Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Haziran '09

 
Kategori
Doğal Hayat / Çevre
 

Biz büyüdük ve çölleşti dünya!...

Biz büyüdük ve çölleşti dünya!...
 

''Son Doğa... / Ağrı dağı...


Kirletilmiş bir dünya!... ''Yeni İnsan''ın kirlettiği ve tarumar ettiği... Ve şairin dediği gibi; ''her şey binip gitmiş uçurtmalara...''

Modern zamanların kirletilmiş bir dünyası ki, kirlenmeye önce insanla başlayan...
Dünyanın batısında, ''Sanayi Devrimi'' denilen süreci başlatan çağın egemenlerinin getirdiği yeni üretim ilişkileri; yani, yeni ekonomi, yeni siyaset, yeni hukuk ve sınıfsal ilişkiler, yeni felsefe ve ahlak ve de yeni insan değerleri ve bunların üzerine kurulmasını istedikleri yeni dünya düzeni; dünya toplumlarını bir şekilde bu günlere getirdi!... Tüm kirliliğiyle, kirlenmişliğiyle...

Son altmış yılda yirmi kat artan bir dünya ticaret hacmi, artan dünya nüfusuna göre, üretimin de nerelere tırmandırıldığını gösteriyor!... Ve örneğin; hiç mera, çayır görmeden, otlamadan, bu dünyadan göçüp giden ve eti hiçbir zaman Afrika'daki açlara ulaşmayan (!), bir Amerikan sığırının bir kilo eti için de, tam onüç ton su tüketiliyor!... Ve bu artışa paralel artan çevre sorunları da, bu sorunsalın temel nedenini bir şekilde açıklıyor...

Günümüzde, iki asırlık hayallerini gerçekleştirmek isteyenlerin kurmak istedikleri tek bir dünya devleti, ona uygun Hristiyan-Hinduizm karışımı yeni bir din, onların felsefelerine uygun dünyanın dört bir yanından, devşirip, eğitim verip görev başına gönderdikleri insanlar; dünyanın deldikleri damından, çatısından, üzerlerimize ve toprağa akmaya başlayacak doğal ahengi bozacak yok edici enerjilerden, ellerinde kendi ürettikleri güvenilir bir şemsiye ile korunabilineceği yanılsamasına devam ediyorlar!... Ve belki de; ya varettikleri bu kapitalist sistem ve yabancılaşması, bu dünyanın efendilerinin basiretini bağlıyor ya da büyük bir hesap hatası içindeler... Belki de doğal bir ayıklanmayla, yeni bir dünyanın, yeni bir NUH peygamberi ve seçilmişleri olmak hesapsızlığı içindeler!... Belki de hazırlığını bile yaptılar!... (Bütün dünyada bu anlamlı günde aynı anda gösterilen, ''Yuva' isimli doğa belgeselini izleme şansı yakalayanlar, dünyayı tehdit eden tehlikenin ayrımına sanırım birazcık da olsa varacaklardır!...)

Ve hala, günümüzde olacağı yaşanan teknik süreçlerden belli, bir Çernobil kazasıyla gezegene yayılmış olan radyasyonun, Hiroşima'ya atılan atom bombasından çıkan radyasyondan bin kat yüksek olduğunu kimselere düşündürmek istemiyorlar!... Nükleer enerjinin gezegenimiz ve üstünde yaşayan tüm varlıklar için getirdiği tehlike ve büyük sorunları... Bu kazanın ardından yapılan ikiyüzlülük de cabası!...

Yani çürüyen su, kirletilen toprak, ekilen kısırlaştırılmış tohum, sorun giderip, sorun yaratan(!) tarımsal ilaçlar, denetimsiz ve filtresiz fabrika bacaları, ağır sanayi atıkları, nükleer atıklar ve denetlenemeyen sera gazları ve fosil yakıtların yarattığı kirlikten dolayı tahrip olan bir habitat çeşitliliği, deniz suyu florası ve son elli yılda hızla kirlenen göller ve nehirler, hızla yok olan yenilebilir su kaynakları, fosil su rezervleri, ormanların yok edilerek elde edilen tarım alanları , bundan dolayı atmosferdeki karbondioksitin emiliminin azalmasıyla bozulan dengeler ve doğal ahenki hızla yok edilen güzel gezegenimizin delinen damı, çatısı!...

Ve bu karbon salınımına kısa zamanda bir dur denmezse, sıcaklık artışından kutuplarda eriyerek yok olacak tatlı su rezervlerinin, aynı zamanda denizleri yükseltmesiyle öncelikle; insanlık hem büyük tarım arazileri kaybedecek ve hem de azalan yeraltı su kaynaklarıyla karışacak tuzlu su, bütün son su dengelerini de bozacak!...

Dünyanın kuzey kutbu ve kuzey bölgelerine donmuş suların altında saklanan, bilim insanlarımızca yorumlandığı gibi, geçmiş zamanlarda dünyadaki doğal dengeleri bozup birçok canlı türünün yok olmasına neden olan ''metan gazı'', belki de yeni bir kıyametin habercisi olacak!... Karbondioksitten yirmi kat daha zararlı olan bu gaz, sızdıkça küresl ısınmayı tetikliyor, ısınma arttıkça da kuzey bölgelerinde buz altında biriken bu gazın çıkışı hızlanarak tehlikeli bir döngüyü hızla büyütüyor!... Rus bilim insanları yaptıkları araştırmalarda son zamanlarda bu gaz salınımındaki artışın yüz kat(!) olduğunu söylüyorlar ki, bu yakın geleceğimiz için bile, korkunç bir şey!...

Ve bu dünyayı kendi fildişi kulelerinden yönetenler, ürettikleri yeni insanın efendileri; ve onların seçtiği dünyanın dört bir yanına yayılmış işbirlikçileri ve dünyayı bu şekilde yönetme zihniyetleri!... Yani yarattıkları kapitalist sistemle bu dünyayı başta Afrika, Latin Amerika, Balkanlar, Anadolu ve Ortadoğu olmak üzere, son ikiyüz yılda insanlığa dar edenler ve hızla son yüzyıl içinde dünyanın bütün doğal dengelerini mahvedenler!... Dünya halklarına mutluluk yerine sürekli acı verenler!... Doğayı da, kendi akıllarınca egemenlikleri altına almaya çalışıyorlar... Ancak onların bu acımasız üretim ve kar amaçlarından doğa hesap sormasını biliyor, bozulan ahengini tekrar yerine koyabilmek için, bütün insanlıktan hesap sormaya başlıyor ve bundan başka bir şekilde kaçış yok!...

''Yarin yanağından gayrı, her yerde, her şeyde hep beraber demek...'' isteyen ve insanlığı savaşsız, sömürüsüz, barış ve mutluluk içinde yaşanacak bir dünyanın insan toplumları olarak istemek; var olandan farklı bir ''Yeni İnsan''a ulaşmaya çalışmak; ne kadar yüce ve ne kadar güzel bir erekti!... Dün de, bu gün de...

Yani, kirletilmemiş bir dünyada, güzel, güneşli günlerde insanca, kardeşçe yaşamak...

Nazım'ın dediği gibi ya da;

"Acayipleşti havalar
bir güneş, bir yağmur, bir kar.
Atom bombası denemelerinden diyorlar
Stronsiyum 90 yağıyormuş
aşa, süte, ete, umuda, hürriyete
kapısını çaldığımız büyük hasrete
Kendi kendimizle yarışmadayız gülüm
Ya ölü yıldızlara götüreceğiz hayatı
Ya dünyamıza inecek ölüm

''Aşkın bütün çağlarından gelen'' ozana da, selam olsun...

5.Haziran.2009 / Tarabya,

 
Toplam blog
: 392
: 4592
Kayıt tarihi
: 12.03.07
 
 

İstanbul doğumluyum. Sağlıklı beslenme, yüzme, doğada yürüyüş ve çevre özel ilgi alanlarım. Şiiri ve..