- Kategori
- Öykü
Blog kızı

Uyandı, saaate baktı, sekizi gösteriyordu. Yüzünü yıkayıp kahve suyunu koydu, günün kahve bardağını seçti, kahvesini Paristen aldığı turuncu hasır dokulu servisin üzerine yerleştirdi. Bardağın yanına da arkadaşının elde ördüğü sevimli baykuşu yasladıktan sonra fotoğrafını çekip günün kahvesi etiketiyle sosyal medyada paylaştı. İlk postunu 08.15 te yapmıştı, hiç fena değildi, güne iyi başlamıştı. Çok beğenilen gri degrade taytını ve rengarenk koşu ayakkabılarını giyerek kendini evinin yankınındaki Maçka parkına attı. 45 dakikalık koşuyu tamamladı ve hızılı adımlarla eve doğru yürümeye başladı, acıkmıştı. Mahallenin yeni açılan yaratıcı çiçek sunumları ile ünlü çiçekçisinin önünden geçerken beğendiği çiçek demetinin önünde durup tepeden hızlıca şipşak bir foto çekip yoluna devam etti. Günün ikinci paylaşımı da hazırdı. Hızlı bir duş ve artık kahvaltı edebilirdi. Sunum önemlidir etiketi ile paylaştığı kahvaltı fotoğraflarına yenisini eklemek her gün giderek daha da zorlaşmaya başlamıştı. Amerikadan binbir zahmetle kırmadan getirdiği hayvan figürlü el boyaması porselen tabaklardan horozlu olanı seçti. Peynir zeytin domates yumurta çay yiyeceği herşeyi özenle masaya yerleştirip günün 3. Paylaşımını gönderdi. Hafif nemli saçlarını kurutup blogunda reklamını yaptığı markanın maşası ile klasik dağınık buklelerini oluşturdu, günün oje rengini seçip tırnaklarına sürdü. Bu renk oje ile uyum sağlayacak yüzük, bileklik gibi aksesuarları seçip sol elinin tırnaklarını kendine doğru tutarak fotoğrafını çekti ve ojesiz gezmeyenler kulübü etiketiyle hızlıca paylaştı. Paylaşımın altına ojenin markasını ve numarasını yazmayı ihmal etmedi.
Artık giyinmeye hazırdı. Yaklaşan moda haftasının ana sponsoru olan otomobil markası için kısa bir video çekmesi gerekiyordu. Videoyu çekeçek olan arkadaşı ile buluşmasına yarım saat kalmıştı. Hızlanmalıydı. Giyinmeye genelde ayakkabıdan başlamak gibi bir huyu vardı. O gün kendini hangi ayakkabı içinde iyi hissedeceğine kara verir, arkasından çantasını seçer, sonrasında ayakkabının tarzına ve tipine göre elbise-etek-pantalon ne giyeceğine karar verirdi. Kararsız kaldığı iki ayakkabıyı yanyana koyarak fotoğraflarını çekip acaba hangisi diyerek takipçilerine sormak en basit çözümdü. Üç dört dakika bekleyip gelen yorumlara baktı ve kararını Verdi. Beyaz lastik tabanlı , bilekte biten bağcıklı bot günün ayakkabısıydı. Üzerine tek parça bir elbise, fötr şapka ve yeni aldığı siyah trençkotu geçirdi ve kendini dışarı attı. Arkadaşı oturmuş onu bekliyordu. Selamlaşıp hal hatırdan sonra oturmadan önce arkadaşından kendisini kafenin girişinde fotoğraflamasını rica etti. Günün kombini, etiketiyle paylaşımını yapıp garsondan tatlı menüsünü rica etti. Gerçekten günün tatlısı hangisiydi?
Ama asıl soru acaba kendisi yaşadıklarını bloga mı yazıyordu, yoksa bloga yazmak için mi yaşıyordu?