- Kategori
- Güncel
Bölünüyoruz (mu) ? - 2

görsel İnternetten alınmıştır.
BÖLÜM 2.
http://blog.milliyet.com.tr/bolunuyoruz--mu---/Blog/?BlogNo=511357
Yazımı bu noktaya kadar dikkatle ve ilgiyle okuyan herkes, sonunu nereye bağlayacağımı az çok tahmin etmiştir sanırım.
Şimdi gelelim günümüze;
Ülkemizin içinde bulunduğu durumu kısaca özetleyecek olursak;
Otuz yıldır çözemediğimiz bir terör belası tüm çıplaklığıyla karşımızda ve tüm hızıyla canımızı yakmaya devam ediyor. Günde bir iki şehidimizin olmasına alıştığımız için artık çok fazla haber niteliği taşımıyor !!! Suriye konusunda müttefikimiz olan Amerika IŞİD’e karşı savaştıkları için PKK’nın Suriye kolu olan PYD ve YPG’i terör örgütleri olarak görmediğini beyan ediyor ve silah yardımı yapmaya devam ediyor. Bu silahların PKK’nın eline geçtiğini görüyoruz. En büyük ekonomik işbirliği ortaklarımızdan olan Almanya’nın PKK’ya silah yardımı yaptığı ve ajanları tarafından eğitim verdiği ortaya çıkmasına rağmen Almanya sessiz kalmayı tercih ediyor.
En uzun kara sınır komşumuz olan, yıllardır kanın ve gözyaşının dinmediği Suriye tam bir satranç tahtasına dönmüş durumda, işin ilginç tarafı ise bu satranç tahtasındaki vezirler bu toprakların çok uzağında iki ülke olan Amerika ve Rusya. Rusya, Türkiye’nin ve NATO’nun sabrını denemekte kararlı ve bu yolda hareket etmeye devam ediyor. Kambersiz düğün olmaz hesabı Çin’de ilk ve tek savaş gemisi olan Lianoning’i Suriye’ye gönderdi. İran ise Rusya ve Çin’e her türlü desteği vermeye hazır. Dünya süratle Suriye üzerinden iki kutba ayrılıyor. Bütün bunlar Türkiye’nin burnunun dibinde oluyor.
Ülkemizin de içinde bulunduğu Müslüman coğrafya uzun yıllardır kanıyor ve kanamaya devam ediyor. Kanatanlar da hep tanıdık aktörler. Demokrasi ve barış vaadiyle müdahale ettikleri hiç bir ülke şu an huzur içerisinde değil. Afganistan, Irak, Mısır, Libya, Lübnan, Suriye, hepsi önce içeriden parçalandılar. Birçok farklı etnik ve mezhepsel gurup çıkıp ülke yönetiminde söz sahibi olmak istedi ve bu amaç doğrultusunda kardeşini bile katletmekten çekinmedi. Bu ülkeler önce kendi vatandaşlarının beyinlerinde ve gönüllerinde bölündüler. Asıl bölünme bu değil mi zaten? Ve sonra kolay olanı demokrasi ve barış abidesi ülkeler yaptı. Çürümüş bir bina gibi zar zor ayakta duran bu ülkelere yeni bina yapma vaadiyle dokunup yıktılar. Yeni binalar yapılmadı! Ve o ülkeler enkazları arasında yaşamaya devam ediyorlar.
Suriye’nin içinde bulunduğu savaş ortamı, tarihin en büyük mülteci göçlerinden birine sahne oldu ve yüzbinlerce insan ülkelerini terk ettiler. Bu göçten en çok nasibini alan, en çok sıkıntısını çeken ülke Türkiye oldu ve olmaya devam ediyor. Mülteci kabul etmek istemeyen AB ülkeleri Türkiye’ye para yardımı teklifinde bulunuyorlar ki mülteciler ülkemizde kalsın.
Seçim yapıldığı halde koalisyon hükümetinin kurulamamasından dolayı (Neden kurulamadı siyasilerimiz tam olarak açıklayabilmiş değil.) tekrar seçime gidiyoruz. Bu siyasi belirsizlikler içinde ekonomimiz de olumsuz yönde seyretmeye devam ediyor.
Ve Türkiye;
Bölünüyoruz (mu) ? Yazımın ilk bölümünde ülkemizin harita üzerinden paylaşıldığını, paylaşan ülkelerin hak ettiğini düşündüğü bölgeleri işgal ettiğinden bahsetmiştim. İnsanımızın aklında ve kalbinde bu ülkeyi bölemedikleri için başarısız olduklarını belirtmiştim. Yukarıda da bahsettiğim ülkelerin bölünme süreçlerini gözlemlediğimizde asıl bölünmenin o ülke vatandaşlarının içinde başladığını görüyoruz.
Maalesef uzun bir süredir ülkemizi de böyle bir sürecin içine atmaya çalışıyorlar. Gelişmeleri takip ettiğimizde, özellikle siyasilerimiz ve siyasi partilerimizin (hepsinin) kendi çıkarları doğrultusunda hareket ettiğini, ülkemiz üzerinde oynanan oyunlara karşı, İktidarıyla, muhalefetiyle tek ses, tek beden olamadığını üzüntüyle izliyoruz. Özellikle parlamentoya girmiş olan partiler, birbirlerinin açığını aramaktan, rakip partiyi nasıl olur da zayıflatırım diye düşünmekten(kendi parti içi iktidar savaşları dahil), ülkemizin mevcut refahı ve huzuru için taş üstüne taş koymamaktadır. Bizim ülkemiz İsveç değil ki, tek derdi siyasi partiler arasındaki sürtüşmeler olsun. (Burada yanlış anlaşılmasın lütfen demek istediğim İsveç’te böyle olduğu için değil, ülkemizin içinde bulunduğu coğrafyanın ve ülkemiz üzerinde oynanan oyunların çok ağır oluşudur.)
Medya tarafsızlığından, özgürlüğünden bahsediyoruz. Medyanın toplum üzerindeki algı gücü su götürmez bir gerçek iken, kaç tane tarafsız medya kuruluşundan, patronundan söz edebiliriz. Ülkemiz zor dönemlerden geçerken, değer yargılarını ayaklar altına alarak gerçek ya da tüzel kişilerin yandaşı olmak, dış şer odaklarının sözcüsü olmak bizi bölünmüşlüğe yaklaştırmaz mı?
Ülkemizin bazı büyük iş adamlarının ve şirketlerin, temsilcileri olduğu küresel yabancı büyük şirketlerin lehine hareket ederek, yapılan milli yatırım ve projeleri desteklemediklerini, desteklemedikleri gibi ülkemizin küresel çapta itibar kaybı yaşamasını umursamayarak başarısızlıkla sonuçlanmalarından memnun olduklarını acıyla izliyoruz. Kendi çıkarları milli çıkarlarımızdan daha mı önemlidir ki? Bu tür tutum ve davranışlar bizi bölünmüşlüğe yaklaştırmaz mı?
Böyle zor bir süreçte halkımızla, devletimizle, medyamızla, tüm siyasi partilerimizle, tüm sivil toplum kuruluşlarımızla, (sonuna istediğiniz her şeyi getirebilirsiniz.)
Böyle zor bir süreçte aynı bayrak ve vatan sevgisiyle, Türk’üyle, Kürt’üyle, Laz’ıyla, Çerkez’iyle, Sünni’siyle, Alevi’siyle, doğulusuyla, batılısıyla, kuzeylisiyle, güneylisiyle birlik olma zamanı değil midir?
Atalarımız, bu toprakları yıllar önce akıllarında ve kalplerinde böldürmeyip bir olmuşken, bizimde bir olma zamanımız değil midir?
Bütün bu yazdıklarım kendi düşüncelerimdir. Herkes farklı düşünebilir saygı duyarım. Eminim herkes de bu soruya farklı cevap verecektir.
Sizce Bölünüyoruz (mu) ?
Herkese saygılarımı sunuyorum... 08.10.2015 / Özkan SARI