- Kategori
- Deneme
Birey, Toplum, gelişme ve değişim

Toplum olarak yaşadığımız coğrafyada etki gücümüzün gerektiği gibi olup olmadığı sorusu üzerinde hemen herkesin düşünmesi gerekiyor. Toplumun tümünü kapsayacak genişlikteki düşüncelerin, ideallerin, projelerin bireyler bazında herkes tarafından benimsenmesi, bilinmesi, bilincinde olunması toplumsal etkinin gücüne olumlu katkıda bulunacaktır. Bu yönüyle bakıldığında toplumsal bir hedefimizin, projemizin, ideal ve düşüncemizin olduğunu söylemek oldukça zor. Aslında tarihi geçmişi itibariyle oldukça köklü, eski, güçlü bir kültürel arkaplana sahip olmamıza rağmen böylesi bir hedefin olmaması toplumsal yönden zayıflığımızın bir göstergesi olarak görülebilir. Gerçekten büyük uluslar, büyük toplumlar dünya çapında idelere, projelere sahiptir.
Toplumumuzun mevcut durumu eskiden beri böyle değildi. Geçmişte büyük davaların peşine koşan atalarımız peşinden koştukları davaları için bireysel ve toplumsal güçlerini sonuna kadar harcamışlar. İlayı kelimetullah adı verilen büyük dava için oldukça büyük çabalar harcanmış. Geçmişte kalan bu tür davalar boştu, gereksizdi gibi değerlendirmeler birey olarak sahip olduğumuz potansiyeli istendik düzeye getirmenin önüne önemli bir engel olarak çıkmaktadır. İnsanlar günlük yaşamlarını, günlük ihtiyaçlarını kovalarken yaşam sermayelerini tüketip gidiyorlar. Bu arada büyük davaların peşinde koşan milletlerin kurduğu senaryoların piyonları, ikinci, üçüncü derecede oyuncuları, figüranları konumuna düşmekten de kurtulamıyorlar.
Böylesi büyük davalar eğitim sistemleri aracılığı ile yeni yetişen nesillere aktarılabilir. Bu yönüyle eğitim sistemimize bakıldığında eğitim sistemimizin ideal aşılamaktan çok uzak bir yapıda ve işleyişte olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Eğitim sisteminin hedeflediği insan tipi, idealize edilmiş kişilik sahibi insanın genel geçer, günü birlik yaşayan ve gelip geçici yapay bir takım ideallerin peşine gidecek türde bir insan tipi olduğunu görmek gerekiyor. Kişilere endeksli, genel geçer bir takım kavramlar ne yazık ki toplumu oluşturan bireylere ideal aşılamaktan çok uzak görünüyor.
Dünyada bir çok ülke bu yönüyle toplumuna ve bireylerine ideal aşılayarak onların tüm potansiyellerini sonuna kadar geliştirip kullanmaya çalışırken bizim insan gücümüzü heba etmemiz büyük bir handikap gibi görünüyor.
Türkiye'nin içinde bulunduğu coğrafyada, sahip olduğu her türlü zenginlik kaynakları ile dünyada çok daha güçlü, etkin bir konumda bulunması gerekiyor. Bu yönüyle nüfus gücünü, ekonomik gücünü, zihin gücünü sonuna kadar geliştirmesi gerekiyor. Ancak bunların olabilmesi için iyi ve etkin bir toplum yönetim aracına yani güçlü bir devlete ihtiyaç var. Güçlü bir devlet ise güçlü bireylerden oluşan topluma ihtiyaç duyuyor. Güçlü bireylerin oluşturulması her ne kadar eğitimi işi gibi görülse de okulda yapılan formal eğitimle böyle bir şeyin oluşturulabilmesi de şu an için mümkün görünmüyor. Toplumda yer alan her bireyin kendini en üst düzeye kadar yetiştirmek için çaba göstermesi gerekiyor. Bu ise daha çok çalışmak, daha çok okumak, daha çok yazmak, daha çok tartışmak, daha çok üretmek, düşünmekle mümkün. Şu anki toplumsal yapımıza bakılınca birey olarak yeterince çalışmayı sevmiyoruz. Yönetim olarak da sorunlu bir yönetime sahibiz. Sorunlu yönetim, sorunlu bireylerle sorunlu toplumu oluşturuyor.
Bu olumsuzlukların önüne geçebilmek için hem birey, hem devlet, hem toplum olarak tümüyle mevcut olumsuz alışkanlıklarımızdan kurtulmamız gerekiyor. Bu ise her bireyin kendisine bağlı bir durum. Birey olarak kendimiz bizzat hareket etmedikçe, kıpırdamadıkça dışarıdan bir gücün etkisiyle hareket etmemiz, kıpırdamamız mümkün görünmüyor.
Ahmet Hikmet