- Kategori
- İstanbul
Bu ne biçim hikaye böyle...

Kadıköy Belediyesi'ne saygılarımı sevgilerimi ileterek başlıyorum yazıma!!! Kadıköy merkezine bir kez ayak basanlar bilir; bilirler çünkü farkedilemeyecek bir durum yoktur ortada. Her zaman bi karışıklık, bi telaş vardır ortasında Kadıköy'ün. Özellikle akşamüstleri, mesai bitimleri tam bir keşmekeş. Otobüsler, minübüsler önünde kuyruklar oluşur. Karşı tarafa giden son vapuru kaçırmamak için yüksek efor sarfedilen koşular vardır. Bir organizasyonmuşcasına her gün aynı saatlerde tekrarlanan koşular. Ağır bir işin altından kalkmış, bunun üstüne uzaklara bakarak keyif sigarası içen bir kişi gibidir vapurlar bu arada, kara kara tüter dumanları. Arzulanan, peşinden koşulan olmak güzel şey elbette. (Hakkını yememek lazım onlarında ama, ufak bir keyif onların hakkı... başka hiç bir vapur vadedemez böylesine bol mazaralı bir su yolculuğunu.)
Nerden nereye geldi yazı... Kadıköy Belediyesi'nden vapurun masumane sefasına. Sapıttı satırlar. KEŞMEKEŞlik sardı derken gelelim asıl mevzuya. Bu kalabalığın arasında yüzlerce seyyar satıcı mevcut. Her adım başında bir tane. Sere serpe yaymışlar tezgahları. Her birinden bir başka ses...
"VAR balık ekmek VAR VAR" diye avazı çıktığı kadar bağıran biri, hatta kendi sesi yetmezmiş gibi yanına bir de arkadaşı geliyor, grup halinde tekrarlıyorlar bu devrilmiş cümleyi. 2 saniyede bir tekrar, 3 dakika süre ile. 1 dakika istirahattan sonra mesai ye devam. "VAR BALIK EKMEK VAR VAR". Zaten herkes varlığından haberdar mangalda tüten zavallı balığın. Yazın sıcağında sarıyor dumanı dört bir yanı. Bunlar dan onlarca olunca çekilmez bir koku sarıyor her tarafı (Balığı seven biri olarak bana bile ağır geliyorrr, denizden çıkanlara karşı alerjisi olanlara Allah sabırlar versin)
"1 MİLYON 1 MİLYON 1 MİLYON 1 MİLYON" diye seriye bağlamış satıcılar mevcut birde... Daha fazla etmez zaten sattığın şey güzel kardeşim. Bağırma sus.
<ımg alt="" hspace="0" src="/Images/Blog/BlogResimleri/30072006214401.bmp" align="baseline" border="0">
"CD lazımmı ABİ"cileri unutmamak lazım. En can alıcı tadlarındandır Kadıköy'ün başka bir yerde eşini benzerini görmedim ben. Yazıcıoğlu pasajının önünde her geçene bu soruyu yöneltirler. Bıkmadan, usanmadan. 1 saat içinde aynı soruya 10-15 defa maruz kaldığım olmuştur. Cevabımı alamadılar hiç bir vakit alamazlarda bundan sonra. Meraktan çatlasınlar.
Bunlar gibi daha birçokkk örnek!
Dedim ya her adımda bir seyyar ticaret... Nerde bu zabıta diyorum ki tam. Onları da gördüm geçenlerde, 15 kişi kadardılar. Dağınık vaziyette gayet ağır çekimde ilerleyen bu grubun mevzu bahisi geçen meşhur satıcıların korkulu rüyası olacağını düşünürken yanılmışım. "Ne yapmaya geliyorlar, bu şov da nedir?" anlayamadım. Geliyorlar hergün ve gidiyorlar hergün. Geldikleri gibi gidiyorlar, gördükleri gibi bırakarak Kadıköy'ü. Artık müdahale edin şu gürültü makinalarına...
<ımg style="WIDTH: 296px; HEIGHT: 250px" height="292" alt="" hspace="0" src="/Images/Blog/BlogResimleri/30072006214514.jpg" width="399" align="middle" border="0">
Kafa dinlesin rıhtım.
Ben bu gürültüler olmadan,yudumlamak istiyorum çayımı izleyerek karşı tarafta "aralarına güneşi sığdıran minareleri".
Biraz sessizlik, biraz sağduyu...
ımg>ımg>