- Kategori
- Deneme
Bolluk

Yepyeni, gıcır gıcır bir giysi alırsınız üzerinize… Kumaşı iyi, biçimi güzel, görünümü şık…
Ama iyi ölçüp biçmediniz mi bedenini: Bol gelebilir…
Üzerinizden sarkıp, sakalet bir görüntü çizebilir.
Bu, insan ilişkilerinde de böyledir.
Bazı insanlar, bazı insanlara bol gelebilir.
Bazı insanların kafalarında oluşan kültür birikimi bazı diğer insanların kafalarında gerginlikler yaratıp, bolluk yaratabilir.
Bazı gönüllerin ferahlığı ve dinginliği o diğer insanların ruhlarında habis çökeltiler yaratabilir.
Bu bol gelme oluşumu aslında bir bolluk değildir: Kıtlıktır!
Yoksulluktur, acizliktir.
Acınası bir bireysel sonuç ve nihayetinde, toplumsal bir zafiyetin köküdür; kökenidir.
Gerçek bolluk, karşılıksız verme erdemini içine sindirerek, kişiliği haline getirmiş insan malzemelerinin yoğunluğu ile sağlanabilir.
Yoksulluk ise; bencil, hırs küpü, kaba ve karanlık insanlar topluluğunun yaşamsal sonucudur.
Düşmanlık duygusu, bireysel yoksulluğun ikinci perdesidir.
Birinci perdede riya, yalakalık, yüze gülüp/arka sıvazlama vardır.
İkinci perdenin sonunda da acıklı, dramatik bir son yazılıdır senaryoda…
Sorun işte bu noktadadır:
- Bu senaryoyu değiştirmek mümkün müdür?
Teorik olarak, evet…
Ama önemli olan pratiktir.
Ve tam da bu noktada önemli kavşak önümüze çıkar:
- Bu senaryoyu değiştirme umudu yoksa, insan hayatı karanlık bir dehlize gömülür.
Sorunun yanıtı şöyle olmalıdır:
- Vardır!
- Olmalıdır…
- Bu senaryo değişmelidir; değiştirilmelidir; değiştirilebilmelidir…
Gerçek anlamda siyaset de, eğitim de, gelişme de işte bu umudu insanların gönüllerine ekmek; bilinçlerini bilemek içindir.
@farukhaksal42