Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Mart '12

 
Kategori
Öykü
 

Bırakın kollarımı

Bırakın kollarımı
 

Bırakın beni, bırakın artık. Ben de gitmek istiyorum. Neden tutuyorsunuz kollarımdan. Ben ne yaptım size. Tek istediğim gidip sarılmak. İşte orada duruyorlar.

 Her yer neden kırmızı? Yaz gününde esen rüzgâr, gözyaşlarımın ıslattığı yanaklarımı neden üşütüyor? İnsanlar sanki gözyaşımın içinde yüzüyor, dalgalarda boğuluyorlar. Esas boğulan benim burada. Hıçkırıklarımda, gözyaşımda boğuluyorum. Sesim mi çıkmıyor? Bağırıyorum duymuyor musunuz içimdeki feryadı. Çok özledim, bırakın gidip sarılayım.

Siz, kollarımı tutup koşmamı engelleyenler. Biliyor musunuz genç kız ak gelinliklerle evinden çıkarken al kuşağını bağlayanın kim olduğunu? Biliyor musunuz hıçkıra hıçkıra ağlayarak ıslattığı omzun kime ait olduğunu?

Özgürce düşemem artık, elimi tutup kaldıracak kimsem yok. Özgürce ağlayamam artık, kendi gözyaşlarını saklayarak, gözyaşlarımı silecek kimsem yok. Özgürce gülemem artık, güldüğümde gözleri ışıldayacak kimsem yok.

Düşüp dizimi yaraladığımda kim üfleyerek geçirecek? Kim omuzlarına alıp bulutları toplatacak? Kim koşacak arkamdan? Kim sakınacak gözünden?  

Bekliyor beni biliyorum. Dünyanın en güçlü adamı babam, kocaman açmış kollarını saracak beni, dünyayı kucaklayacak.

Baba, baba, baba. Haykırmak istiyorum sesim kısılana, nefesim tükenene, gücüm bitene kadar.  Biliyorum artık geride bıraktığın boşluğu dolduracak kimse olmayacak. Bu küçücük kelime ne kadar çok boşluk dolduruyormuş meğer. Nasıl bir acı, artık kimseye “baba” diyemeyecek olmak. Bırakın, ayrılana kadar “baba” diyeyim

Bakın, bakın görüyor musunuz, diğer çocuklar hasretle koşuyorlar. Hemen gidip sarılamıyorlar. İsimleri okuyorlar, birkaç defa geziyor, tereddüt ediyorlar. Yoksa okuma bilmiyorum diye mi bırakmıyorsunuz beni? Okuyamıyorum daha ama ben babamı geceleri üzerimi örterken yanımda bıraktığı kokusu tanırım. Tabutunun önündeki ismini okumasam da ben bulurum babacığımı. Öldürdüler babamı. Al bayrağımıza sardılar. Ben gelin olmadan önce al örtüyü örttüler ona. Şimdi sarılmamı, kokusunu içime çekmemi çok görüyorlar.

Elime çiçek verdiler baba, sen gelince boynuna sarılırken vereceğim sandım,  mezarına bırakacağımı düşünemedim. Kara toprağı küçücük avuçlarımla üzerine atarken, ruhumdan neler gömdüm seninle beraber.

Şehit diyorlar ona, şehit değil baba o benim babam. Hiçbir oyuncak babam kadar yüzümü güldüremeyecek artık. Ben şehit kızıyım. Hepinizin kızıyım, geride kalanlara emanetim ama ben sadece babamın biricik kızı olmak istiyorum.

5 yaşına bastığımda bana, şimdi gözyaşlarımla ıslanmış elbisemi alan babam. Benim yaşım hep 5 kalacak babacığım. Ben minik kızın, seninle birlikte öldüm babacığım.

***

Kumanda nerede? İzlemek istemiyorum artık. Televizyonda şehit haberlerini her gördüğümde kolumdan tutulup babamın tabutuna gidemediğim anı yaşıyorum tekrar tekrar. Bunca yıl o acı yeşersin, hep canlı dursun, o anı tekrar yaşayayım diye mi bakıyorum sandınız? Babamı hatırlamak için hiçbir şeye ihtiyacım yok. O hiç gitmedi ki.

Yaşım şimdi 55 oldu ama ben sadece 5 yıl yaşadım. Geri kalan yarım yüzyılda sadece seni özledim baba. Yokluğuna alışmak mümkün olmadı. Büyüdüğümü, boyumu ölçerken dolabıma attığım çizikleri, evimizin duvarlarına çizdiğim resimleri, okula başladığımda önce senin ismini yazdığımı, ilk âşık olduğumda yüzümün pembeleşmesini, üniversiteye gittiğimde gururumu, evlendiğimde eşimin sana ne kadar benzediğini, torununun sevecenliğini, senin ismini taşıdığını hatta onunda asker olduğunu göremedin.

***

-Alo babacığım. Nasılsın?

-Kızım, bu ne sürpriz aramazdın sen hayırdır bir şey mi oldu?  

- Yok babacığım sadece seni özledim.

-Küçüğüme bak sen daha sabah görüştük.

-Olsun gene de özledim işte. Seni çok seviyorum baba.

Kitabı kapattığında fazlasıyla etkilendiğini fark etti. Okumuş olduğu hikâyedeki şehit babaya yarım yüzyıldır duyulan özlem neredeyse ağlamasına sebep olacaktı. Tabutların yan yana dizilişini gözlerinin önüne getirmeye çalıştı, bir tanesinde babasının yatıyor olma düşüncesi bile ürpermesine sebep oldu. Babası da askerdi.

 Şimdi içi rahattı. Babasına onu ne kadar çok sevdiğini az önce telefonda da olsa söylemişti. Bundan sonrada hep ayrı kaldıklarında bir daha buluşamayacaklarmış gibi sarılacak, kokusunu içine çekerek uğurlayacaktı babasını.

 
Toplam blog
: 21
: 681
Kayıt tarihi
: 01.02.12
 
 

Yazalım bakalım. Ne istersek yazalım, nasıl istersek yazalım, nerede istersek yazalım. Buralarda ..