Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Aralık '15

 
Kategori
Futbol
 

Bu Galatasaray, Denizli’nin ömründen yer!.

Bu Galatasaray, Denizli’nin ömründen yer!.
 

Mustafa Denizli, koşar adım gitti Galatasaray’a...

Geçmişi parlak olmak yeter, diye düşünenler mutluydu.

Bir umut işte!.

Denizli’ye sarılarak ayakta kalacağını düşünmek, çıkar yoldu. Oysa Denizli, Galatasaray’a nasıl bir gariplik içinde gittiğini, “garip sözleri”yle gösterdi. Anlaşma sağlanmış, daha “ıslak imzalar” atılmamış, Denizli, yardımcılarının kim olacağı sorusunu bakın nasıl yanıtlıyor:

“O kadar detaylı bir çalışmam olmadı. Şu anda çalışma arkadaşım mevcut değil. Buraya çok yakın iki isimle konuşacağım. Bir tanesi Fatih Terim, diğeri Hamza hocamız. Oradaki konumu benden çok daha iyi bilen insanlar. Onları arayıp bilgileri varsa tavsiyelerini alırım. Camia için en faydalı çalışmayı nasıl yapabiliriz ona odaklanırız. Kafamda bir kişi var ama net bir şey yok.”

Daha “yardımcısı” belli değil. Yardım almak için Fatih Terim ve Hamza Hamzaoğlu’yla konuşacakmış.

Niye?

Galatasaray’ı en iyi onlar biliyor; kendisi bilmiyor. Çünkü kendisi Galatasaray’ı 23 yıl önce bırakmış. Onlardan “bilgileri varsa tavsiyeleri”ni alacakmış.

Ya yoksa?

Lafı uzatmaya gerek yok, “gariplik” üzerine fazla söz söylemek, ancak, hüzün verir.

Değerli Ercan Güven'e biz de katılalım:

“Yeni hocanın eski hocaya ihtiyacı varsa yeni hocaya ne ihtiyaç var!”

Mustafa Denizli’ye sormak gerekmez mi?

Niye sadece Fatih Terim ile Hamza Hamzaoğlu?

Fatih Terim’den sonra gelenlerin “tavsiyeleri”ni almak gereksinimi duyulmadığına göre, demek ki onlar, “hoca” değil!.

*****

Galatasaray, kaleci sorunu olan Beşiktaş karşında ne yapacaktı?

Beşiktaş’ın yedek kalecisinin adının yazıldığı bir forması bile yok!

("İdman bittikten sonra eve gidecektim” diyen Hüseyin Yılmaz, kadroda olduğunu öğrenince, forma sorunu ortaya çıkıyor. Ama hemen çözüm bulunuyor. Öteki futbolcuların formalarından uygun birer harf alınarak, Hüseyin Yılmaz’ın 54 numaralı forması hazırlanıyor.)

Mustafa Denizli, Galatasaray’ı "yenilmeyelim de ne olursa olsun" anlayışıyla sürmüş sahaya.

Yani?

Maçı başladığı gibi bitirmek...

Sahadaki futbolcularına da direnmek kalmış. Kuşkusuz, asıl direnen Muslera’ydı. Oyun, bir bakıma, Muslera ile Beşiktaşlılar arasında geçti.

Muslera olmasaydı ya da Beşiktaşlılar daha becerikli olsaydı, Galatasaray, ilk yarıda fark yerdi.

Mustafa Denizli, hesap kitap işini, hele de kahinliği iyi bilir!. Ondan olsa gerek, yarınları düşünüyordu!.

Beşiktaş, atak oynuyor, 3 puana aç...Çünkü Avrupa yolunda yolda kalıp eve dönünce, sarılacak tek dal, Lig kalıyor. Fenerbahçe’nin gerisinde kalmamak için maça asılıyor. Muslera, kalesinde o bildik Muslera... İlk haftalarda olduğu gibi, gelen topu içeri buyur etmiyor.

*****

Mustafa Denizli, ilk yarıda istediğini aldı.

Yani?

Gol yemedi Galatasaray; hoş, gol atma gibi düşüncesi de yoktu Denizli’nin...

Ya ikinci yarı?

Galatasaray, oynamaya başladı, gol atma hevesine kapıldı. Nasıl olsa kale sağlam ellerde. Beşiktaş desen, gol pozisyonu yaratmayı beceriyor, ama sıra gol atmaya gelince, o beceri sıfırlanıyor.

Beşiktaş’ta herkes ileri gidiyor, gol atmak için çabalıyor. Galatasaraylılar ise, oynamadıkları için oynatmamaya çalışıyorlar. Hiç değilse onu başarıyor, faul yapmasını beceriyorlar. Bir de kart görmeler olmasa...

Galatasaray, o alışılmış deyişle, İstanbul’a Anadolu takımı havasında gelmiş.

Çanakkale geçilmez!.

Ama  acemilik yaptığı için Beşiktaş’ın genç kalecisi Günay geçilir.

Galatasaray, golü bulmasına buldu, ama sevinmenin daha tadına varamadan, geçit vermeyen Muslera, kalesinde golü görüyor. Bu kez de, Beşiktaşlıların, özellikle Günay’ın derin üzüntüsü, birden buruk bir sevince dönüşüyor.

Karşılıklı goller, tek yönlü heyecanı iki yönlü heyecana getiriyor.

Geçit vermeyen Muslera, Gökhan Töre’nin vuruşu karşısında çaresiz kalınca, 3 puan, Beşiktaş’ın oluyor.

*****

Denizli, yenilmemek için geldiği Olimpiyat Stadı’ndan eli boş dönüyor.

Eli boş, ama söylediklerine bakılırsa, içi “umut” dolu:

“Bu günleri öyle veya böyle geçeceğiz. Hiç önde yarış götürmedim ben, hep arkadaydım. Son şampiyon olduğum zaman takımım ilk yarıyı 6. sırada bitirdim. Hiç kimse bizsiz yürüyemez. Hep arkalarına dönüp bakacaklar biz varız, biz sadece önümüze bakacağız. Bunu önümüzdeki günlerde yine konuşacağız."

Galatasaray’daki “sorunları bileyerek” görev kabul ettiğini söyleyen Denizli, ne kadar iddialı olduğunu “Ne Galatasaray pes eder, ne de ben pes ederim.” diye dile getiriyor.

Denizli, Galatasaray’a geldiğinden beri söyledikleriyle, seçmene seslenen parti başkanı gibi.

Yani?

Denizli, taraftara sesleniyor havasında...

Görülen, anlaşılan o ki, bu Galatasaray, Denizli’nin ömründen yer!.

Son söz:

Acı ve aynı zamanda garip olan, şampiyonluk kovalayan Beşiktaş’ın bir kalecisi bile yok!.

 

https://www.facebook.com/turgutcelik

https://twitter.com/#!/turgutcelik

turgutce@yandex.com

 

 

 
Toplam blog
: 2458
: 2418
Kayıt tarihi
: 10.11.08
 
 

24 Kasım 1944'te İspir'de doğdum. Ankara Kurtuluş Lisesi'ni, Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Tü..