Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Nisan '14

 
Kategori
Deneme
 

Biz özgür müyüz?

Biz özgür müyüz?
 

sabah.com.tr


 Özgürlük nedir? Özgürlük, insanın başkalarına zarar vermeden istediklerini yapabilmesi midir?

Peki yaşadığımız ortamda istediklerimizi yapabiliyor muyuz?

Ah… Her istediğimi yapacağım da… Şu imkanlar,,! Mı diyorsunuz? Elinizdeki olanaklardan yakınıyorsunuz.

Sizi özgür yaşamaktan alıkoyan şey nedir? Hele biraz düşünelim…

Ah…Şu annem , babam olmasa, istediğim yerlere giderim, istediğim arkadaşlarla gezerim; istediğim şeyleri yaparım… Mı diyorsunuz. Affedersiniz anlayamadım. Siz utanmıyor musunuz? İnsanın istediği her şeyi yapabilmesinin imkanı var mıdır? Her şeyden önce sizi komşu amcalar, teyzeler tepeler be!  Öyle her yere gidilmez, istediğin her şey yapılmaz… Onun sınırları vardır. Bilesin. Her zaman, her yerde seni gözleyen gözler vardır. İmkanı var mı, istediğin yere gidesin, istediğin şeyi yapasın. Olur mu?

Yoksa… Ah, çok param olsa, istediğim kadar özgür olurum; binerim uçağa, istediğim ülkeye giderim. Mesela , Almanya’ya , otururum bir meyhaneye, içerim biraları. Bir bira, iki bira, üç bira..13 bira … Yuh be… Yeter yeter… Orada dur bakalım. Paran olsa , kafan, beynin, onu harcamak için, vede özgür olmak için bu kadar mı çalışıyor Para seni ancak bu kadar mı zengin yapabilir… Hiç imgelemin yokmuş be çocuğum. Paranın satın alacağı özgürlüğün sınırları sadece bu kadar mı? Daha düşün bakalım.

Özgür olsam, bütün yasaklanmış kitapları açıp okumak isterim mi diyorsun. Dünyada öyle kitaplar var ki, onlar ancak bir kez basılıyor, bir daha basılmalarına da izin verilmiyor.  Ben bütün kitapları bulur getirtirim derseniz, size sadece bir kitap salık vereceğim; Fransız Rahip Jean Meslier’in Türkçe'ye ilk olarak Atatürk'ün emriyle 1928 yılında Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları'nca kazandırılan “Aklı Selim” adlı kitabı , bir araştır bakalım bulabiliyor musun? Bu kitap varsa bile, kolay kolay bulamazsın; ancak özel siparışle getirtebilirsin. Ona varıncaya kadar , daha yüzlerce kitap yöneticiler tarafından uzun yıllar yasaklanmıştır bu ülkede; insanların gözlerinden uzaklaştırılmıştır. Yani insanlar, istedikleri her şeyi kolay kolay elde edip okuyamazlar. Bazen  yasaktır; bazen aforoz edilmek korkusu vardır. Nazım Hikmet’in kitaplarını bu ülke insanı ancak yıllar sonra tanıyabildi. Uğur Mumcu “Sakıncalı Piyade” idi ; Bugün hergün televizyonlarda gösterilen Hababam sınıfının yazarı Rıfat Ilgaz yıllarca yazdıkları yüzünden hapishanelerde yattı.  Hangi özgürlükten sözediyorsunuz.?

Siyasi özgürlükten mi söz ediyorsun?

Bu ülkede yüzbinlerce genç , 12.Eylül.1980 darbesiyle içeriye alındı. Binlercesi aylarca, yıllarca sebebini bilmedikleri bir suçlamayla hapis yattılar. İşkence, hakaret gördüler; eğitimlerini, sosyal hayattaki yerlerini kaybettiler. Ne özgürlüğü? Özgürlük denilen şey bir gece içinde yere çalındı ve binlerce insanın hayatı da…

Özgürlüklerin en büyükleri, tümü Anayasa’da yazılıdır , denirdi. Çok gevşek olduğu için, Anayasa defalarca değiştirildi. Özgürlüklerin sınırları defalarca yeniden çizildi ve Anayasa’ya her defasında , “ bu haklar , özel kanunlarla belirlenir,” hükmü kondu. 1961 Anayasa’sı yontula yontula kuşa döndü. Yüzlerce ekleme, çıkarma yapıldı, istedikleri gibi yorumladılar. Yine olmadı, insanlara özgürlüğü çok gördükleri için Yeni bir Anayasa yaratmak için harekete geçtiler. Onun da kabulü yakındır.
Biz özgürüz öyle mi? Evet ,özgürüz… Nasıl mı?

Ayaklarından bağlı koyunların bir sırık çevresinde dönüp dolaşmaları gibi özgürüz. Ne o toprağa bağlı çubuğun farkındayız; ne ayağımıza bağlı ipin; nede ipi durmadan çeken çobanın…

Öyle dolanıp duruyoruz. Hem özgür olsak da ne yapabiliriz, nereye gidebiliriz ki?

İstanbul’da doğup da denizi görmeyen, koca bir halk kütlesi varmış. Anadolu’da bağlı oldukları kenti görmeden, köylerde, kazalarda ölüp giden bir sürü insan biliyoruz. Ayaklarımızdan köyümüze, kasabamıza bağlıyız. Gerisini de büyüklerimiz bilir, biz bilmeyiz.

Hadi gidemedik, bari uzaktan uzağa haberleşelim derseniz, orada da bir “Dur hemşerim, nereye?” levhası var. Yollar kesik. Yotube kapalı; Twitter kesik… Bunlar dünyada ne büyük ayıplar biliyor musunuz? Bunlar bizi dünya gazetelerinde, medyada manşete çıkarıyor ama , neden, bizim ne kadar geri kaldığımızı, özgürlüklerin bu ülkede ne denli kısıtlandığını göstermek için. Kim utanıyor ki? Hemşerim o yola girmek yasak… Normal mi?

Daha başka özgürlükler mi? Kolay mı konuşmak. En sorumlu Adalet Kurumunun Başkanı’nın, Haşim Kılıç’ın,  sözleri bile hemen ağzına tıkıldı. Konuşma özgürlüğü nerede? Sadece biz konuşabiliriz, deniyor gıyabında.

Diğer özgürlükler nerede? Galiba sadece düşünme özgürlüğü kaldı. O da Rodin’in heykelindeki gibi.. Düşün düşün dur… Sakın ağzını açma.

Böyle buyurdu Zerdüşt…

Oysa ne demiş : “Özgür ve heyecanlı yaşamak istiyorsanız, evlerinizi uçurumların kıyısına kurunuz..” Hadi buyurun, buradan yakın. Türkiye zaten uçurumun kıyısındaki bir ülke Dışlanmış; ülkelerarası itibarı neredeyse sıfırlanmış… Oyunu kendi kendine oynayan bir ülke. Bir de AB’ye gireceğiz , oyunu oynanıyordu. Bu özgürlük anlayışı ile mi? Sevsinler.

Herkes güvenlik ister, onun için de özgürlüğünden biraz fedakarlık edebilir?

Ama bu kadar da demedik ki… Bakın bakalım elimizde ne kaldı?

 

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..