- Kategori
- Siyaset
Bu ne statü böyle

Durum onu gösteriyor ki yaşam standardını arttırma, çalışma koşullarını iyileştirme konuları kendilerini ilgilendirince dört parti de dört dörtlük oluyor. Ama iş işçilerin sendikal haklarına, örgütlenme haklarına gelince, toplu sözleşmelerden şapkadan civciv çıkarıyorlar. Biber gazlarını, copları, polisleri meydana indiriveriyorlar.
Sonra o bilindik klasik söylem “ gönül ister ki daha fazlasını verelim ama bütçe bu Yunanistan gibi mi olmak istiyorsunuz” deyip Yunanistan’ı adres gösterenler sanırım sıra kendilerine gelince Yunanistan’ın Y’sini anmıyorlar. Oysaki bazı partiler dokunulmazlıklar kalksın üzerinden siyaset yürütürken bu haklarla kendileri de dâhil tüm parti vekillerinin dokunulmazlıklarını perçinleme çabası içerisine giriyorlar.
Ve işte vekillerin son düzlükte koltuklarını yanlarında götürme çabalarının maddeleri;
“Bir kez seçilen milletvekili, TBMM üyeliğinin tüm haklarından ölünceye kadar faydalanabilecek”
“Temsil niteliği bulunan programları için yapmış oldukları giderler TBMM bütçesinden karşılanacak.
“Protokolde 9 basamak terfi edecekler.”
“Araçlarına ambulans, itfaiye ve takipteki polis araçları gibi geçiş üstünlüğü tanınacak.”
“Sadece görev sırasında kırmızı pasaport kullanan milletvekilleri ve aileleri, teklifle ömür boyu bu haktan yararlanabilecek.”
“Halen uygulandığı gibi silah ruhsatı alabilecek. Bu ruhsatlarda süre kaydı aranmayacak. Bu belgeler için vergi ve harç alınmayacak.”
“Maaşlarını 3 aylık peşin almaya devam edecek. Ancak ölüm, Cumhurbaşkanı seçilme ve genel seçimler halinde önceden verilen üç aylık ödenek ve yolluklar geri alınmayacak”.
Sanırım siz de benim gibi vah vah ne hallerdeymişler de haberimiz yokmuş gibi söylemlerle iç geçirerek okumuşunuzdur kesin... Sonra iç sesiniz devreye girerek vicdani bir dille tabi canım onlarında hakkı, alsınlar, yapsınlar, daha çok dokunulamasınlar...
Niye kardeşim, işçiye memura zam yapılacağı zaman birbirlerini yiyenler onların haklarını savunanlar, niye çıkıp da demiyorlar kamu vicdanı gözetilmeli, bize ve size bu haklar reva mıdır diye... Niye hepsi mutlu suskunluk içindeler... Çok mu muhtaç haldeler, bir işçiye bir memura göre... Çok mu aç açıktalar da Cumhuriyet tarihinden bu yana doymak bilmeyen bir iştahla kendilerine bu denli elitize ediyorlar. Daha doğrusu adlarının başındaki milleti bırakıp sadece vekil olmaya bunca çaba gösteriyorlar.
Bazıları haklı bulabilir, ne var canım bunda yapacaklar tabi kendilerine kıyakları diye... Yapsınlar da hak ederek ama öyle parti tüzüğüne saklanıp, parti disiplinine bürünüp genel başkana yaranma telaşı olmadan vicdani hürriyetlerini o halkın kürsüsüne çıkıp layıkıyla dile getirerek... Hatta varsa partilerinin uymadıkları kararlara emme basma tulumba gibi evet mi? Evet. Hayır mı? Hayır, mantığıyla değil de halkın yürekleriyle, kendi öz benlikleriyle hiç bir çıkarsınım gütmeden, eleştirerek yapıyorlarsa ve biz biliyor, izliyorsak hiçbir lafım yok…
Ve sonuç, tıpkı kendilerine yaptıkları zam kıyağı gibi bu statü maddelerini de hızlıca kabul edenler; ellerin hepsi havada… Etmeyenler hiç el havada yok olacak… Ve bu statüyle gelmiş geçmiş ve şimdi son baharlarını yaşayan vekillerin yaşam kaliteleri bizim vereceğimiz yüksek vergilerde saklı kalacak…