşanların ayaklarının nasıl çirkin , yara bere içinde olduğu, kariyer için nasıl acımasız rekabetlerin döndüğünü görüyoruz.  

Aronofsky gerçekten sıra dışı bir yönetmen. Bu yıl Siyah Kuğu, geçen sene Wrestler- Güreşçi , 2000 yılında ise “ Requiem for a Dream” - Bir Rüya için Ağıt ile oyuncularına Oscar adaylığı fırsatı sunmuşdu.  

Bu üç filmde de Aronofsky, baş karakterlerine acımasız rekabetin içine dalan imkansız rolleri yüklediğini görüyoruz.  

Aronofsky Siyah Kuğu -Black Swan- ile ilk defa en iyi film dalında Oscar’a aday oluyor.  

Dram'dan tüylerinizin ürpereceği korku filmine uzanan bir yelpazede siz de koltuklarınıza hapsolacaksınız.  

Nabız atışlarınız final sahnesine doğru siyah kuğunun ritmine uyarak kontrolden çıkar ise hiç şaşmayın.  

Siyah Kuğu, yönetmenin diğer iki filmine göre daha kolay yorumlanan ve sinema perdesine çok daha yakışan bir film olmuş.  

Black Swan’ın en iyi film dalında ödül almasındaki tek risk ise Nina’nın dışında filme denge sağlayacak ikinci bir güçlü karakterin olmaması...  

Kimbilir, belkide filmi eşsiz kılan da budur...  

Aronofsky 'nin Siyah Kuğu'su bir tutku sınavı.Şöhrete, güzelliğe, kusursuzluğa, korkuya aç kalan bir tutkuyu fısıldıyor.  

Belkide bu fısıltıya kulak vermeliyiz...  

Kusursuz olma kaygısını bir kenara bırak !  

Bir kenara bırak şu kontrol manyaklığını...  

Özensiz ve içindden geldiği gibi yaşa. Kendini kasmadan, hayattan zevk alarak...  

Gerektiğinde kendini özgürlüğün kollarına bırak ve kaybet...  

Ama öncelikle, içinde yaşayan karanlık ikizini kucakla !  

 
Toplam blog
: 62
: 2308
Kayıt tarihi
: 10.12.09
 
 

Üniversite yıllarında başladığım fotoğraf sanatını iş hayatına atıldığım dönemde geliştirdim. Bir..