Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Mayıs '13

 
Kategori
İstanbul
 

Bu hafta İDO mağduruyum

Bu hafta İDO mağduruyum
 

Şu anda İdo Deniz otobüslerine ait Sinan Paşa adlı gemi ile Avşa Adasından İstanbul'a doğru yol alıyoruz. Hoş yol alıyoruz değil de  yavaş yavaş gidiyoruz desem daha yerinde olacak. Gemide hafta sonunu adada geçirmiş , çoğu yaşlı, emekli bir sürü insan var. Gemi 400 kişilik olduğuna ve her yerde dolu göründüğüne göre içindeki yolcu sayısını tahmin edin. Cuma akşamı da aynı bu gemi ile adaya geldik. Gelirken gemide su ve meşrubat otomatları çalışmıyordu, yiyecek büfesi yoktu, tuvaletler yetersiz ve çok pisti. Gemi iki geceyi Avşa limanında yatarak geçirdi. Sanırım bu yatma sırasında otomatlar tamir edilmedi. Şu anda biz, bu kadar insan içinde su, içecek ve yiyecek hiçbir şey olmayan, tuvaletleri yetersiz bu çok eski yıllar önce deniz otobüsleri filosuna dahil olmuş ve diğer arkadaşları çoktan emekli olmuş bu otobüste İstanbul'a varmak üzere dua ediyoruz.

Daha önceki yıllarda bu gemilerde neler gördük. Yarı yolda motörleri arızalanıp yolda mı kalmadık. Yıllardır ki ilk uygulaması 1988 yılında olmuştu, bir deniz otobüslerinin mağduru olarak bu seyahatlerde bulunduk. Mecburiyetiniz nedir diyeceksiniz. Şu anda geminin içinde bulunan çoğu 65 yaş üstü emeklilerin mütevazi birer evi var bu adada. Ve yazık ki Avşa ve Marmara adalarına  ulaşım bu deniz otobüsleri ile veya özel motorlerle yapılıyor. Deniz otobüsleri de sadece hafta sonu bir gidiş, dönüş şeklinde. Ancak okullar kapanınca düzenli seferler başlıyor. Ayrıca deniz otobüsleri göl  ulaşımına göre tasarlandığı için çoğu kere Marmara denizi dalgalı olduğunda biletlerimiz sefer iptal edildi veya yarı yoldan dönmek zorunda kaldık. İlk başladığı yıllarda yani 1988 yılında gidiş hizi tam kapasite çalıştırıldığında 2.30 saatte aldığımız yolu şu anda gemilerin eskimesi, yakıt tasarrufu sebebiyle hız düşümü sonucunda 4.30 saatte alıyoruz. Düşünebiliyor musunuz 4.30 saat kapalı bir deniz otobüsünde havalandırmalar tam çalışmadan, susuz, aç, çoluk çocuk bu kadar insanın yolculuk yaptığını.

Yazıma bu sabah devam etmek zorunda kaldım. Zira Deniz otobüsünde vinn internet bağlantım  çalışmamaya başladı. Ben de yazıma ara vermek zorunda kaldım. Şimdi deniz otobüs çilemizi yazmaya devam ediyorum. Deniz otobüslerinde İdarenin seçtiği bir kanal bütün televizyonlarda sürekli oynuyor. Bu televizyon konusunda yolcunun bir seçim yapma şansi hiç yok. Gerçi televizyon seçimini yolcuya bıraktıkları zaman ne gibi facialar olduğuna geçen yıllarda şahit olduk. Hiçbir konuda fikir birliği yapamayan halkımız yolculuk sırasında da kanal seçiminde anlaşamıyor ve maç seyretmek isteyenlerle, dizi seyretmek isteyenler, müzik dinlemek isteyenlerle, açık oturum seyretmek isteyenler savaşa başlıyordu geçmiş yıllarda. Şimdi herkes İDO yönetiminin seçtiği kanalı sessiz ve sakin seyretmek zorunda.

Avşa -İstanbul hattı ile anlatacak o kadar çok konu var ki. Yolcunun bavullarını yanına alması ve merdivenlerden inerken , gemiden çıkarken yaşanan kazalar, aksilikler anlatmakla bitmez. Yalnız dikkatimi çekti. Halkımız da çok eşya getirmeye meraklı. Hadi cuma günü giderken herkesin eşyası çoktu ve büyük bavullar, koliler, sandiklar, gemi Nuhun gemisi gibi idi. Anlayamadığım aynı kişiler pazar akşamı aynı bavullarla geri döndüler. Çok merak ettim .Herbiri Amerika bavulu büyüklüğünde 30 ar kglik bavullarla iki günlük yolculuk için ne eşya getirdiler. Hadi Avşa çok şık elbiselerin, ayakkabıların giyileceği bir yer olsa veya bir film festivali falan olsa bavulları anlayacağım ama. Sanırım İDO nun yolcu bagaj hakkını aynen uçaklarda olduğu gibi sınırlaması gerek. Yoksa biz bagaj alınmayacağı varsayılarak tasarlanmış bu kısa süreli yolculuk otobüslerinde büyük bagajlarla batacağız bir gün.

Avşa hattındaki sorunlar anlatmakla bitmez ama yazımı bitirmeden bu yolculuktan iki gün önce gene İDO İle gerçekleştirdiğim Yalova-Kartal yolculuğumdaki aksaklıkları yazacağım. Gerçekten İDO iskeleleri, bilet gişeleri, bilet alırken sıra numarası alma sistemleri çok güzel tertiplenmiş. Ama biletinizi aldığınızda size verilen kart üzerindeki yer numarası  geçerli değil. Gemiye bindiğinizde bir görevli istediğiniz yere oturun diye anons yapıyor. Gemilerde yer numaralarının yer yer tahrip edilmiş olması bu uygulamaya sebep oluyor sanırım. O zaman bileti satarken niye yer numarası veriyorsunuz. Dönüşte bu konuyu sorduğum bilet gişesi görevlisinin verdiği cevabı sizlerle paylaşacağım. Benim çok komiğime gitti cevap. 'Biz otobüsün dışına karışıyoruz, İçine karışmıyoruz.'dedi, gişe görevlisi hanım.

Evet biz yaptığımız işleri bir bütün olarak alırsak ve içi ile dışını aynı anda düşünüp bir sistem kurarsak daha iyi olacak sanırım. Hepimize içi dişi aynı yolculuklar dilerim.

 
Toplam blog
: 826
: 1068
Kayıt tarihi
: 26.04.11
 
 

Ben emekli bir iktisatçıyım. 21 yıldır bir sanatçı annesiyim. Küçük kızım klasik müziğe eğilim gö..