Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Kasım '06

 
Kategori
Evcil Hayvanlar
 

Boncuk' un kitap aşkı

Boncuk' un kitap aşkı
 

Evde kedi ya da köpek gibi bir hayvanla yaşamak müthiş güzel bir şey diye düşünüyorum.. Uzun yıllardan beri çalışıyorum. Akşamları eve döndüğümde beni karşılayan bu güzel ve şirin yaratık keyif katıyor yaşamıma.. Biliyorum ki o evde, beni bekliyor, benim içeri girmemle mutlu oluyor. Öyle bariz belli ederdi ki bu mutluluğunu, annem geldi diye fırlayıp kapıda karşılar, sevgiyle dolanır ayaklarıma, ben de bütün gün özlemişim kucağıma alıp sevip öperim. “Hani kızım öpücük” dediğimde, uzatır suratını bana doğru, günün yorgunluğu, stresi boncuk sayesinde biter gider..

Salonumun sokağa bakan kısmı boydan boya cam. Çıkıntısı da epey genişçe. Çiçekleri daha doğrusu doğayı çok sevdiğim için doldurmuşum çiçekle camın önünü..Bahar geldiğinde mutlaka renk renk çuha çiçekleri, mis gibi kendine has kokusu olan sardunyalar, hercai menekşeler, bir nebze olsun bahçe özlemimi giderir.. Yazın haliyle cam açık olduğundan Boncuk o çıkıntıya çıkar ve beni camda bekler.. Dışarıdan bakıldığında çiçeklerin arasında öyle güzel bir görüntü oluşturur ki.. gelen geçen insanlar bu manzarayı görünce yüzlerinde hoş bir gülümsemeyle bu güzelliği konuşurlar, boncuğa sevgi sözcükleriyle dile getirirler bu beğenilerini.. Evimizin İkinci katında oturuyorum, sokağımız da hafiften yokuş. İşte bu bahsettiğim yaz günlerinde işten dönerken yokuşun yarısına geldiğimde Boncuk beni tanıyarak başlardı yanık yanık miyavlamaya.. Ama nasıl yanık bir miyavlama, durumu bilmeyen birisi bir tarafı ağrıyor zanneder. Hoşuma gider bu durum, ben aşağıdayım onun yanında değilim ya “nerdesin seni bekliyorum hadi gel ” dercesine bir miyavlama bu.. Ben de yangına körükle gider gibi “Kızım ne oldu, canım benim özledin mi beni” gibi sözcüklerle daha da kızıştırıyorum miyavlamasını.. Boncuk bir içeri girip bir cama koşuyor telaş içinde, annesini çağırıyor, biraz daha oyalanıyorum, miyavlama daha yanıklaşarak “evimize gel, ev sensiz boş, gel işte artık,yeter”e dönüşüyor. Kışın da anahtarı sokak kapısına soktuğum anda biliyorum ki uyusa dahi benim geldiğimi hissederek kapının dibine gelecek.. Çok enderdir kapıyı açtığımda onu kapıda bulamadığım. Bu durumda da Boncuk diye seslendiğimde hemen mırıldanarak koşar karşılamaya, sevgiyle dolanır ayaklarıma…16 sene dile kolay, o kadar alışmışım ki bu duruma.. Şimdilerde her kapıyı açışımda onun yok olduğunu fark etmek, o sessizliği yaşamak hüzünlendirir beni bir anlık da olsa..

Boncuğun kitap aşkından bahsetmek istiyorum. Daha doğrusu doğası gereği tırmalama içgüdüsüyle yaptığı bir hareketten..Başka eşyalar da zarar görüyor ama benim için çok değerli olan kitaplarıma verdiği zarardan çok rahatsızım.. O dönemlerde moda olan kütüphaneleri bilirsiniz. İsmi kütüphanedir ama genellikle biblolar koyulurdu. Bense üst kısmındaki raflara özellikle kitaplarımı koydum ki Boncuk çıkamasın diye..Yanındaki boş alanda ise televizyon var. Bizim akıl küpü Boncuk kendine bir yol belirlemiş, televizyonun üzerine zıplayıp oradan kütüphanenin tepesine sonra da kitapların olduğu bölüme inermiş.. Bir gün işten eve geldiğimde baktım ki bir sürü kitap yerde ve tırmalanmış. Tabi ben feryat figan “kim yaptı bunu” diye çığlıklar atıyorum. Benim kızgın sesimi duyan Boncuk anında kendine saklanacak bir yer bulup ben yatışana kadar çıkmadı dışarı..Kızgınlıkla haykırdığım “kim yaptı” sözü onun hafızasında “hemen ortadan kaybol” anlamında bir uyarı haline geldi..Bu olay epeyce bir zaman sürdü böyle.. Taa ki Boncuk kitap bölmesinden düşene kadar..Kitapların önünde bir karış kadar boş alan var. Bazı günler sıcaktan kaçmak için mi bilinmez bizimkini orada sere serpe yatar buluyoruz.. Yine böyle yattığı bir gün bu kez kafası aşağı doğru hafifçe sarkmıştı. Öyle güzel bir görüntü oluşturuyordu ki sanki oraya konmuş bir biblo gibiydi. Oğlumla ben de televizyon izliyoruz, yüzümüz ona karşı görüş alanımız içinde. Belli bir süre sonra uyku rehavetiyle sanırım kafası iyice sarktı ve Boncuk gürültüyle aşağı uçtu.. Oğlumla ben kahkahalarla gülerek baktık ki bir şeyi yok, malumunuz üzere dört ayak üzerine düşmüştü yaramazımız. Tabii ki o sehpayı oradan kaldırmak zorunda kaldık. Hem Boncuğun sakat kalmaması hem de kitap zayiatları yüzünden. Kitapları yere indirdiği günlerde ben içeri adımımı attığım anda Boncuğun yüzündeki ifadeyi görmenizi isterdim. Hani suçlu insanların yüzündeki ifade vardır ya, aynısı.. Acayip bir yaratık, her dediğimden anlar, iyi ya da kötü tepkilerimde de ona göre davranırdı..

Bir gün baktım ki kitaplar arasında bir boşluk var. Oradan bir kitap alındığı belli. Ben de sürekli tembihliyorum oğlanlara “ola ki arkadaşlarınız kitap istedi bana atın topu, “kitaplar annemin annem vermiyor” deyin diye tembih üstüne tembih etmişken vermişler. Neymiş efendim söyleyememiş benim dediklerimi. Ben bunu öğrenince yüzümde kızgın bir ifadeyle bağırarak olayla ilgili tepkimi dile getiriyorum, ikimiz de ayaktayız ama oğlumun boyu benden uzun, ben ona doğru bakarak bağırıyorum. Suçlu olduğu için çıt yok oğlanda beni dinliyor. Birden baktık ki Boncuk yanımızda belirdi ve bana yanık yanık “O daha küçük hata yapabilir bağırma” der gibi bir ifadeyle yüzüme bakıp, başladı miyavlamaya.. Oğluma bağırdığım için bana tepkisi o kadar barizdi ki birbirimize bakakaldık.. Ve bağırıp çağıran ben başladım kahkahayla gülmeye.. Olamaz böyle bir şey dedik, bu bir hayvan olamaz.

Beni bu kadar seven Boncuk, şiddet göstermem karşısında bana cephe almıştı. Oğlumu koruyarak, minicik hayvan aklınla şiddete karşı tepkisini dile getirerek bize insanlık dersi verdi, kucağıma alıp sevdim canım kızımı..

 
Toplam blog
: 203
: 2037
Kayıt tarihi
: 23.10.06
 
 

İnsanların yapmaktan mutlu oldukları hobileri vardır. Benim de en severek yaptığım, hayatımda yen..