Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Ekim '07

 
Kategori
Tarih
 

Biraz da tarih-1

Biraz da tarih-1
 

Cumhuriyet döneminin ilk muhalefet partisi olan, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası 17 Kasım 1924 yılında kurulmuştur. Parti Başkanı Kazım Karabekir Paşa, yardımcıları Adnan (Adıvar) ve Hüseyin Rauf Bey'ler, Genel Sekreter Ali Fuat Paşa idi. Partiye 29 millitvekili katılmış, ilk şubesini Urfa'da açmış bunu, Sıvas, İstanbul, İzmir, Ordu ve Trabzon izlemiş, zamanla diğer yerlerde de teşkilatlanmıştır.

Bu partinin kurulma sebebinin bazı hoşnutsuzluklara dayandığı bir hakikattir. Bunda, önde gelen bir kısım Halk Partili'nin Ankara'da bulunmadığı bir zamanda cumhuriyetin ilan edilmesinin, (Ekim 1923) hilafetin kaldırılmasının ve belki de İkinci Grub'un, 1923 seçimleriyle meclis dışında kalmasının etken olduğu söylenmektedir.

Rauf bey, Adnan (Adıvar) bey, Refet bey, Ali Fuat Paşa, Kazım Karabekir ve Cafer Tayyar Paşa'lar, hilafetin kaldırılmasına sıcak bakmamışlardır. 1924 Anayasası ve cumhurbaşkanının yetkileri üzerindeki ciddi tartışmalar çıkması, Kazım Karabekir Paşa'nın, "ordunun geliştirilmesiyle ilgili raporunun önmesenmediğini" düşünerek ordu müfettişliğinden istifa etmesi, ortada bazı hoşnutsuzlukların bulunduğunu göstermektedir.

Muhaliflerce o zamanki hükümete verilen gensorunun oylaması, 8 Kasım 1924 günü yapılmıştır. 208 milletvekilinden 41'i oylamaya katılmamış, 19'u güvensizlik, 148'i de güven oyu vermiştir. Hükümet, güveni yenilemiştir ama ortada, bir gerilimin olduğu muhakkaktır.

Olayın ilginç tarafı, ilk muhalif partiyi kuranların hemen tamamının Birinci Grup'tan ve Mustafa Kemal'in en yakın çalışma arkadaşlarından olmasıydı. Çoğu yüksek tahsilli ve devlet memurluğundan gelmiş insanlardı. Daha sonra, meclis dışında kalan İkinci Grup ta bunlara katılmıştı.

Alıntı kaynağım, "parti tüzüğünün 6. maddesinde her ne kadar, 'Parti efkar ve itikad-ı diniyyeye hürmetkardır' (1) yazsa da, poğramı incelendiğinde; siyasi ve ekonomik alanda liberal demokrasiyi savunduğu görülecektir" demektedir.

Partinin kurulmasından üç gün sonra, Halk Fırkası'nın grup toplantısında, İnönü Hükümeti'nin sıkıyönetim isteği reddedilmiştir. Bunun üzerine İnönü istifa etmiş yerine Fethi (Okyar) Bey'in başkanlığında bir hükümet kurulmuştur. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası milletvekilleri, bu hükümete güven oyu vermişler ve hızla ülke çapında teşkilatlanmalarını sürdürmüşlerdir.

İşte tam bu sırada, artık bizim iyice kanıksadığımız fakat, o zamanın bir çok insanının, üzerinde pek kafa yormadığı bir hadise meydana gelmiştir. Şeyh Sait isyan çıkarmıştır. İşte bu, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nının sonunu getiren, uygun zamanda zuhur etmiş bir vakıadır. Burada tarih, ölenlerin adlarını, sayılarını ve kapatılan partiyi hafızasına kaydetmiştir de, isyanın arkasındaki asıl failleri ve gizli amacı asla belirleyememiştir.

Şimdi de öyle olmuyor mu? Ülke ve toplum adına, ne zaman sağlıklı bir adım atılsa, ne zaman bir ümit yeşerse, bir yerlerde bombalar patlamıyor mu? Siviller, askerler, polisler ölmüyor mu? Üzerimizde karabulutlar gezinmeye başlamıyor mu? Gerilim ve huzursuzluk alıp başını gitmiyor mu? Daha yakın zamandaki 367 restleşmelerini, Danıştay, Santoro, Dink, Şişlideki Sinagog saldırılarını ve çeşitli bombalamaları vs. düşünürseniz, yakın tarihimizi anlamakta güçlük çekmezsiniz

Dikkatli izlediğinizde, benzer olayların belli periyotlarla sürüp gittiğini göreceksiniz. Ne yazık ki olaylara ideolojik yaklaşmamız, gerçekleri kavrayıp, doğru biçimde yorumlamamıza mani oluyor. Hep bir yerleri, bir şeyleri koruma dürtüsüyle hareket ediyoruz. Görelim bakalım neler olmuş.

13 Şubat 1925 günü, Bingöl'ün Ergani İlçesi'nin Piran köyünde başlayan hareket, çok kısa bir sürede doğu ve güneydoğu illerine yayılarak etnik ve dini bir başkaldırıya dönüşmüştür. Artık Fethi (Okyar) Bey Hükümeti'nin başarısızlığı tescillenmiş ve vadesi dolmuştur. Bu, önü alınamayan isyanın üstesinden gelmek, İsmet İnönü'ye kalmıştır.

Hükümet güven oyu alır almaz, "takrir-i sukün kanunu" nu çıkarmış ve "İstiklal Mahkemeleri" ni de faaliyete geçirmiştir. Derhal İstanbul'daki muhalif gazeteleri kapatmış, bazı gazetecileri de dolaylı isyana teşvik suçundan tutuklatmıştır. Bazı müfrit Halk Fırkası (CHP) milletvekilleri, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ile, Şeyh Sait isyanı arasında bağ kurmaya çalışmışlardır. Hatta, Kazım Karabekir Paşa'dan partisini kapatması istenmiş o da bunu kabul etmemiştir.

Fakat "Şark İstiklal Mahkemesi" müfritlerin talebine uygun bir kararı, Ankara İstiklal Mahkemesi'ne göndermekte gecikmemiştir. Böylece, Urfa ve bazı doğu şubelerinin Şeyh Sait isyanının genişlemesinde rol oynadığı biçimindeki karar, TCF'nın kapatılması için gernekli zemini oluşturmuştur.

İsmet Paşa Hükümeti de, 3 Haziran 1925 tarihinde, Takrir-i Sukün Kanunu'na dayanarak Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasın kapatıvermiştir. Böylece hem Şeyh Sait isyanından, hem de muhalefet partisinden kurtulunmuştur.

Bunun arkasından, Serbest Cumhuriyet Fırkası gelecektir. Bu partinin İzmir çıkarması ve seçim başarısı, aşırı Halk Fırkası mensuplarını, Atatürk'e şikayete kadar götürecektir. Bu nedenle parti kendi kendini fesh edecektir ama gerekçesi arkadan gelecektir. Bu Menemen olayıdır.

Menemen'de, "şeriat devleti" ilan ederken, onu derdest etmeye gelen Kubilay'ı hunharca katleden Derviş Mehmet, Sebest Fırka'nın kapatılmasının ne kadar haklı olduğunu tescilleyecektir. Olaylar ne kadar benzeşiyor değil mi? Yakın tarih okurken, İnönü'yü asla dikkatinizden kaçırmayın.Önemlidir.


Kaynak:http://farabi.selcuk.edu.tr/suzep/tarih/ders_notlari/bahar_yariyili/bolum_9/bolum09.html

(1)- "Parti fikirlere ve dini inançlara saygılıdır"

-

GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİNE UYARLARMIŞ NUTUK'TAN ATATÜRK'ÜN TCF HAKKINDAKİ

GÖRÜŞLERİNİN ÖZETİ

Saygıdeğer Efendiler, «komplo» konusunu açıklarken ve komplonun Meclis içindeki safhasını anlatırken, önemsiz gibi sayılabilecek bazı ayrıntılar üzerinde durdum. Bunda beni haklı bulacağınızı umarım.

Hatıra gelir ki, her hükümet, her zaman bu gensoru önergesi ile sorguya çekilebilir. Bir gensoruya bu kadar önem vermek doğru mudur? Arz etmeliyim ki, söz konusu olan gensoru normal bir gensoru değildi. Hazırlanan komplonun özel bir safhasıydı. Bu gensoru sahnesinden sonradır ki, muhalifler, maskelerini atmaya mecbur edildiler.

Bilindiği üzere «Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası» (227) diye bir parti kurdular. Bu partinin gizli eller tarafından çizilen programını da ortaya attılar.


«Cumhuriyet» kelimesini ağızlarına almaktan bile çekinenlerin, Cumhuriyet'i doğduğu gün boğmak isteyenlerin, kurdukları partiye «Cumhuriyet» ve hem de «Terakkiperver Cumhuriyet» adını vermiş olmaları, nasıl ciddîye alınabilir ve ne dereceye kadar samimî sayılabilir.

Ne oldu Efendiler? Hükümet ve Meclis olağanüstü tedbirler almayı gerekli gördü. Takrir-i Sükûn Kanunu'nu (230) çıkardı. İstiklâl Mahkemeleri'ni kurdu. Ordunun savaşa hazır sekiz dokuz tümenini, uzun zaman isyanı bastırmak üzere görevlendirdi. «Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası» denilen zararlı siyasî kuruluşu kapattı.

http://www.atam.gov.tr/index.php?Page=Nutuk&IcerikNo=415

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..