- Kategori
- Tarih
Mevlana ve siyasetçilerimiz
Ya olduğun gibi görün,
Ya göründüğün gibi ol.
Mevlana Celaleddin Rumi'nin 800 üncü doğum gününde onu anmak için mesnevi adlı eserinden kısa bir bölümü yayınlamak istedim. Mevlana'nın her kelimesi üzerinde çok düşünmek ve anlam çıkarmak mümkündür. Yazımın sonunda ise bizim siyasetçilerimizden bazı vecizeleri karşılaştıracağım.
Mesnevi II. Cilt 2340
Birisi diyordu ki: Bir zor işim var; akıllı birini arıyorum; onunla danışacağım.
Birisi de ona, bizim şehrimizde dedi, kendisini deli gösteren o adamdan başka akıllı yoktur.
İşte buracıkta o, bir kamışa binmiş, çocukların içinde at gibi koşturup durmada.
2405
O dileyen kişi, a kamışa binmiş er dedi, bir solukcağız atını bu yana sür.
Eren, kamış atı onun yanına sürdü; hani dedi, tez söyle; çünkü atım pek serkeştir, pek huyludur.
Tez ol da at, tepmesin seni; ne soracaksan açıkça sor bakalım,
Adam, gönlündeki sırrı söylemeye imkan bulamadı da ondan vazgeçti, ereni alaya aldı.
Bu sokakta dedi, benim gibisine layık hangisidir; bir kadın arıyorum, bir kadın alacağım.
Eren, dünyada dedi, üç çeşit kadın vardır; ikisi eziyettir, mihnettir, biri yürüyen define.
O bir bölükten bir kadın aldın mı, o kadın, tamamiyle senin olur, öteki bölükten alırsan yarısı senindir, yarısı senden ayrı. Üçüncü bölüktense, bil ki o, hiç senin olmaz. Bunu duydun ya, uzaklaş artık; işte gidiyorum ben.
Uzaklaş ki atım tekmelemesin seni; yoksa bir tepti mi öyle bir düşersin ki ebedi olarak kalkamazsın artık.
2410
Şeyh atını sürdü, çocukların arasına katıldı. Genç bir kere daha bağırdı;
Gel de dedi, söylediğin sözü anlat; üç çeşit kadın vardır dedin hani, ne demektir bu; bir söyle.
Şeyh, onun yanına at sürdü; dedi ki: Kız-oğlan-kız, tümden senin olur, gamdan kurtulursun.
Yarısı senin olan kadın, dul kadındır, hiç senin olmayansa çocuğu bulunan kadın.
İlk kocasından çocuğu oldu mu, sevgisi de oraya gider, hatırı da hep oraya varır.
Uzaklaş da at, çifte atmasın sana; yoksa sert atımın nalını yersin ha!
Şeyh hay huylar ederek gene sürdü atını; gene çocukları çağırdı yanına.
O soru soran, gel diye bağırdı gene; a ulu padişah dedi, bir sorum kaldı.
Şeyh gene kamışını sürüp geldi; tez söyle dedi, nedir o: Çünkü o çocuk meydanda topumu kaptı.
Genç, a padişahım dedi; bunca akılla, bunca edeple, nedir bu delilik? Bu nasıl iş, ne şaşılacak şey.
2420
Sen, söz söylerken, akl-ı küll'den ötedesin; bir güneşsin sen; nasıl oluyor da delilikle gizleniyorsun?
Şeyh dedi ki; bu külhaniler, bu şehre beni kadı dikmek istediler.
Olmam dedim; hayır dediler bana; senin gibi bilgili bir bilgin yok.
Sen dururken, hüküm verme işinde, senden aşağı birinin söz söylemesi, hem haramdır, hem de bu pis iştir.
Şeriatta da senden aşağı birisini padişah tanımamıza, ona uymamıza izin yok.
Ben de bu zor yüzünden kendimi deliliğe vurdum; yoksa önceden neysem oyum ben.
Aklım bir definedir, onun yıkık yeriyim ben; defineyi gösterirsem asıl o vakit deliyim, divaneyim.
Deli odur ki deli olmaz; böyle bir bekçiyi gördüğü halde evine girmez.
Benim bilgim cevherdir, araz değil. Bu değerli bilgi, bir maksada ulaşmak için elde edilmemiştir.
Şeker madeniyim; şeker kamışlığıyım, kamışım, hem benden biter, hem şekerini ben yerim onun.
Mesnevi'nin bir bölümüyle Mevlana'yı anmak istedim. Şimdi onun meşhur bir sözüyle bir kere daha bu düşünürü analım.
Her kim olursan ol yine GEL. İster kafir ol, ister mecusi, ister putperest, ister yüz kere bozmuş ol tövbeni yine GEL.
Umutsuzluk kapısı değil bu kapı. Nasılsan öyle GEL.
Şimdi ise Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlık yapmış olan siyasetçilerimizin bazı vecizelerini karşılaştıralım.
- Yollar yürümekle aşınmaz.
- Verdimse ben verdim.
- Anayasayı bir kere de biz delsek ne olur?
- Askerlik yan gelip yatma yeri değildir.
- Al ananı da GİT.