Bizden-onlardan mantığı

                Bize yakın hissettiklerimizi kutsallaştırmak, karşımızda olduğunu düşündüklerimizi tu-kaka ilan etmek her zaman rastalanabilecek bir davranış şekli. Son dönemde iyice artan bu davranış şeklinde garip olan bu derece keskin dönüşlerin garipsenmemesi. Bu sığ yaklaşım sadece bize ait toplumsal bir hastalık mı yoksa diğer toplumlarda da görülebilen sıradan arızi bir durum mu açıkcası bilmiyorum.

                Önceleri seçimlerde yaşadık bu marazi durumu.  Seçimler kazanılınca milletin sağduyusu, feraseti, doğruyu görme özellikleri göklere çıkartılıyordu, ne zamanki seçimler kaybedilmeye başlandı ve bu mağlubiyetler alışkanlık haline geldi milletimizin ne kadar aptal, ne kadar bidon kafalı, ne kadar göbeğini kaşıyan, ne kadar çoban, ne kadar cahil olduğu anlatılmaya başlandı.

 İkinci olarak verilecek asli örnek, silahlı kuvvetlere bakış açısı ile ilgili olarak yaşananlar. Ordumuz darbeci ise muhafazakâr hükümetlere posta koyuyorsa, hakkı olmayanı iktidara taşıyorsa daha da kötüsü milletin ordusu olmaktan öte NATO ordusu gibi davranıyorsa kutsal addediliyordu, aslandı, kaplandı. Orduya en ufak eleştiri getiren ülkenin savunma dinamiklerine saldırıyor olarak değerlendirilir, kısa yoldan perişan edilirdi. Ne zamanki ordu asli görevini ifa etmeye başladı siyasetten elini çekti, önceliğini iç ve dış savunmaya verdi, o zaman gözden düştü. Bazılarına göre yine kaplandı ama en fazla kâğıttan bir kaplan.

                 Üçüncü başlıca örnek yargı ile ilgili değerlendirmeler. Son zamanlarda sık gördüğümüz üzere yakın gelecekte de yargı ile ilgili olarak  benzer çarpık bakış açılarına sıkça tanık olacağız. Geçen aylarda belli bir süre için halk oyu ile seçilmiş, fiili olarak çalışan bir başbakanı yargı marifeti ile alaşağı etme gayretine şahit olmuştuk. Farkında olanlar gördüler bu dönemde bazı kesimler için yargı kutsaldı, başbakan da olsa kelle almaya muktedirdi, yargıya müdahale edilmemeli idi. Anlaşılan önümüzdeki dönemde yine aynı çevrelerden yargının siyasi bir silah gibi kullanılmaması gerektiğini anlatan yazılar okuyacağız, sözler işiteceğiz.

              Muhtemelen tüm toplum kesimleri yargının adil olmayan siyasi yüzü ile en az bir kez karşılaşana kadar bu çekişme devam edecek. Tüm kesimlerin adil olmayan yargı endişesini taşımaya başladığı zaman dilimi, ülke olarak adil bir yargı ile karşılaşma şansımızın arttığı dönem olacak. Maalesef, belki de yargı ancak o zaman adaleti siyasetin üstünde tutacak.