Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Temmuz '10

 
Kategori
Blog
 

Blogcular: "Bu kitaba dikkat!"

Blogcular: "Bu kitaba dikkat!"
 

Rifat Kalakoğlu, ufak bir taşra memleketi olan Marmaris'te, basın uğruna her fedakârlığı yaptı.


“Taşra” denildi mi, İstanbul dışındaki yerler hatıra gelir. “Taşra” gazeteciliği de, basının, Anadolu’da görevlendiği yer manasına gelir. İstanbul hariç, diğer şehirler, “birer taşra’dır”. “Dışarlıklı” manasında. Öyle ya! İstanbul’da oturanlar has memleket, dışında yaşayanlarsa kör memlekette mi oturuyor? Öyledir zahir. Halâ bu ayırım olduğuna göre.

Taşra, bir kere İstanbul’dan aşağı kalmaz.. Hatta onları fersah fersah geçer. Basının bir değeri vardır Anadolu’da. Bazılarımız, “Anadolu’da yetişmiş” olmaktan ayrıca gurur duyarız. Bu yoldan gelenler, önemli medyanın halen önemli adamlarıdırlar bu gün. Taşralıdır amma, kök söktürür.

Marmaris’li Gazeteci Rifat Kalakoğlu’ndan bahsedeceğiz. Tam 20 yıl, aralıksız “Marmaris Posta” sını yayınlayan arkadaşımızdan bahsedeceğiz. O, bir taşra basın temsilcisidir.

1992 yılında, ne zaman ki sel, Marmaris’i vurdu, matbaasını ve sıhhatini tümüyle azgın sellere kaptırdı, o zamandan bu yana Marmaris’te tek adam olarak hala daha gazeteciliğini, bu sefer de, yazar olarak sürdüren adam o.

Sel sularından kurtarabildiği arşivinden derlediği yazıları kitap yapan Rifat Bey, “Dünden Bu Güne Marmaris” şimdi geçmişe ışık tutuyor, Marmaris’i ve basın hayatını tanıtıyor. Beş yıl Marmaris’ te Güneş Gazetesinin muhabirliğini yapan ben bile, yarım bilgilerimi bu kitaptan bütünledim. Bilmediklerimi öğrendim. Yanlış bilgileri de doğruladım. Şehri iyi öğrenmiş oldum.

Bir basın görevlisi olarak Kalakoğlu, has memleketi Marmaris’te, vefasızlığı, iki yüzlülüğü, kalleşliği, kurtla yeyip, kusu ile ağlayanları, timsah gözyaşları içindekilerin düştükleri b.k’ lukları bir bir anlatıyor kitabında. Diğer “Fiskos” isimli kitapta da, olayları yakın mercek altına alıp, olanlarla bir bir alay ediyor.

Bir bakıma, muhabirliğe başlayacak olanlar, yazarlığa soyunanlara, başucu kitabı olmağa namzet bir eser yaratmış arkadaşımız. Blog dünyasının çetrefilli gizeminden parçalar, kıyaslamalar var kitapta.Arkadaşımız, zevk aldığı basın dünyasının bütün güzelliklerinin bedelini, sıhhati ile parelel acımtrak şekilde ödemiş biri konumunda bu gün.

Marmaris’in içini dışını öğrensem ne olur, öğrenmesem ne olur?! Böyle düşünülebilir. Ama buradaki Hükümet yetkilileri ve bürokratları, idareciler ve yerel yönetim mensuplarının bir yaşam şekli var. İllerdeki durumun, minyatür halidir buradakiler. Türlü hile ve desiseler döner. Akla zarar senaryolar imal edilir. O yerde gazetecilik yapmak zordur. Çetrefillidir. Meslek icabı, her şeye nane olmak mecburiyetindesiniz. Çarkların dişlileri neden yavaşlıyor, bilmek

mecburiyetindesiniz.

Bahsettiğimiz Rifat Bey, bir zamanlar, yerel yönetimi sarsacak kadar etkin bir gazeteciydi. Gazeteciliği, kişisel ranta döndürmeyen, mücadeleci bir yapısı vardı, tanıyabildiğim kadarı ile.

Meslek hayatı itibariyle pek çok mahkeme gördü. Baskılara uğradı, tazminatlar ödedi. O dik duruşunu bozmadı. Avuç içi kadar gazetesiyle harikalar yaratıyordu. Ve hizmet uğruna sellerle boğuşurken, hayatını kaybediyordu az daha. Nice otomobiller, buzdolapları körfezde yüzüyordu o gün.

Daha ilk başlarda, bal tüccarı imiş. Gazetecilik aşkı yüzünden dükkanı kapatıp, matbaa ve gazete işine girmiş. İşte gazetecilik aşkı. Aşkların en güzeli, “meslek aşkı. “Gazeteci olunmaz, doğulur “ denilen amentüsü ile anılan bir meslek.

Blogcularımızdan Ünal Şöhret Dirlik kardeşimiz, bir tek o arka çıkmış bu basıncı arkadaşımıza. İstiyorum ki, basın heveslileri, bu kitabı okusun. Medya gazeteciliğinin ışığından faydalansın. Bir bilgisi olsun. Blogcular, "Bu kitaba dikkat" diyorum.

Rifat, en son mahalli TV’ lerde yönetici olarak da bulundu gazetesini kapattıktan sonra. Sel altından çıkan Intertyp kurşun dizgi makinesi, iflah olmamıştı zaten. O, daldan eğme değil, kökten sürme bir gazeteciydi. Vurduğu yerden de ses çıkarırdı.

Şimdi, harıl harıl kitap yazıyor. Ama, yine dertli. Bunca yıl hizmet ettiği Marmarisli hemşerilerine kitaplarını kabul ettiremedi. Olmayan kütüphanelerine kitaplarını sığdırıp bir köşe bulamadı. Bu tabii, bireyin okuma aşkıyla paralel bir durum.

Bizim Blogcuları sık sık konu ederler. “ Gazeteci nasıl olunur? Sarı basın kartı nasıl alınır? Medya gazeteciliği yolu ile Internetten, ilgililere nasıl yaptırım yapılır? İşte Aydın Sevnç isimli blogcumuzun K.Yakada uğradığı muamele. Belediye Başkanına açık mektup yayınlamış. Uğradığı kaba muameleden dolayı. İşte! Bunların cevabı, bu kitapta var. A’dan Z’ye kadar meşakkat, ter, gözyaşı, matbaa mürekkebiyle boyalıdır, göz önündedir her şey. Dönen entrikalardan da haberdar olmalısınız ayrıca. Kendisine bildireceğim blog yazarı olması için. Kabul edecektir. Böylelikle istediklerinizi sorabileceksiniz. Seveceksiniz de kendisini.

Bir mini “anı”sı var. Mini ders niteliğinde: Kalakoğlu, havaalanında bir turistin resmini çekektir. Gider izin ister. Kadın “ Hayır” der. Bu alımlı turist zannettiği kadın, Simavi’nin karısı Çiğdem Hanım değil miymiş?! Bunu sonradan öğreniyor arkadaşımız. Kendisine haber geliyor aynı hanımdan: ”Kibar davrandı, izin istedi.” Ama, resmi önceden çekecek, sonra izin isteyecekti” diyerek. Ki, doğrusu da buydu zaten.

Şimdi yazarın "HERKESE DEYİN" isimli şiirini yayınlıyorum: Ben öldüğüm zaman / Neden ölmüş derlerse, İhtiyarlığımı öne sürmeyin / Filanca hastalık yakasını bırakmadı / Yok kolestrolü / Yok kalpti demeyin / Olmadı hiçbir zaman beklentisi / Ne yaşamaktan ne de ölümden / Onu, insan kardeşleri öldürdü / Yaşamışlığı öldürdü deyin / En çok yılandan korkardı / Bir de yalandan / Fırsatçıdan, hainden, öz kardeşinden / Beceremedi bu yüzden ticareti / Ömrünü verip tek satın aldığı / / Belirsiz bir gelecekti deyin / Ne mutluluğun resmini yapabildi / Ne de kendine yontabildi / Hırsızlara çetelere egemen dünyada / Yalancılarla, yalakalarla bir olamazdı / “Daha fazla kalamazdı” deyin!

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..