Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ekim '13

 
Kategori
Eğitim
 

Biz nasıl öğreniyoruz?

Biz nasıl öğreniyoruz?
 

Yaşamı öğrenmeye çalışırken yakaladım Yusufçuk kuşunu


 
Biri bana zaman makinesinin keşfedildiğini söylemeli. Yoksa uyuduğumu düşüneceğim.   
Öğrenmenin de maliyeti vardır;
Önceden öğrenenler, indirimli fiyattan öğrenir.
Otoriteden öğrenenler, özgürlük bedeliyle öğrenir.
Deneyerek öğrenenler, etiket fiyatıyla öğrenir.
Hayattan öğrenenler, gecikme zammıyla öğrenirler.
Hayattan da öğrenemeyenler, boşa gitmiş hayatlarıyla öğrenirler. Arthur Miller
 
Aslında bu yazının başlığı “Çekin Elinizi Saçlarımdan” olacaktı. 
Birden zor öğrendiğimizi fark ettim.
O da nereden çıktı diyeceksiniz.
Yıllardır seçim zamanları meydanları gezerim.
50'li yıllarda Menderes “Siz isterseniz hilafeti bile getirirsiniz” diyordu.
1960'lı yıllarda Osman Bölükbaşı’yı dinlemek için Taksim Meydanı’na giderdim.
Ne kaldı onun konuşmalarından aklımda hiçbir şey diyeceğim ama değil;
“Beni dinlemeye gelenleri gördükçe her seçimde sandıktan çıkacağımı zannediyorum” demişti.
 
70’li yıllarda Ecevit dağa taşa “Umudumuz Ecevit” yazdırmıştı. Umut bir türlü Pandora’nın kutusundan çıkmadı gitti. Hala yollarını gözlüyoruz.
Demirel’e seçim meydanlarında 5 dakikada 12 kuran hediye edildiğine tanıklığım.
Erbakan’ın “Caminin imamı da, köyün öğretmeni de aynı kişi olacak” sözleri kulaklarımda çınlıyor, beynimde uğulduyor.
Özal’ın sürat merakı bizi bir yerlere toslattı. Anılarda “Koy teybe bir kaset Semra” sözleri kaldı.
Çiller’in herkese iki anahtar vaat ettiği günler yaşamın sisli yollarında uçup gitti.
Mesut Yılmaz ne demişti anımsamıyorum bile.
Ecevit’in Amerika’nın Irak’a asker göndermesine sıcak bakmaması, Derviş’in taaa Amerika’lardan gelip DSP’yi bölerek erken seçim yaptırması kaç bellekte kaldı?
 
Ve başımıza, saçımıza ve hatta vücudumuza hükmetmek isteyenler; işsizliğin, açlığın, yoksulluğun kol gezdiği bir zamanda bizi yönetmeye soyundular.
Başörtüsü, türban, kadın çalışmaz deyip durdukça tüm sorunlar birdenbire hallediliverecek mi sanıyorlar?
Ben kendi vücuduma kendim hükmederim. Başımı örtmek istersem kendim örterim. Çekin saçlarımın arasında ellerinizi...
Bir garip oldu içinde yaşadığımız evren. İnsanlar teknoloji geliştikçe çağların ilerisine gideceğine, çağ atlayıp geri gidiyorlar. Gazetelere göre işsizi en bol beşinci ülkeymişiz!
 
Biri bana zaman makinesinin keşfedildiğini söylemeli. Yoksa uyuduğumu düşüneceğim. Derin devlet derken bir de başımıza derin medya zirvesi çıktı. Bu derini anlayamadım. Başka derin neler var acaba?
 
Ve bir yerden bir ses “Sağken mersedese binemediler diye öldükten sonra binebilmeleri için cenaze arabası olarak mersedes aldık diyor. Hani saçımın bir teli için yatırım yaptığım için ödüllendiriliyorum Ölünce mersedese bindirilerek.
 
Memleketi babalar gibi satmaya başladılardı, bir de başımıza Amerikan düşmanlığı çıktı. Bush Amca da buna çok kızdı. Bayan Bush beni bir kahvaltıya bile çağırmadı, sevgili eşini üzen densizlerin yüzünden. 
Ben biraz geç öğreniyorum ama kafama vurula vurula öğreniyorum. Yalnız öğretmenin elindeki cetvel vurdukça değil de sonradan acıtıyor.
 
Ben oturduğum yerden bir şey göremiyorum. Sizler görüyor musunuz?
Ayağa kalkıp ve hatta yüksek bir yere çıkıp ufka bakmaya ne dersiniz?
Görebilecek miyiz? Yoksa oturduğumuz yerdeki gibi mi olacağız. 
Ya da boşa gitmiş yaşamlarla mı öğreneceğiz.
Bir şeyler ayağımızın, elimizin altından kayıp hızla gidiyor. 
Ilımlı İslam diyerek, türban yoksa demokrasi yok diyerek.
“Benim eşim burada türban takabiliyor ama (Çankaya'yı kastederek) karşıda takamıyor. Bu sizce garip değil mi?"(Melih Aşık 16 Haziran 2005 Milliyet Gazetesi) diye şikayetlerini büyükelçilere yapanları dinleyerek öğreniyoruz.
 
Aslında öğrenemediklerimiz daha mı çok ne?
 
 
Toplam blog
: 222
: 1359
Kayıt tarihi
: 22.07.06
 
 

Matematik öğretmeniyim. Liselerde okutulan MEB Talim Terbiye Kurulundan onaylı matematik ders kit..