Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Aralık '20

 
Kategori
Bebek - Çocuk
 

Bizim evin papağanı

Zor bir yıl geçirdik. Korona hayatımızı yeterince ele geçirmişken, İzmir depremi, artan covid vakaları, bunlar da yetmezmiş gibi yeni çıkan virüs çeşitleri. 2020 nasıl geçti anlamadık. Üstümüzden tır geçti adeta... Oysa ne hayallerimiz vardı bu sene. Kızımı okula yazdıracaktım, orada yeni arkadaşlar edinecekti, oyunlar oynayacaktı, yepyeni şeyler öğrenecekti... Vardır bunda da bir hayır diyoruz ama 3 yaşındaki bir çocuğa evde tek başınıza yetmeniz mümkün olmuyor bazen. O kadar üzülüyorum ki. Çocukluklarını doyasıya yaşayamıyorlar.
 
Evde yaptığımız oyunlar, aktiviteler, resimler bir yere kadar oyalıyor onları. Bizim bu ara favori aktivitemiz “konuşmak”. Susmadan, yorulmadan, pes etmeden konuşmak. 3 yaşla birlikte merak ettiğimiz şeyler arttı, sorulan sorular çoğaldı. “Anne bunun rengi neden beyaz” dan tutun da “bunu neden buraya koydun”, “neden böyle yaptın” gibi çeşit çeşit soru geliyor her gün. Ne söylersem onu tekrar ediyor. Bir papağan gibi adeta...
 
Hayal gücü ise inanılmaz. Birşey gördüğü zaman onu hemen taklit etmeye başlıyor. Burada bir virgül koymak lazım. Sizin ağzınızdan çıkan her kelime ve cümleyi tekrar edebildiği gibi çevresinde ya da televizyonda gördüğü birşeyin hemen aynısını yapabiliyor. O nedenle söylediklerimize ve izlediklerimize iki kat dikkat ediyoruz artık. Yine de engel olamadığımız durumlar oluyor bazen. Geçen gün televizyon açıktı ve onun hiç de etkilenmeyeceğini düşündüğüm bir dizi oynuyordu. Dizide birden oyuncu kızımız başka bir kızın kafasına çantasını fırlattı. O sahne geçeli birkaç dakika olmuştu ki; Beren hanım tarafından kafama bir cisim uçtu. İşte o an uzmanların bu konudaki ısrarlarının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anladım. Bundan sonra kızımın yanında onu kötü etkileyebilecek hiçbir dizi veya program açmıyoruz. Belli çizgi filmlerini izleyebiliyor sadece. O da sınırlı bir süre tabi ki.
 
Bir de olmazsa olmaz sendromlarımız var. Biz “ne güzel 2 yaş sendromu bitti rahatladık” derken şimdi yenisi başladı. Meğer bunun bir de  “3 yaş sendromu” varmış. Sanırım yaşları büyüdükçe sendromları da bir adım ileri gidiyor. Peki ne oluyor 3 yaş sendromunda derseniz aslında benzer şeyler.
 
-Mesela çocuğunuz bu dönemde kendini bir birey olarak kabul ettirmek isteyebilir. Sakin bir çocuğunuz varsa bu dönemde öfke nöbetleri olabilir. Örneğin; “onu yapma” dediğinizde size yüksek bir ses tonuyla cevap verebilir. Zaman zaman ağlama krizleri yaşayabilir.
-Evdeki eşyaları yere atabilir.
-3 yaşla birlikte çocukta yemek seçme dönemi de başlayabilir. Bugün yediğini yarın istemeyebilir.
-2 yaş sendromunda olduğu gibi kendi başına giyinmek, kendi yemek isteyebilir. Bir nevi kendi kendine başarma iç güdüsü.
-“Çocuğum oyuncaklarını arkadaşlarıyla paylaşmıyor” diyorsanız aman üzülmeyin. Çünkü hepimiz yaşıyoruz bir dönem bunu inanın. “Oyuncak ve eşyalarını paylaşmama” belki de bu dönemin en sık görülen durumu. Öğrenecekler elbet. Biraz zamana ihtiyaçları var.
 
Bizler ebeveyn olarak onları ciddiye alırsak, sordukları soruları geçiştirmeden yanıtlarsak, onlara açıklama yaparsak, sabırlı davranırsak bu dönemi de en güzel şekilde geçiririz eminim. Ne diyelim; sendromsuz ve virüssüz bir yeni yıla... Şimdiden kutlu olsun!
 
 
Toplam blog
: 30
: 98
Kayıt tarihi
: 18.08.17
 
 

Bir annenin günlüğü ..