- Kategori
- Gündelik Yaşam
Boğazım düğüm düğüm

Resim alıntıdır
Sene 2012, aylardan Ağustos, Ramazan bayramının ikinci günündeyiz. Bayram ziyaretine gelen dostlarımızla birlikte Gaziantep sıcağında balkonda oturuyoruz. Evimiz hastanelere yakın olduğundan ambulans sesi hiç eksik olmaz. Yine ambulans sesleri var ama sanki biraz fazla o akşam. Biz sağdan soldan laflarken telefonum çalıyor. Yurt dışındaki yeğenimin telefondaki sesi telaşlı, soruyor.
- Hala, iyi misiniz?
Sorusuna anlam veremiyorum. Sessizliğimden anlamış olacak ki devam ediyor.
- Haber okudum şimdi, orada patlama olmuş. Size yakın mı bilemedim, çok merak ettim.
- Senden duyuyorum kuzum. Biz iyiyiz, merak etme.
Telefonu kapatır kapatmaz televizyonu açıyoruz. Patlama, son dakika haberi olarak veriliyor. Aklımız almıyor,nasıl olur bu? Bayramdayız yahu, bayram kutsaldır, böyle öğrenmedik mi büyüklerimizden? Zaman ilerledikçe acımasız saldırının terör saldırısı olduğunu öğreniyor, ölen ve yaralananların haberlerini alıyoruz. Gözümüzde yaşla kalıyoruz. Ölenlere , yaralananlara, bu güzel şehrin göbeğinde, ırk, din, mezhep gözetmeyen insanların bir arada güldüğü, eğlendiği, yiyip içtiği yani kısacası yaşadığı bu semtte olan bitene inanamıyoruz.
Yaklaşık iki yıl sonra çalıştığım şirkete orta yaşlarda bir kadın geliyor. Şehit ailelerinin indirimli elektrik tüketme hakkı olduğunu öğrenmiş, bundan faydalanmak için gelmiş. Şehit yakını olduğunu duyunca önceliği kendisine veriyoruz. “Şehit eşi herhalde” diye düşünüyorum ama acısını tazelememek için sormuyorum. Bu sırada kendisi konuyu açıyor. “ Benim kızım şehit oldu. Karşıyaka’da oturuyoruz, patlamada otobüsteydi, eve geliyordu. Daha onyedi yaşındaydı”. Bu acıyı çoğu insan anlar ama anne olan, diğer anneyi daha bir başka anlar sanki. Boğazımda yumru, konuşsam hüngür hüngür ağlarım, sadece “başınız sağolsun, Allah sabır versin” diyebiliyorum. O annenin gözlerinde acıyı görüyorum, özlemi görüyorum, çaresizliği görüyorum ama ışığını almışlar.
Başka bir gün, bir amca geliyor, sormadan anlatmaya başlıyor. “Şehit dedesiyim ben, torun askerdi, vurdular, şehit oldu. Anasıyla geldik”. Annenin bakışları uzakta, öyle oturuyor. Amcanın kırış kırış yüzündeki gözleri yaşlı, sesi titrek. Yine boğazım düğüm düğüm...
Sene 2015, aylardan Ekim, Ankara’da ki evimizde haftasonu kahvaltı masasındayız. Televizyonda son dakika haberi alt yazı olarak geçiyor; “ Ankara Garı önünde patlama”. Zaman ilerledikçe acımasız saldırının bir terör saldırısı olduğunu öğreniyor, ölen ve yaralananların haberlerini alıyoruz. Gözümüzde yaşla kalıyoruz. Ölenlere , yaralananlara, başkentin göbeğinde, insanların bir arada güldüğü, yiyip içtiği alanda olan bitene inanamıyoruz. Ölen bu canlarında anaları, babaları, çocukları, kardeşleri ilerleyen zamanda ilk kez tanıdıkları insanlarla paylaşacaklar acılarını, biliyorum.
Elimdeki gazetenin manşetinden saldırı öncesinden gülen gözler bakıyor, gözlerimde yaş,boğazım düğüm düğüm...