Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Şubat '09

 
Kategori
Emlak
 

Bu durumda bizim için ne yapabiliriz!..

Bu durumda bizim için ne yapabiliriz!..
 

Öyle bir kriz süreci yaşıyoruz ki teorisine ve pratiğine toz kondurmadığımız ekonomi modellerini, iktisat felsefelerini yeniden sorgular olduk. Bu durumun Türkiye ekonomisine verdiği en ağır tahribatlardan biri ekonomimizin kaldıracı olarak bağrımıza bastığımız gayrimenkul sektörüne oldu. İşler durma noktasına geldi, firmalar projelerini askıya aldı, bankalar faiz oranlarını adeta uçurdu. Ancak 200’den fazla alt sektörü besleyen emlak sektörünün beklentilerin odağında olduğu düşünülürse bir an önce düştüğü yerden kalkması da bir mecburiyet halini aldı. Sektörün toparlanabilmesi için yapılması gerekenleri 3 ana başlıkta özetleyecek olursak;

1-Güven ortamının sağlanması: Uygulanmasının yazıldığı kadar kolay olmadığını bildiğimiz bu iddialı cümle, mevcut olumsuz konjonktürün, sağlam bir noktadan dayanak alarak yeniden yükselişe geçmesi için kilit rol üstlenmekte. Çok tutarlı rakamsal verilerle desteklenmiş sayfalar dolusu analizler dahi yapmış olsanız güven bunalımının yaşandığı böyle bir ortamda söyledikleriniz maalesef kehanet olmanın ötesine geçemiyor. Özellikle 2008’in son çeyreğinde hissettiğimiz kriz imarelerinin 2009’ a dair makroekonomik veriler hakkında da pek iyimser senaryolara imkan vermemesi, beklenti psikolojilerini iyice daraltmış durumda. Bu durumun işten çıkarmalarla hane halkı boyutuna da çok şiddetli bir biçimde yansıması mikro ekonomileri de karamsarlığa sevk etti. Güven konusunda asıl görev merkezi hükümete düşüyor. Bu psikolojileri, ortaya koyduğu eylemler, geliştireceği önlem paketleri ve planlamalarla destekleyerek iyimser bir düzleme sokup yönetebilirse, yaratılan rüzgarın da etkisiyle piyasalar yeniden kıpırdanmaya başlayacaktır. Her ne kadar ülkemizde kriz ortamının iyileşmesi için önce Amerika’da ve Avrupa’da işlerin yoluna girmesi gerekli ise de hükümetin ekonomi yönetimi konusundaki kabiliyeti bu dönemde rüştünü ispatlayacaktır. Dolayısıyla beklentileri, yalnızca IMF’ den gelmesi beklenen 20-25 milyar dolarlık bir kredi paketine endeksleyerek yönetmeye çalışmak pek yeterli olacak gibi görünmüyor. Ayrıca IMF kredisinin halen sonuçlandırılmamış olması da yaratacağı marjinal faydayı her geçen gün azaltmakta. Bu kredinin ivedilikle sonuçlandırılması, sağlanan kaynağın reel sektöre finansman olarak yansıtılması, popülist ekonomik söylem ve eylemlerin özellikle bu süreçte terk edilmesi, yine özellikle bu suretçe TOKİ projelerine sağlanan teşviklerle yaratılan haksız rekabet ortamının önlenmesi, emlak sektörünün sorunlarına odaklı bir eylem planı oluşturulması ilk ev ödevleri olarak karşımıza çıkıyor.


2-Konut kredisi faiz oranlarının düşmesi: Konut talebini yönlendiren en önemli değişken kredi faizleri. Son dönemde bankaların bu anlamda bazı uygulamalarına tanık oluyoruz. Bazı bankalar kredi oranlarının birkaç puan düşürdü. Ancak bu, bekleyen talebi harekete geçirebilecek ölçekte bir düşüş değil. Daha yüksek oranlı ve kalıcı düşüşlerin bankaların ancak yurtdışından düşük maliyetli fon bulabilmeleriyle mümkün olacağı göz önüne alınırsa küresel likidite krizinin oluştuğu böyle bir ortamda bunun kısa vadede gerçekleşme olasılığı pek mümkün görünmüyor. Bu konuda beklentileri de yüksekte tutmak, yüzde 1’ler civarındaki oranlara tekrar inebilir miyiz şeklindeki yaklaşımları da gündeme getirmek gerçekçi olmayacaktır. Ancak 1, 30’lar civarındaki oranların günümüzün ulusal ve küresel ekonomik konjonktüründe olası olduğu ve finansman kuruluşlarının da bunu yapabilecek kapasitede oldukları söylenebilir.


3-İstikrarlı fiyat politikası ve uygun ödeme koşullarının hazırlanması: 2006 ve 2007 yıllarında sektörde yaşanan büyüme, sektörde iş yapan müteaahhit, emlakçı, taşeron, finansman kuruluşu ve çalışanlarıyla herkesin yüzünü bir şekilde güldürmüştü. Talebin hareketli olduğu böyle bir atmosferde de yüklenici kendisine yol gösterebilecek bir finansman planlaması yapmak gereği hissetmiyordu. Ancak içinde bulunduğumuz kriz ortamı, 2 sene gibi çok kısa bir vadede ekonomik şartların nereden nereye gelebileceğinin çok etkili bir yansıması oldu. Şimdi planlama ve finansal yönetim sadece iş yapabilmek için değil hayatta kalabilmek için bir ihtiyaç haline gelmiş, şirket anayasası gibi uyulması ve uygulanması zaruri bir kaynak olmuştur. Şirketler fiyat politikalarını günün koşullarına göre yeniden yapılandırır, gerçekçi ve makul vade yapılarıyla alternatifli ödeme koşulları oluşturarak hem kendilerini hem de müşterilerini sıkıntıya düşürmeyecek finansman modelleri oluşturabilirlerse kısa vadede içinde bulundukları olumsuz koşullardan kurtulabilirler. Bunu gerçekleştiren projelerin başarılarına basın vasıtasıyla her geçen gün tanık oluyoruz. Yani özetle gün, gayrimenkul girişimcisi için tam anlamıyla hesap kitap günüdür.

 
Toplam blog
: 13
: 2848
Kayıt tarihi
: 25.01.08
 
 

1981 İstanbul doğumlu, Marmara Üniversitesi İşletme bölümü mezunuyum. 2006 yılından bu yana inşaa..