Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

09 Şubat '16

 
Kategori
Öykü
 

Bu da benden

Vitrindeki palto çok tanıdık geldi bana. Şu devetüyü,  taba rengi ( anneme sorsam renkleri daha güzel ve net adlandırır ama…)oluşu mu desem; yoksa balıksırtı desenli kumaş mı tanıdık gelen. Bilemiyorum. Bildiğim bir şey var, bu bir palto. Yani sadece erkeklerin giydiği bir giysi; tabii yine anneme göre. Kadınlarınkine de manto denir. Tıpkı benim küçük bir kız çocuğuyken giydiğim ilk kırmızı mantom gibi.

Nasıl da oradan oraya sıçramaya başladı zihnim geçmişte dolaşırken. Evet, bu palto benim babamın paltosu. Tabii canım, benzerlik anlamında diyorum. Yoksa rahmetli eskileriyle uğraşmazdı ki, bu eskicideki palto onun olsun. Sahi ne yapılırdı eskiden eskiler. Eskiciye satmayı bırakın, ar meselesi diye ihtiyacı olana da verilmezdi sanırım. Olsa olsa işe yarayanlarla toz bezi, cam bezi yapılırdı anımsadığım kadarıyla.

Tekrar gelelim şu eskicinin vitrindeki paltoya. Acaba o palto da, babamın paltosu gibi mis gibi sigara kokuyor mudur? Mis gibi dediğime bakmayın; sigarayı değil babamın kokusunu özlediğimdendir mis gibi deyişim. Oysa rahmetliye sigarayı bırakması için ne de çok baskı yapmıştım, kendim fosur fosur içerken. Eee, ne de olsa ben gençtim. O yaşlı ve hastaydı üstelik. Doktorlar kesin bırakmasını söylüyorlardı sigarayı. Fakat o, öldü gitti bırakmadı sigarayı.

Yaşam felsefesi; “ Hızlı yaşa genç öl ki, cesedin yakışıklı olsun” du. Öyle de oldu. Morgdan çıkardıklarında gerçekten bana çok yakışıklı göründü. Bu yaşıma kadar gördüğüm ilk ve son ölü olmasına rağmen, hiç ürkmedim. Yine morgdan çıktığı için buz gibi olmasına rağmen bana sıcacık ama sımsıcacık geldi. Zor ayırdılar bedenimi onun bedeninden.

Yine belki de hep o yüzdendir, sigara içen erkekler daha bir tanıdık geldiler ve daha bir güven verdiler bana. Fakat biliyor musun baba; ben artık çevremdeki erkeklerde seni aramaktan yoruldum.

Nerden çıktı şu palto karşıma. Palto ile ilgili çağrışımlardan geçmişe uzandım ve şimdi de yine bugüne gelmek istiyorum artık.

Bugünlerde de yine farklı şeylerle uğraştığımı sanmayın. Gündemim yine babamla dopdolu. Çünkü 14.02.2016 tarihine geri sayım başladı. Bu tarih benim doğum günüm. Ben, bu tarihte 56 yaşına gireceğim. Tam da babamın öldüğü yaşa. Nokta.

Rahmetlinin mezar taşında şu yazar; “ Hayat ne bir haz, ne bir ızdıraptır. Bitirmeye mecbur olduğumuz bir angaryadır.” Okuduğu bir kitabın içinden bulmuş bu notu kardeşim ve mezarına yazdırmayı uygun görmüş. Nur içinde yatsın!

Ben, eskicinin vitrinindeki paltoyu ödünç aldım, kullandım. Bıraktım, biraz da siz kullanasınız diye.

 

 

 

 
Toplam blog
: 423
: 186
Kayıt tarihi
: 10.10.11
 
 

İkbal Özlen DİNÇERLER. 14.02.1960 doğumlu. izmir Kız Lisesi Edebiyat Bölümünü okudu. Buca Eğitim ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara