- Kategori
- Güncel
Biz nereye aitiz... (Avrupaya mı Arap alemine mi?)
BİZ NEREYE AİT’İZ…
Geçenlerde bir yazı yazmış orada bizimkileri(?) iki ayaklı bukalemunlara benzetmiştim. Gelen mesajların yarısını sildim; utancımdan…
Nasıl gocunmuşlar nasıl alınmışlar anlatamam. Oysa bana sorsalardı neden “bukalemun” hemen anlatırdım…
***
Bukalemunlar “gerçekçidir” Kendisini güvenceye almak için bulunduğu yerin rengini alır, kendi meşrebine(?) göre çevreye uyum sağlamaya çalışır. Böyle yaparak hem avına “tuzak” kurmuş olur hem de kendisini düşmanlarından korur…
Elinizi vicdanınıza koyun daha düne kadar sokaktaki her on kişiye Türkiye’nin yeri Avrupa mı, İslam yani Arap Alemin de mi diye sorsaydınız, size on adamdan sekizi “Avrupa” demiyor muydu?
1965 senesinde Avrupa’ya bir açıldık gitmediğimiz yer kalmadı, Araplara da gitmedik değil ama bir Almanya’dan gelenlere bakın bir Suudi Arabistan’dan gelenlere aynı mı?
Avrupa kapılarını tamamen olmasa da kapayınca kapağı “Arap ülkelerine” attık ama inanın Avrupa kapılarını yanılıp yakarıp bir kere daha açsa Arap ülkelerinde bir tek işçimiz kalmaz…
Diyeceksiniz ki Arap Ülkeleri Şeriatla yönetiliyor Avrupa Ülkeleri ise çağdaş demokratik laik hukuk anlayışı ile dini referanslar yok nasıl uyum sağlayacaklar?
İşte tam da burada anlatmak istediğim; bukalemun gerçeği…
***
Dilimiz artık Türkçe olmaktan çıkmış, bir tarafta sıkça kullanılan Arapça kelimeler bir tarafta her yöreye ait kelimelerle süslenmiş Türkçe demeye bin şahit isteyen bir dil…
İktidarın başı da sonu da Osmanlının peşine düştüğünden havada eski Osmanlıca kelimeler uçuşuyor, Avrupa’da gelenler Türkçe konuşmaktan korkuyor gibi, kendi ülkesinde Almanca konuşmaya çalışıyor. Alın size bir bukalemun örneği daha…
Çocuklarımız İngilizce şarkılar dinliyor İngilizce mesajlaşıyorlar. Aynı anda hem Türk hem İngliz nasıl olunuyorsa…
Rahmetli eniştem Ahmet Usta’da Almanya ya gitmişti, geldiğinde bunalıma girmişti. Rahmetli babama ne oluyor dediğimde “bukalemunu ekose bir eteğe koymuşlar bunalıma girmiş” demişti, her zaman olduğu gibi o an anlamamıştım tabi…
***
Şimdi kendi kendime düşünüyorum da “kendi içimizde güçlenmek kendi kendimize yeter hale gelmek, yapılanmak güçlenmek zengin olmak büyümek ve yükselmeyi yeğlemek yerine her şeyi her çareyi neden yurt dışında arıyoruz acaba?
Babamın dediği gibi ekose etek üzerindeki bukalemunlar mıyız biz her yanımızdan sinir her yanımızdan her işimizden her insanımızdan bunalımlar akıyor…
Kendimize güvenimiz mi yok inancımız mı yok neyin nesi? Kaç gündür bir paranoyadır gidiyor, yazsan gerçekleri ana avrat düz giden de var işi anamızın bacımızın bağladığı başörtüsüne dayandıranlar da…
Bakıyorum da kaç gündür bir tarafta sanki vereceklermiş gibi kendini İslam Âleminin kralı sanan bir kesim, bir tarafta Turan kapılarında bizleri beklediklerini sana birileri…
Ve çok daha acısı bu güzelim toprakları sahipsiz sanan, topraklarımız üzerinde başka bir ülke kurma hayalinde olanlar da var…
Bir kısım var ki tam bir hayal âleminde başka gezegen de; Obama’yı hatta ABD ni yönettiğini sanıyor…
***
Ve her devre göre her nabza göre hareket eden yazılı ve görsel basın ve medya…
Yaşları başlarını almış koca koca adamlar hatunlar bir rüya âleminde uçup duruyorlar. Öyle garip öyle anlamsız “liderler” yaratıyorlar ki, kendileri dahi inanmadığı halde “işte bu” beklenen adam büyük lider bu diyorlar…
Seçin diyorlar seçiyoruz, gidiyorlar TBMM’ne bir den havalanıyor tutmasanız kafaları bulutlara değecek hatta delip geçecek…
Şu son olaylara bakıyorum da aklını savaş almış Esad’ı devirmek almış Başbakan ile Osmanlı hayali kuran Dış İşleri Bakanı dese ki gelin şu işi diplomatik yollarla el ele verip çözelim, Esad yok mu diyecekti,
Mısır şu anda işleri yoluna koydu, Başbakan taraf olmayıp diplomatik nezaketleri, Müslüman kartlarını kullanmış olsaydı bugün yaşananlar yaşanır mıydı?
***
Bizde bir alışkanlık var “Bütün Avrupa ve Amerika bizleri kullanıyor Arap Ülkeleri de altımızı oyuyor” diye…
Böyle bir saçmalık olur mu?
Bu denli ağır ve sürekli “aşağılık kompleksine” nasıl sahip olunur anlayamıyorum…
Dünya 21 yüzyıla yeni girdi ama büyük bir hızla da yaşıyor, inanın 21 yüzyıl gelişen doymak bilmeyen teknoloji, iletişim ve bilişim nedeniyle göz açıp kapayıncaya kadar hızla gelip geçecek…
Biz ise hala “dindarlık” üzerine, soydaşlık din kardeşliği üzerine olmadık hayaller kuruyor, ne oraya yaranıyoruz ne buraya…
Yani bukalemunlar gibi durmadan bıkmadan hatta artık utanmadan sıkılmadan renk değiştirip duruyoruz, diyorum ya “biz bukalemun muyuz” diye kızıyorlar.
Peki, bukalemun değilsek; hala neden ekose etek üzerine koyulmuş “bukalemunlar” gibi bunalımları yaşıyoruz?
Şu halimize bakar mısınız?
Siyasetçiler, bakanlar vekiller belediye başkanları, valiler müdürler, iş adamları ve vatandaşlar olarak birilerine yaranmak birilerine kendilerini beğendirmek için renkten renge giriyorlar.
Adam deseniz adam değil bukalemun ise hiç değil. Oysa baksalar görecekler;
“AKP ve yandaşları renkten renge ama “eylemciler” hala aynı renkte kalmaya devam ediyorlar…”
Keza diyorlar ki; dünyanın bilmem kaçıncı ekonomisi büyük ülke olmayı başarmışız.
Ben de diyorum ki “atma Recep din kardeşiyiz”
Keşke başarsak, baksanıza burnumuz hala bok’tan kurtulmuş değil…
***
Sahi siz karar verebildiniz mi “Biz nereye aitiz?”
Erdoğan ÖZGENÇ