Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Temmuz '12

 
Kategori
Evcil Hayvanlar
 

Biri gelir biri gider!

Biri gelir biri gider!
 

Giden ve gelen!


26 Temmuz 2012 öğle sıraları yan taraftaki ardiyeden bir kedi sesi geldi. Hanım Talip koş içeriye kedi girmiş onu dışarı çıkar diye seslendi. Malum kedi hem kendine, hem bizim eşyalarımıza zarar verebilirdi. Hemen kediyi geldiği delikten geri göndermek için yan ardiyeye geçtim.

PİSSSST... diye bağırdığımda henüz iki aylık olduğunu tahmin ettiğim beyaz bir kedinin kuyruğunu dikip bana doğru geldiğini gördüm. Kedi; ayaklarımın arasına girip mırıldanarak bana sürtünmeye başladı.  Hemen sandalyeye oturup bu kediyi sevmeye başladım.

Çok uzun zaman olmuştu kedi sevmeyeli. Hayvan çeşitli oyunlar ile bana kendisini sevdirmeyi becermişti. İçeriye seslendim koşun gelin bakın bu Tedi  (!) çok güzel :)

Cümbür cemaat içerden koşup geldiler. Benim kediyle oynamamı büyük bir hayranlıkla izlediler. Benim ailem müthiş hayvan sevgisiyle doludur. Ancak eşim, kızım ve oğlum, hayvanları pek eline alamazlar. Son günlerde oğlum Gökmen biraz biraz bu korkusunu yenmeyi başardı. Arkadaşımın Sibirya köpeğini sevmeye başladığı gün sevincinden havalara uçuyordu.

Buna rağmen evimizde kaplumbağa, beta balık ve muhabbet kuşu besliyorduk. Evvelki gün bulduğumuz bir serçe yavrusunu, dün sabah baktığımız kutusunda ölü bulmuş ve bu çirkin yavru için üzülmüştük.

Oğlum Gökmen altı yedi ay sonra evdeki küçük kaplumbağaları eline almaya başarmıştı. En çok oynadığı ise muhabbet kuşumuzdu. O yeşil mahlûk evimizin maskotu olmuştu. Yani nüfus sayımı olsa onu da üzerime yazdırabilirdim. İçeri adımınızı attığınızda sizi o karşılıyor. Sabah kalktığınızda size ilk günaydını o diyor. Şayet gelip parmağınızı uzatmazsanız kıyameti koparır. İllaki sizin parmağınıza birkaç saniye kafasını yaslayacak ve sizinle o cırtlak sesi ile muhabbet edecektir.

Aile içinde sosyalliği olan bir kuştu o. Geçenlerde tatile çıkarken Bu hayvanlara yer aramış ve sonunda kuşu kayınbiraderime, kaplumbağaları ve beta balığını bakkal Orhan’a 500 TL lik alışveriş sözü vererek emanet bırakabilmiştim.  Tatil sonunda geldiğimizde; bakkal Orhan alışveriş yapmadığım için iki kaplumbağa el koymuş ancak beta balığını geri vermişti! Kayınbiraderimden geri aldığımız muhabbet kuşu ise tam bir muamma. Hayvan ne konuşuyor ne aksiyon yapıyordu. Hangi parmağınızı uzatırsanız uzatın; bırakın başını dayayıp bıcır bıcır konuşmasını; parmağınızı adeta koparırcasına ısırmaya çalışıyordu.

Kuş aynı kuş ama sanki içine şeytan girmişti. Bize küsmüştü. Bazen eski alışkanlıklarından küçük bir örnek gösterip bizi sevindiriyordu ama bir iki saniye sonra yine küsüp somurtuyordu! Aradan iki hafta geçmiş kuşumuzda herhangi bir iyileşme görünmüyordu. 

Hanım bir kez daha seslenmişti. “Talip koş kuşa bir şey oluyor...” Hemen içeri girdim muhabbet kuşumuz kafesin sol köşesinde yerde, havada uçar pozisyonda can çekişiyordu. Hemen elimi kafese sokup, kuşa suluğundan bir yudum su içirdim. Tekrar hafifçe kuşu kafesin ortasına koydum. Kuş birden canlandı ve uçacakmış gibi kanatlarını birkaç saniye öyle bir çırptı ki bunda anormal bir durum olduğunu hemen anlamıştım.

Muhabbet kuşumuz ile son kez kanatlarını çırparken göz göze gelmiştik. Sonra kanatlarını geri çekti, toplandı,  gözlerine hafifçe beyaz bir perde indi.  Tüm hareketliliği durdu. Muhabbet kuşumuz birkaç saniyede kuş cennetine gitmişti. Küçücük bir hayvan ölürken bu kadar can çekiyorsa Allah bizlerin yardımcısı olsun!

Oğlum Gökmen kendini tutamayıp hıçkırarak ağlamaya başladığında hepimiz oturduğumuz yerde kala kaldık. Yan tarafta misafir gelen kedi ile sevinmiş; içeride ölen kuşumuz ile kahrolmuştuk. Tüm bunlar beş dakika içinde olmuştu. Şimdi ağzımızı bıçak açmıyordu. Kedinin karnını doyurup karton bir kolinin içinde onunla oynuyorduk. Kediyi yıkamak için leğene sabunlu su hazırlamıştım ki bana bir telefon geldi evden çıkmak zorunda kaldım.

İftara eve geldiğimde oğlum Gökmenin yüzü gülüyordu!!!

Teyzesi ve kuzenleri olanları öğrenince Mahmutbey’den gelip kafesi hijyenik hale getirmişler ve Gökmene yeni bir muhabbet kuşu almışlar. Kediyi yıkayıp paklamışlar ona özel kedi maması, kedi kumu vs. almışlar. Sabah kir pas içinde gelen kedi şimdi pamuk gibi; evde kucaktan kucağa geziyor türlü türlü oyunlar yapıyordu. Yeni alınan yavru muhabbet kuşu ise on dakikada bir kere güçlü bir ses çıkararak dikkat çekmeye çalışıyordu.

(Yaa...!!! Bu kuş çok acemi (!) daha tünekte durmasını bilmiyor!  Ötmesini de bilmiyor, sadece titriyor. Parmağımızı gözüne sokacağız hiç tepki vermiyor!)

Bugün üçüncü gün:

Yavru muhabbetin çenesi düştü susturamıyoruz! Diğer kuşumuz kendini tünekte sevdirmezdi ama bu yavru kuşun her tarafını parmağınızla sevebiliyoruz. Hiç kaçmıyor. Gökmen’le eski kuşumuzu böyle sevmeyi çok istiyorduk!  İllaki kuşu avucumuzun içine alıp zorla seviyorduk. Allahın işine bak bu yavru muhabbetin gagasının altını da başının üstünü de parmağımızla sıvazlayıp sevebiliyoruz.

Diğer taraftan yavru kediyi zapt edemiyoruz. Evin altını üstüne getiriyor. Hareket eden her şeye saldırıyor. PC kablolarını prizden çıkarıp bilgisayarımı kapatıyor. ADSL kablosunu PC den çekip bağlantıyı kesiyor. Masanın altından paçalarımı çekiyor. Mutfağa giden herkesin ayaklarına dalıp çığlık attırıyor. Küçükler çekyat ve koltuk tepelerinden aşağı inmiyorlar evde tam bir alarm var.

Kedi sadece oyun oynamak istiyor oyun.

Kedi yan odadaki PC den mail atmasını bile öğrenmiş (!) benimle oynamazsanız evinizi başınıza yıkarım diyor! Muhabbet kuşu döktürüyor ne geveze şeymiş bu böyle? Yine de Kedi kaçacak, kuş uçacak diye kapıyı pencereyi kapadık sıcaktan havasızlıktan boğuluyoruz...

 Belkide bizlere; hayatın kendisinin bir oyun olduğunu ve fazla ciddiye almamamız gerektiğini söylüyorlardır!

Kimbilir yaşadıkça daha nelere sevinip nelere üzüleceğiz?

(Kediyi isteyene bedava kumu ve maması ile birlikte veriyorum var mı isteyen?)

 M.Talip Girgin

 
Toplam blog
: 438
: 826
Kayıt tarihi
: 07.01.07
 
 

Milliyet Blog'a hangi vesile ile kayıt olduğumu doğrusu hatırlamıyorum!  Bende birçoğunuz gibi ya..