Bu açık bir saldırıdır

Önce Salih TUNA yazmıştı galiba. Bir ülkeye savaş açtığınızda nerelere saldırırsınız diye soruyordu. Cevap ise şu şekildeydi köprü, havaalanı, elektrik santrali, tünel, finans kurumları, bankalar. Bu cevabın üzerinden yarı şaka yarı ciddi “gezi” eylemlerinde saldırganların talepleri ile bu saldırı alanlarının örtüştüğü vurgulanmıştı. O zaman dilimi için çok yerinde bir tespit olmasa da hemen arkasından gelen 17 Aralık darbe girişimi ile karşılaştığımızda “acaba mı” aşamasını çoktan geçmiş derin şüphelere savrulmuştuk bile.

2013 yılında savuşturulan iki babayiğit darbe girişiminin bizlerde belirli bir hassasiyet oluşturduğu muhakkak. Bu açıdan bakınca her olayın değerlendirmesinde hafif bir paranoid yaklaşım kaçınılmaz oluyor. Fakat bizim paranoid olmamız ya da olmamız saldırıların bitmesini sağlamıyor ne yazık ki. Konunun takipçileri ve yabancı basında çıkan haberlerin bizlere açıkça verdiği mesaj,  saldırıların gezinin yıldönümünde değişik şekilde cereyan edeceği şeklinde idi. Yani cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde son kez etkili bir deneme daha yapılacaktı.

Bu değişik saldırının nasıl olacağı konusunda uzun süreli kafa yormamıza gerek kalmadı. Soma faciası yeni saldırı türünün nasıl olacağı hakkında net bir fikir verdi.

Şu aşamada hiçbir somut veri olmamasına rağmen, uçuklukla suçlanma pahasına şunu açıkça söyleyebiliyorum “bu bir kaza değildir”, bu bir saldırıdır. Zaman içinde kimlerin emir verdiği kimlerin taşeron olduğu ortaya çıkacaktır. Bunun için gereken sadece zamandır .

Bir yıl öncesine kadar güneydoğudan gelen şehit cenazelerinden alışık olduğumuz üzere felaketin ardından işbirlikçi basının ve sosyal medyanın yaklaşım tarzı üçüncü kez, daha gözü kara ve daha kanlı bir saldırı altında olduğumuzun teyidi oldu. Nasıl ki karakol saldırılarında gencecik askerlerimiz şehit olurken haberi verişlerinde ve yorumlarında tatlı bir heyecan ve beklenti içinde olduklarını gizleyememişlerdi, gene tıpatıp aynı tavırları sergilediler.

Belli ki bu saldırı püskürtülene kadar köprülerimiz, havaalanlarımız, santrallerimiz, tünellerimiz, barajlarımız tehdit altındadır. Bütün milleti tedirgin etmeye, başınıza daha beteri gelecek fikrini aşılamaya çalışacaklar. Bu sefer ironik olarak önceki saldırılara destek veren ve içinde bulunanlar da bu üçüncü ana saldırıda “kurunun yanında yaşta yanar” hesabı ile tehlike altında olacaklar.

Sonuç;  hepimizin ödeme ihtimali olan bir bedel olsa bile saldırganlar yine kaybedecekler. Türkiye’nin bir Ukrayna bir Mısır olmadığını eninde sonunda anlayacaklar. İlk iki saldırıda olduğu gibi taşeronlar, yine deşifre olacak, saldırganlar yine avuçlarını yalayacaklar.

Dip not; Toplumun alt gelir gruplarını her gün hiç üşenmeden cahil, yobaz, kömürcü, makarnacı, % 60 diye aşağılayanların, saygı duymayanların, düşmanlıklarını göstermekten hiç imtina etmeyenlerin, Soma faciasındaki “üzüntülüymüş gibi “ tavırları tarafımızda zerre kadar samimi olarak algılanmamaktadır. Çok açıktasınız çok. Siz bilirsiniz, İsterseniz rol yapmaya devam edin.