- Kategori
- Öykü
Bisikletli Çocuk
Uzun zamandır düşünüyordu bunu. Alışkanlıklarını değiştirmeyi yani. Aslında çok uzun bir süre de denmez belki ama, o filmi izlediğinden beri aynı replik yankılanıp duruyordu beyninin köşesinde işte; Rutin,diyordu, zihni tembelleştirir, alışkanlıklarınızı değiştirin..
Kolay gibiydi...
Belki de gerçekten hayatını değiştirmenin yolu buradan geçiyordu. Belki de, bu şaşmaz rutinlerin dışına çıkma zamanı gelmişti. Belki gerçekten hazırdı artık! Fakat ne zaman bu düşünceyi hayata geçirmek istese, bir eylemde bulunmaya kalksa, biz farkında olmadan ruhumuzu ele geçiren batıl inançlar kadar güçlü, büyük ve can sıkıcı bir hal göğüs kafesinin tam üzerine oturuyordu. Bir anda tüm korkuları yeniden canlanıyor ve daha düşünürken bile cesareti kırılıyordu. O anlarda iç sesi, sanki hep yakınlardaymış da yapacağı yanlışı daha aklındayken yakalamış gibi böbürlenerek zihninin derinlerinden geliyor ve hep aynı şeyi fısıldıyordu; Ya pişman olursan! Ya istediğin gibi gitmezse hiçbir şey... Ya yine mutsuz olursan... Öncekilerden ve bugünden daha mutsuz. Değişim, değişmek, farklı yollar denemek, farklı bir hayatı yaşamak kolay değil. Evet, diyordu zihnindeki ses, değişim güçtür ve çok güçlüdür. Ama işler istediğin gibi gitmezse pişmanlığı da büyük ve sarsıcı olacak. Peki nasıl geri döneceksin o zaman? Dönebilecek misin?!!! Her şeye yeniden başlaman, tüm hayatını sil baştan yeniden yaşaman gerekebilir. Belki de daha üzgün, öfkeli ve sürekli gergin olacaksın bu yüzden. İstediğin şeyi yapamamış, aradığını bulamamış, bir şey becerememiş olmanın ağırlığı eklenecek bir de üzerine. Düşünsene... Pişmanlık dolu, boynu bükük bir geri dönüş....
Biraz doğru gibiydi aslında... yani... Başta sanki çok iyi bir fikir gibiydi...
Ama... Şimdi biraz daha düşününce...
Sanki....
Hem nasıl alışacaktı ki yeni bir yaşama? Yıllardır yaşadıklarını hatırladı; okulunu değiştirmek istediğinde olanları. Sonra, son yıllarda arkadaşlarıyla olanları. Sadece birkaç tavır değişikliği bile her şeyi nasıl değiştirmişti...
Düşünceler doğru- yanlış soruları, sorular doğru- yanlış cevapları, cevaplarsa her daim kalbinde saklı korkuları yeniden doğururken, sırasıyla başka başka yüzler geçiyordu gözlerinden. Kağıttan oyularak ayağa kaldırılmış gibi, birbirine bağlanmış elleriyle tek sıra halinde yürüyen, pis suratlı insanlar topluluğu. Vaktiyle değişime inanmış, değişmek ve değiştirmek için yola çıkmış, başarısız olunca da birbirlerine mahkum olmuş sinirli, mutsuz, öfkeli insanlardı bunlar. Etrafları birbirlerinin kalabalıklığıyla dolu ama ruhları yapayalnız insanlar. Onlardan kurtulmalıydı!
Gözlerini kapattı, kulaklarını sıkıca tıkadı.Bir süre böyle hareketsiz kaldı. Sonra birden ayağa kalktı ve hızlı adımlarla salona gitti. Dolaba eğildi, bir bira aldı, hemen açtı. Boğazından aşağı devirdiği birkaç yudumdan sonra yandaki çekmeceye uzandı. Yarısına kadar aralayıp, vazgeçemediği depresyon ilaçlarını içinden aldı, bol birayla yuttu ve yeniden kanepeye dönüp bedeninini üzerine bıraktı. Az sonra içini sarmalayacak ferahlama hissi onu, uyku aleminin güvenli ve dingin kollarına bırakacaktı, biliyordu. Çok geçmeden uyudu.
.......
Ertesi sabah, tüm gece süren dingin bir uyku çektikten sonra, yine her zamanki saatinde uyandı. Kendini çok güçlü ve iyi hissediyordu. Her zamanki gibi önce tuvalete girdi, elini yüzünü yıkadı, lavaboya eğilerek dişlerini fırçaladı. Aynada kendine baktı, oldukça iyi görünüyordu bugün, kendine gülümsedi. Belki de uzun zamandır ilk kez böyle gülümsüyordu. Kendine tabi... Az sonra, her defasında çaydanlıkta fazladan birkaç dakika kaynattığı suya bir tatlı kaşığı kahve eklemiş, termosun kapağını sıkıca kapatmış ve soğumasın diye üzerine geçirdiği folyoyu elleriyle kenarlarından sıkıştırarak termosu poşetine koymuş her zamanki saatinde evden çıkmıştı.
Bisikletine binmeden önce yağmurluğunu giydi. Ardından kasketini düzeltti, zilini kontrol etti ve yola çıktı. Ufak bir çok su birikintisini, sırılsıklam bir çok insanı ve irili ufaklı bir çok binayı geçti. Aslında burası, işe giderken kullanmak için uzak bir yoldu. Fakat bisikletli bir insan için, güvenlik, uzaklıktan önemliydi. Diğer yoldan gitse, işe tek parça varabilme ihtimali oldukça düşüktü bu şehirde.
Kafasında yine aklını kurcalayan 'alışkanlıklar' mevzusu olduğu halde yaklaşmıştı iş yerine. Son ışıkları gördüğünde yeşil hala yanıyordu. Yeşil ışığı kaçırmamak için biraz hızlandı. Çünkü onu kaçırması demek, bir dahaki yeşil ışık için dört dakika daha beklemesi ve her zamanki saatinden sapması demekti. Nabzı hızlandı, önündeki son model gri arabayı solladı, yanındaki incecik aradan geçti. Bu arada gözü ışığa yeniden takıldı; sarı! İyice hızlandı bu kez, sola doğru bir manevra yaptı. Bu manevrayla beraber tüm vücudu da sola doğru yattı. Tam düzelip karşıya geçtiği anda su birikintisini fark etti.Hemen kendini bisikletin selesinden biraz kaldırdı, direksiyonu kırdı...
Kırmızı!
Gözünü açtığında, etrafı oldukça kalabalıktı. Bir kadın ona doğru eğilmiş, göz kapaklarını açıyor, içlerine ışık tutup çekiyordu. O an kafasının içine doluşan bir sürü ses vardı fakat o hiçbirini anlayamıyordu.
Uğultu!
Onun tek duyduğu buydu. Bir de kafasının altından yayılan bir sıcaklık. Elleri ve vücudu ise üşüyordu! Zihin- beden yanılsaması? Ya da zihin- beden zıtlaşması!.... Daha mümkün gibi....
Hayat, diye mırıldandı sessizce, hayat tezatlarla dolu....
Çok değil, az sonra, üşümenin yerini titreme aldı. Sonra bu titremeler ufak morluklar halinde tüm bedenini ele geçirdi usulca. Ve şimdi işte, iş yerinin tam köşesindeki bu ıslak yerde, tam da işte olması gereken saatte, göz kapakları sonsuza dek kapanmıştı.