Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Mayıs '14

 
Kategori
Alışveriş - Moda
 

Brezilya 1

Brezilya 1
 

Dünyanın en büyük meyvesi jackfruit (jaka)


1822'de Portekiz parlamentosu ilk koloni statüsüne geri dönmek isteyince, Brezilyalılar, Dom Pedro Jose Boni Facia deAndrada Silvan'ın liderliğinde bağımsızlık hareketlerini başlattılar ve 7 Eylül 1822'de bağımsızlıklarını ilan ettiler. Kurulan Brezilya İmparatorluğu 1824'te liberal bir anayasa kabul etti. Düzensiz savaşlardan sonra Portekizliler Brezilya'nın bağımsızlığını kabul etmek zorunda kaldılar. Brezilya İmparatorluğu 1889 yılına kadar sürmüştür.

Latin Amerika'da en uzun süre krallıkla idare edilen tek ülke Brezilya idi. 1831 yılında Dom Pedro, oğlu İkinci Dom Pedro'ya tahtı terk etmek zorunda bırakıldı. İkinci Dom Pedro zamanında modern Brezilya'nın temelleri atıldı. 1888'de 800.000 köylüye hürriyet verildi. 1889'da kansız bir darbe ile krallık idaresi yıkılarak cumhuriyet idaresi kuruldu. 15 Kasım 1889'da yapılan askerî darbeyle İmparator II. Pedro iktidardan indirilip 1822'den beri monarşiyle yönetilen ülkede cumhuriyeti ilan edildi ve darbenin lideri Manuel Deodoro do Fonseca ülkenin ilk cumhurbaşkanı oldu.[3] 1914'te siyasi birliği temin eden Brezilya, bütün dünya ülkeleri tarafından tanındı. İstikrarsız bir ülke olup, sık sık anayasa değişiklikleri ve ihtilaller olmaktadır.(Vikipedi,6 Mart 2014)

Renkli dağları, bu dağlardan inen şelaleleri, derin kanyonları, yağmur ormanlarını, parkları. .yani olağanüstü doğal güzellikleri, yaban hayvanlarını sinesinde barındırıp yaşatan Brezilya; Avrupa, Asya, Kuzey Amerika ve Hindistan kültürünün izlerini taşıyor. Değişik kültürlerin buluştuğu ilginç, renkli büyük bir ülke. 2008 verilerine göre Brezilya:

[1] Nüfus: 190.495.4 (milyon)

Milli gelir: +4,2 (2007 4. Çeyrek)

Sanayi üretimi: +8,5 (2008 Ocak)

Enflasyon: +4,6 (2008 Şubat)

İşsizlik: 8,0 (2008 Ocak)

Ticaret dengesi: +36,5 (2008 Şubat)

Cari işlemler dengesi: -1,2 (2008 Ocak)

Dolar kuru: 1,68

Faiz: 11,18

Nüfusu 1 milyonun üzerinde on üç şehri olan Brezilya’nın en büyük şehirleri São Paulo (11 milyon) ve Rio de Janerio’ dur (6,6 milyon).

Itaipu barajı (Itaipu Hidroelektrik Santrali, Paraná) - Paraguay ve Brezilya hükümetleri tarafından ortaklaşa yaptırılan dünyanın en büyük hidroelektrik santrallerinden biri - Modern Dünyanın 7 Mühendislik Harikası.

Kişi başına gelirin 13.000 dolar olduğu nüfusunun %81’i Katolik, %18’i Protestan, %1’i ise Müslüman ve Musevi’dir. Katoliklerden 20 milyon kadarı aynı zamanda Afrika kökenli dinlerin ayinlerine de gitmektedirler.

Brezilya’da 8 senelik zorunlu eğitim devlet okulları tarafından ve ücretsiz sağlanmaktadır. Bunun yanında, yüksek öğretim de dahil olmak üzere, devlet okullarının yanı sıra özel okullar da etkinlik göstermektedirler (Vikipedi,14 Ağustos 2013)

Brezilya, Güney Amerika’da İspanyolca konuşulmayan tek ülke. Burada Portekizce konuşuluyor. Üniversite öğretim üyelerinden çok azı İngilizce, Fransızca biliyor, turistik yerlerde bile pek İngilizce konuşulmuyor. Brezilya, bu yönüyle de Kuzey Amerika ülkelerinden ayrılıyor. Kendine özgü, bir ülke.

Brezilya'da nüfus artışı çok fazladır. Yirminci asrın sonlarında dünyanın en kalabalık ülkelerinden birisi olacağı tahmin edilmektedir: Brezilya nüfusu 4 etnik gruptan meydana gelmektedir: Yerli Kızılderililer, Kolonici Portekizliler, Afrika zencileri ve 1850'den beri Avrupa ve diğer memleketlerden gelen göçmenlerdir. Nüfus sayımı kayıtlarına göre nüfusun % 62'si beyazlar, % 11'i zenciler, % 27'si kahverengi derililerden meydana gelir. (İnternet’ten)Bu renkliliğin ve çeşitliliğin en çekici ve büyük simgesi kuşkusuz Rio de Janerio.

Oğlum Çağatay, Brezilya’nın Cuiaba ’ya kentinden konuşma daveti almıştı. Bana da Brezilya’ya gelir misin deyince hem onu yalnız bırakmamak, onunla birlikte olmak hem de bilmediğim, görmediğim bir ülkeyi tanımak amacıyla gidelim, dedim. Kuşadası’ndan otobüsle İstanbul’a oradan da 23 Mayıs 2013’te saat 18. 40’da Atatürk Havaalanı’ndan kalkan uçakla Paris’in Charles de Golle Havaalanı’na indik. Orada uçak değiştirip Fransız Havayolları Air Frence’ sın 550 yolcu alabilen Boeing 777’le Rio de Janerio ‘yauçtuk.24 Mayıs 2013’te saat 06 sularında Rio de Janerio’dayız. Pasaport kontrolünden geçip otelimize doğru gitmek için otobüse bindik, Bir yanda dağların yamaçlarında yer alan Favelalar (gecekondu mahalleleri), diğer tarafta sahil boyunca tel örgüler ile korunan modern ve lüks konutlar Rio’ nun yaşadığı çelişkiyi sergiliyor.Favelalar’ daki yaşamı otobüsten izliyoruz; görüntü korkunç, ürkütücü. İnsanlar sanki çöplüklerde yaşıyorlar.

Sahilde yürüyoruz. Plajlarda futbol oynayan birbirinden güzel kızlar, yakışıklı delikanlılar, sahilde 7’den 70’e spor yapan, yüzlerinden gülümsemesi eksik olmayan müthiş insanlar, her yaşta bisiklete binenler, elinde sörf tahtasıyla sokaklarda çıplak ayak gezenler, otobüse bikinileri, pareolarıyla (   Pareo, dikdörtgen boyutlarda bir kumaştır, kumsalda bikini veya mayo üstüne vücudu güneş ışınlarından korumak amacıyla vücuda sarılır. ) binenler, sokaklarda dans edenler… neler neler… Rio de Janerio’’ya gidince bir daha dönmek istemeyeceğiniz için en az bir hafta ayırın derim. Üç dört günde de gezilip görülebilir; ama Rio de Janerio’’ yu doya doya yaşamak için Rio de Janerio’ nun değişik yönlerini tanımaya çalışın. Güzellikleriyle insanın içini yaşam enerjisiyle doldurup patlatırken bir yandan da sokaklarda boylu boyunca yatan çocukları, içler acısı dilencileri, sokaklarda korku salan kapkaççıları, uyuşturucu satıcılarıyla Rio de Janerio adeta tehlikenin kucağında bir cennet! Bir yanda ünlülerin oturduğu, gece hayatıyla meşhur Lapa, medeniyetin hemen arka sokaklarında, tehlikenin kalbi Favelalar (gecekondu mahalleleri), şehri tüm kötülüklerden koruduğuna inanılan CorcovadoDağı’nın tepesindeki Cristo Redentor (İsa Heykeli)

Sadece sahilde bir gün geçirmek bile Rio’ nun ruhunu algılamak için yeterli; sahil sabah vakti sporcuların mekânı; koşanlar, yürüyenler, paten kayanlar, plaj voleybolu oynayanlar ile dolup taşıyor. Öğleden sonra ise deniz vakti; herkes kollarının altında şezlongları yerleştiriyor ve üzerlerinde sadece mayoları ile yalınayak sokaklardan sahile akıyor. Kadınlar edalı, dans eder gibi salına salına yürüyor, slip mayoları ve yapılı vücutlarıyla erkekler kendilerinden emin. Plajda insanlar saatlerce ayakta durup birbiriyle konuşuyor. Sahilde ilginç durumlarla karşılaşıyorsunuz. Denize açılıp da geri dönemeyenleri helikopterler balık avlarmış gibi toplayıp plaja indiriyor.  Kumsalda futbol hiç eksik olmuyor. Ayaklarıyla topa vurarak gerdikleri voleybol ağlarının üstünden topu geçirmeğe çalışıyorlar. Açıkçası voleybol da bu ülkede futbol gibi oynanıyor. Futbol, Brezilyalıların yaşantılarının vazgeçilmez bir parçası. Futboldaki başarılarıyla övünç duyuyorlar.

Hırsızlara, yankesicilere karşı dikkatli olun, geceleri karanlık ve ıssız sokaklarda yalnız dolaşmak tehlikelidir; denilmesine karşın olumsuz bir durumla karşılaşmadık. Fakat kaldığımız otel, sahile çok yakındı; gece boyunca bağırış çağırışlar eksik olmadı.

Karnaval, futbol ve Samba’nın kalbi olan Rio de Janerio,  ’nun gerçekten inanılmaz bir canlılığı var. Yeşile boyanmış heybetli dağların eteğinde yer alan plajları ile kent her an çekici, coşkulu. İnsanların kanı fıkır fıkır kaynıyor. Bir yandan da sanki dünya umurlarında değilmişçesine rahat bir atmosferleri var. Kentin renkliliği, canlılığı, müzik ve dans kokan ritmi sizi hemen kendine çekiyor; sarıp sarmalıyor.                    

Gökleri delen apartmanların yanı başında eve benzer barınaklar, ayrı bir dünyanın simgesi. Brezilya Latin Amerika’nın ekonomik mucizesi, örnek demokrasisi… Karnavallar diyarı, tropikal cennet… Kentin en zengin semtlerinden Sao Conrado’ya sadece bir kilometre yukardan bakan bu tepe ise Rocinho. Sivri tepeler ile okyanus arasına sıkışıp kalmış modern bir kent Rio de Janerio. Gökdelenler, geniş caddeler, yeşil tepelere tünemiş gecekondular. Sonra Copacabana… göz alabildiğine uzanan kumsal. Güzel kızlar, sıcakta çıplak gövdelerin dalgalanışı Burada mucize yok. Silah, bomba, kokain görüntüleriyle büyüyen; çetelerle polis kurşunu arasında kalan Latin Amerika’nın en büyük Favelası var…

Rio de Janerio’ nun, belki dünyanın en güzel manzarası... Çatısına çıktığımız bu gecekondu İstanbul’da olsaydı, milyonlarca dolarlık bir villaydı. Ama kimse buraya elini uzatamıyor. Savaşı göze almaları lazım. Brezilya, Kolombiya kokaininin Avrupa kapısı. Latin Amerika’da ülke sınırları genellikle nehirlerle çizilmiştir. Sallarla, denizaltılarla Amazon üzerinden Rio de Janerio’ya gelen kokain burada rafine ediliyor ve buradan dağıtılıyor. Büyük para var. Bu, büyük silahlar demek. Polise, el bombalarıyla, keskin nişancılarla, hatta roketatarla direniyorlar. Burada devlet yok. Uyuşturucu çetelerinin borusu ötüyor.

Çete, polisi gereksiz yere başlarına bela edenlere kızıyor. Kentteki adi suç Favela’ da yok.
Bu yerleşimler 1950’lerde tıpkı bizdeki gibi kente göç akınıyla büyümüş. Rio ’nun şanssızlığı başkentin 1960’ta Brasilia’ya taşınması. Sanayi, istihdam oraya kaymış. Devlet Favelalar’a sırt çevirmiş; su, kanalizasyon, elektrik götürmemiş. 1970’lerdeki cunta, Favela’yı silme politikası izlemiş. İnsanları toplu konut alanlarına sürmüş. Unutulmaz ‘Tanrı Kent’ filmindeki yer gerçek ve bunlardan biri. 1980’lerde ve 90’larda kokain ticareti başlıyor. Tam ‘Scarface’ yılları… Kolombiya kokaininin ABD kapısı Meksika; Avrupa kapısı Rio oluyor. (Çınar Oskay, Hürriyet Latin Amerikan ’nın en büyük Favelası ’nda)

Bu bölgeyi geçip otelimize doğru yaklaşınca çok katlı lüks apartmanlarla karşılaşıyoruz.Yaklaşık 1.30 saatlik bir otobüs yolculuğundan sonra,denizden 100 metre uzaklıktaki, İpanema koyundaki otelimize vardık. Otele valizlerimizi bırakıp botanik bahçesinin yolunu tuttuk.

JARDİM BOTANİCO (BOTANİK BAHÇESİ)

Jardim Botanico, Rio de Janerio’nun Botanik Bahçesi’ne gitmek için oğlumla 45 dakika yürüyoruz. İkimiz de yürümeyi severiz. Bir yeri tanımanın da en iyi yöntemi yürümektir... Jardim Botanico( Botanik Bahçesi) ni, adım adım dolaşıyor; bahçedeki bitkilerin özelliklerini algılamaya çalışıp belgelendiriyoruz. Eğer bitki, ağaç ve doğa meraklısı iseniz Rio de Janerio’ nun merkezinde bulunan Jardim Botanico, bir cennet. Bahçede bulunan Guimas Restoran’da öğle yemeği yedikten sonra  keyifli bir öğleden sonra yürüyüşü yapmak için de ideal.Bu bahçede gördüğümüz göletin üzerinde yüzen dairesel nilüferler, küçük bir çocuğu taşıyabilecek kadar yük alıyormuş.

Özellikle dünyanın en büyük yenilebilir meyvesini taşıyan jackfruit (portekiz dilince jaca) ağacı çok ilginçti. Bu meyvenin irileri olgunlaştığında 90 cm uzunluğa ve 36 kg ağırlığa ulaşabiliyormuş. Olmamışları yemeklerde pişirilerek, olgunlaşmışları ise meyve olarak yenebiliyor.  Beni şaşırtan diğer bir ilginç gözlemim ise şu oldu: Bu meyve bazen ağacın dallarında oluyor, bazen ise gövdesinden çıkan bir çıkıntının ucunda kendini gösteriyor.

Ayrıca, "Brezilya tahtası" ağacını görme fırsatımız oldu. Bu ağaç, sömürge yıllarında önce bütün Brezilya kıyısında mevcutken, sömürge ülkelerin keserek ülkelerine götürmeleri sonunda neredeyse yok olma düzeyine gelmiş. Gövdesinin ilgi çekici kırmızı ve turuncu renginden ötürü, Avrupa'da ev ve gemi inşaatında, müzik aletlerinin yapımında kullanılmış.

Brezilya Tahtası Ağacı, gövdesinin renginden dolayı, sömürgecilik yıllarında, Brezilya’dan bütün Avrupa’ya taşınmış. Bu sebeple, şu anda, yok olma durumunda ve koruma altında.

Kaldığımız otelde sabah kahvaltılarını nefis tropikal meyve sularıyla tatlandırdık. Abacaxi ( ananas),goiaba ( guava),mamão (papaya), manga (mango),maracujá (mutluluk meyvesi),açaí  (amazon böğürtleni),acerola  (acerola kirazi) Brezilyanın bu değişik tropik meyvelerini yeme ve sıkılmış sularını içme fırsatımız oldu:

Özellikle içtiğimiz, graviola meyvesinin süt beyazı suyu, guarana meyvesinin koyu vişne rengi suyu (Brezilyanın milli içeceği) ve guava meyvesinin çilek renkli suyu çok lezzetliydi.

Brezilyanın milli içeceği (sağda) guarana meyvesinden (solda) yapılıyor, soğuk çayı andıran hafif tatlı bir tadı var.

Kentte ilk dikkat çeken plajlar. Alabildiğine büyük plajlar, tüm halkın istediği yerden denize girebilmesine olanak tanıyor, bizdeki gibi belirli alanlarda kapatılmış plajlar değil. Evinden, otelden çıkıp plaja iniyor insanlar

 

 

 
Toplam blog
: 391
: 2555
Kayıt tarihi
: 04.12.12
 
 

Hüseyin BAŞDOĞAN, 1942'de Malatya- Arapgir'de doğdu.Arapgir Ortaokulunu, Diyarbakır Öğretmen Okul..